Çanakkale Zaferi üzerine çok şey yazılabilir. Ancak avrupa ülkelerinde özellikle Hollanda ve Almanya’da yaşanan son gelişmeler yıl dönümünde olduğumuz “Çanakkale Zaferiyle” yakın ilgisinin olduğunu söylemeliyim en başta.
Yedi düvele karşı ecdadın verdiği emsalsiz ve onurlu mücadele sonucunda mağlup olan batı dünyası yıllardır Türkiye’ye karşı hep hesap içinde olmuşlardır.
Gelişmeler bize gösteriyor ki ülkeler arası diplomaside, bugüne kadar örneği görülmemiş bir krizle karşı karşıyayız.
Hollanda’da ülkemizin bir bakanına karşı sergilenen tutum hiçbir mazeret ileri sürülmeden çok iyi analiz edilmelidir. Bu asla kabul edilir bir tutum değildir.
Batının şark planının bir sonucu mudur yoksa haçlı zihniyetinin bir tezahürü müdür bunun tartışmasını tarihçilere ve siyaset bilimcilere bırakarak yapılan bu haksız tutum karşısında biz “Çanakkale” hakkındaki düşüncelerimizi sizlerle paylaşalım.
Nedir Çanakkale?
 
Modern silahlarla donatılmış ordunun karşısında, ateş almaz tüfeklerle, patlamaz toplarla, yalın ayak, aç bir mide ile kazanılmış bir zaferdir Çanakkale.
 
Mustafa Kemal gibi bir büyük insanın tarih sahnesine çıktığı, Seyit Onbaşının 230 okka gülle ile koca gemiyi sulara gömdüğü, Kurşunların havada çarpıştığı, Türk'ün kahramanlığının resmi bir vesika olduğu savaştır Çanakkale.
İçinde bulunduğumuz hafta Çanakkale destanının yıl dönümü. Başta Mustafa Kemal olmak üzere, aziz şehitlerimizin ve gazilerimizin vatan sevgilerini, milli ruh bilincini, yüreklerindeki büyük iman gücünü ve bu kahramanları yetiştiren annelerin duygularını Çanakkale Savaşında yaşadıkları acıları, eline kına yaktıkları kuzularının vatana kurban ettiklerinin gerçeğini önüme koyuyorum.
Gözü yaşlı bir annenin kına yakarak vatana kurban olarak gönderdiği biricik kuzusuna: "Minarelerden ezan sesi kesilecekse, caminin kandilleri körlenecekse, sütlerim haram olsun, öl de köye dönme" diye yüreğinin yangın yerine dönmüş ruh halini yaşamadan bugünü tanımlayamayız.
Yahut henüz yeni evlenmiş, bakmaya doyamadığı, genç yavrusunu koç yiğidini savaş meydanına gönderirken yavuklularının dul, çocuğunun yetim kalacağını bildiği halde "yeter ki vatan kurtulsun" diyen annenin duygularını anlamadan bugün ki yaşananları yorumlayamayız.
Şairin dile getirdiği gibi “Şu boğaz harbi nedir ki Yarab var mı ki dünyada eşi…En kesif orduların yükleniyor üçü beşi” derken bunların başını çektiği İngiltere ve Fransa’ya lojistik destek sağlayan Hollandıların, göz diktikleri vatan topraklarımıza karşı 250 bin yiğidin kanlarıyla maviden kırmızıya dönen denizin, renk değiştiren toprağın rengini görmeden bugünü anlatamayız.
Bir nesil yok oldu o yıl Gelibolu’da. Çapa Tıp Fakültesi mezun vermedi. Öğrenciler cepheye koştu. Son sınıf öğrencileri tahtalara "Biz gidiyoruz hakkınızı helal edin hocam" deyip cephede mezun oldular. Oyun çocukları süngü takmasını, silahın nasıl tutulacağını bilmeden koştukları cephede olgunlaşıp şahadet şerbetini içtiler.
Bu noktada yazının başlığına dönersek “Çanakkale geçilmez. Ama Çanakkale ne ile geçilebilir?” diye bu alanda kafa ve beyin yoran batı dünyası bir yolunu bulmalıydı. Öyle mi ?
Topla tüfekle savaş meydanlarında yenemedikleri bir milleti ne ile yenebilirler?
Bu sorunun cevabını geçtiğimiz hafta Cuma Vaazında dinleyerek öğrendim. Kürsüden vaaz eden hoca; Çanakkale destanını konu edinen vaazının bir bölümünde “Çanakkale geçilmez dedik. Ancak Çanakkale bugün çanak antenle geçildi”  cümlelerini işitince yanımdaki Ergün hocaya baktım. İçimizden “el hak” tespit doğru dedik.
Özellikle çanak antenlerle evlerimizin içine kadar giren sihirli kutularla her türlü kültürel yozlaşma yapılması noktasında hem fikir olduğumuzu düşünüyorum.
Örnek mi istersiniz. Özellikle son günlerde çok tartışılan evlenme programları, diziler, tartışma ve yarışma programları bu yozlaşmaya, kültürel değerlerin ayaklar altına alınmasına hizmet etmiyor mu? Siz söyleyin.
Cam arkasında ve önünde kurulan aile yapısından kime hayır gelebilir. Reklam amaçlı yapılan bu programlar ile toplumumuzun temel yapı taşı olan aile müessesesi zayıflatılmıyor mu?

Bu yazıyı kaleme alırken Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’tan güzel bir açıklama geldi. Evlilik programlarıyla ilgili gelen şikâyetlere değinerek, "Bu şikayetler bize, Cumhurbaşkanlığına  ve  Başbakanlığa geliyor. Şuan böyle bir çalışma yapılıyor, son noktaya geliyoruz. İnşallah  toplumsal bu talepleri karşılayacağız" dedi.

 
Geçte kalınsa yerinde bir açıklama. O halde yapılması gereken halkın bu husustaki haklı şikâyetlerine kulak vererek kendi kimliğimize değerlerimize uygun programların yapılmasıdır.
Aksi halde içinde bulunduğumuz destanın yıl dönümünde Çanakkale şehitlerinin ruhunu incitiriz.