Zordur kadın olmak.

Hani adam gibi adamlar vardır da, kadın gibi kadınlar yoktur.
Yiğidi öldürürler ama hakkını yemezler, ama kadının hiçbir hakki yoktur zaten.

***

Zaten ağlarsa da hep analar ağlar, gerisi yalan ağlar.
Kadınlar bu dünyaya sanki ağlamak için gelmiştir.
Bu gün artık kadın beyni ile erkek beyninin ayni yapıya sahip olmadığını biliyoruz.
Günümüzde ilerleyen teknoloji ile bir çok şey aydınlanırken okumayan toplumların başlarına gelenlere de açıkça  şahit oluyoruz.
***

 

Toplum olarak okumayı pek sevmediğimiz istatistiklerden belli oluyor.
Hatta istatistik ve araştırmalar yapmalarda bile zorlanıyoruz.

Alfred Adler’in“İnsanı tanıma sanatı” başlıklı kitabında asırlardır erkeklerin kadınları ne kadar yetersiz gördüklerine değinmiş.
Adler’in de dediği gibi tarih ve edebiyat kitaplarında pek çok kez bu konulara rastlamaktayız. Adler günümüzde bile çalışan kadınlara daha az maaş verildiğine, kadınların da bunlara karşı çıkmayarak aşağı görülmekten rahatsız olmadıklarını söylemiş.

Romalı bir yazarın bu konudaki bir sözüne değinmiş, pek çok ruhani meclisinde kadınlarınruhları olup olmadıklarınıtartıştıklarını, insan sayılıpsayılmadıklarının pek çok yazar tarafından konu edildiği örneğini vermiştir.
Ayni şekilde Tevrat’ta da Hz. Ademin Hz. Havva yüzünden kandırıldığına değinilmiştir.
Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü cahiliye devrinden sonra İslamiyet’in gelişiyle kadın değer kazanmıştır.

 

Zaten yetenek testleri sonucunda mantık, matematik gibi derslerde erkeklerin, edebiyat, dil gibi konularda da kadınların daha yetenekli oldukları kanıtlanmıştır.
Yani kadınların sağ beyinlerinin erkeklerin ise sol beyinlerinin daha iyi çalıştığı bilinmektedir.
İşte kadınlar zaten bu sebepten dolayı duygusallardır.
Kadın ve erkek birbirine tamamlayan iki yaratıktır.
Kimsenin kimseden üstünlüğü ya da aşağılığı söz konusu olamaz.
Üstünlüğü ya da aşağılığı insanların nefisleri, egoları belirler.
İnsanın egosu ne kadar düşerse o kadar mütevazi olur ve yüreği güzelleşir.
Merhameti, adaleti, vicdanı kadar insandır insan.

***


Avrupa’da yaşamak güzel olmasına güzel de, ya Türk kadını olmak?
Elinin hamuruyla erkek işine karışmaması gereken kadınların yaşam şartları gereği çalışmak zorunda olması, çocuklarıyla ilgilenmesi, alışveriş, temizlik yapması, bir de herkesi memnun etmek zorunda olması?
Peki bu kadın kendisine nasıl zaman ayırsın?
Ruhu yorulmuş olan kadının bedenine ayıracak vakti olur mu?
Oysa her insan kendisine zaman ayırmalıdır.
Beden ve ruh bir bütündür, sevgi ister, ilgi ister, bakım ister, yenilik ister…
Hayat müşterektir ve rollerin karıştığı günümüzde her işi kadına yüklemek vicdansızlık olur.

 

Çocuklarımıza, insanımıza aile kavramının önemini öğretmemiz gerekiyor.
Ailedeki rol dağılımının  önemini, hamile kadınlara değer verilmesi gerektiğini, çünkü eğitimin ta anne karnında başladığını…
Okumanın önemini!

***

Avrupa’da, özellikle de iç içe yaşayan gettolaşmış toplumlarda kadın olmanın bedeli büyüktür.
Özellikle de aktif kadın olmak yürek ister.
Hele bir de o kadın Türkiye’den gelmişse, yani, ilk kuşakların tabiriyle, ithalse…
Gerçi bu pek çok ithal damat için de geçerli.
Oysa yüreğin kadını, erkeği olmaz.
Nerede ve kimlerle olursa olsun, insan olarak kalmayı becerebilenler kazanır.
Merhamet öyle herkese kuru kuru acımak değil, hiç bir canlıyı acıtmamaktır.
Yüreklerimizden merhamet eksik olmasın…

Birgül Kapaklıkaya

08-07-2017
Brüksel