Bu  aralar dinozorlar dünyasıyla hayli içli  dışlı  oldum.
 Milyarlarca yıl önce  yaşamış bu devasa,  ürkütücü canlılara ''Ne ilgin  olur?'' demeyin. İlgim  yok  açıkçası, ilginin kaynağı henüz  beş yaşlarında olan yeğenim. Salonun orta  yerinde yeğenimin deyimiyle '' dinozorculuk ''  oynuyoruz. Elimdeki dinozor türünün en tehlikeli ve yırtıcı olanlarından Spinosourus ve  T.rex'in oyuncaklarını evirip çevirirken, oyuncak  hallerinin  bile ne  kadar ürkütücü olduğunu  hissediyorum. Kendinden  küçük canlılara  nasıl  hükmedip, dehşet saçtığını  kestirebilmek hiçte zor  değil.
 ''Cürmü kadar yer yakar''  derler ya işte o anda o  söz  aklıma geliyor. Bir  gök taşı o çağın  en yırtıcı,  en  güçlü türünü yok  etmekle kalmayıp yeryüzü ve  iklim  şeklini  değiştiriyor.
 Hala elimdeki  ürkütücü plastik oyuncak dinozorda gözlerim, düşüncelerim  ise o çağlardan  günümüze hızla yol alıyor.  Çağımızın en tehlikeli  canavarını düşünüyorum. Çıkarı  uğruna  insanlığa zulüm  eden dil, din, ırk ayrıştırmalarıyla insanı insana kırdıran, doğayı katleden zehirli  bir sarmaşık  gibi koca evrenin  içerisindeki minicik yaşam  alanımız  olan  dünyayı  zehirli  dallarıyla sarmalayan emperyalizm. 
Oysa bir  düşünün, hangimiz  kaldırımda  yürürken  araba  çarpan birini  gördüğümüz anda  yardımına koşmayacağız. Mahallemizde yanan bir ev  için bir  kova  su dökmeyeceğiz. Hangimiz acil kan  aranıyor anonsuyla  kan grubumuz  uyuyorsa duyarsız  kalmayacağız. Yaralı  bir güvercin gördüğümüzde avucumuza  alıp titreyen  bedenini  göğsümüzün  sıcaklığına bastırmayacağız.  Hangimiz  kuyuya  düşen  bir  köpeğin   yardımına el uzatmayacağız. 
 Böylesi durumlarda  hangimiz dilini, dinini, ırkını, cinsiyetini, türünü sorgulayacağız. Tabi ki hepimiz bunların  hiçbirini umursamadan vicdanımızın sesine  kulak vereceğiz.
Tabi ki toplumların kendine ait inanışları, kültürleri, felsefeleri olacak. Tabi ki  saygı  duyulup, korunup, yaşatılacak. Yeri  geldiğinde savunulacak ama bunları  kullanarak  kendi kötü  emellerine alet  etmek isteyen  güçler  karşısında, insani  vicdan susmayacak. Uçsuz  bucaksız evrende mini  dünyamızda doğal bir felaket karşısında din, dil, ırk, cinsiyet, insan,  aslan, kedi,  köpek, çiçek, böcek  olarak  ayrışmayacağız. 
Doğal bir felaketin bile bizi ayrıştıracak  gücü yokken insanlığın  doğurduğu emperyalizme  hizmet eden çıkarlar uğruna  ayrıştırılmamıza göz mü yumacağız? Hani  bizim  yaralı bir  güvercine kayıtsız  kalmayan vicdanımız.  Dünyanın neresinde  olursa  olsun  çoluk çocuk  demden katliam yapanların karşısında ölüm sessizliğine mi bürünecek.
İyi ki  doğdun  usta dediğin gibi  ''Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi  kardeşcesine.''  Uçsuz bucaksız bu evrende bu dünya bizim. 
Kimsenin kimseye hükmedecek  gücü yok nede olsa  sadece  ''Cürmü kadar yer yakar.''