Gün gelir yıllar öncesinden, çocukluğunuzdan kalma anlarla ve kişilerle bir gün hiç ummadığınız anda yollarınız kesişir. İşte o an anlarsınız hiç kimsenin ve  yaşadıklarınızın geçip gitmediğini... O zamana dönüp baktığınızda hala orada öylece duruyordur.
Izmir' de zaman zaman Emirdağ' lı hemşehrilerimle bir araya geliyorduk. Bir gün toplanıp bana da gelmişlerdi. Gelenlerin içerisinde bir yerlerden hatırladığım ama çıkaramadığım bir yüz vardı. "Hoşgeldiniz" dediğimde ellerimi tutarak samimi hafif bir sıkmayla gözlerimin içine bakarak "hoşbuldum canım, üzerinden çeyrek asırda geçse seninle nerede karşılaşacak olsam yine tanırdım... Hala çocukluğunda ki gibi parlıyor çekik gözlerin, bu gözleri unutmak mümkün değil. Ben Emirdağ kütüphane memuru Serpil ablan  hatırladın mı?"
Nasıl hatırlamam; ilk kütüphaneye gidişim, ögretmenimin verdiği bir ödev vesilesiyle olmuştu. İlçe Meydanına çıkan sokakların birinde dükkandan bozma, camları  kalın demirlerle kaplı kütüphaneye ilk defa giriyordum. Ürkerek girmiştim içeriye sıra sıra tavana kadar yükselen kitaplarla dolu raflar,ahşap masa ve sandalyeler, başları önlerindeki kitaplara eğilmiş bir kaç öğrenci ve kenardaki masasında büyülü sessizliğin içerisinde bakışları üzerime dikilmiş kütüphane memuru Serpil abla... Bir taraftan etrafı inceleyerek ürkekçe masasına doğru yanaştım. Elimdeki notu uzatarak "ödevimi hazırlayacağım"  dedim. Gözleriyle masada oturanları işaret ederek " Burası kütüphane sessiz ol." Demişti. Kütüphanedeki sessizliği bozduğum için kendimi suçlu hissetmiştim.  O gün bugündür kütüphanedeki sessizlik bana hep büyülü gelir. Sanki kütüphanenin önünden geçenlerde büyünün etkisine kapılmışcasına sessizliğe bürünerek geçerler.   
Kütüphaneye gitmelerim hergeçen gün artıyordu. O küçük kütüphanedeki tozlu raflarda öylece duran kitapların kapakları her biri ayrı bir dünyaya açılan kapılardı... Birgün Hansel ve Gretel'le ormanda kayboluyordum. Başka birgün Kaşağı'da bir atı tımar ediyordum. Alice'le beraber harikalar diyarında geziyordum. Denizler Altında 20.000 Fersah da gizemli canavarı ve denizlerin altını keşfe çıkıyordum. Tom Sawyer'la beraber çimlere uzanıp hayaller kuruyordum...
Evdeki kalabalığa dönerek "Selda kütüphaneye sürekli gelen sayılı  çocuklardandı." Diyerek anlatmaya başlamıştı. Bir kitap projesi üzerinde çalıştığımı söylediğim de çok mutlu olmanın yanısıra neredeyse çeyrek asırdır görmediğim kütüphane memuru Serpil abla kitap yazıyor olmama şaşırmadığını belirten sayılı kişilerdendi... Buda beni şaşırtmamıştı... Çünkü kütüphanelerde ki sessizliğin büyülü olduğunu onunla keşfetmiştim...