Ben ekonomist değilim, ancak benim anlayabileceğim dilden yazılmış ekonomik tabloları, istatistikleri  tarihsel gelişimi ile birlikte okumayı seviyorum. Yani  Türkiye’nin mali tarihi.  Bunlar bu güne ışık. Ne yazık ki artık bürokraside ve yüksek yönetim kademelerinde eskisi kadar entelektüel birikimi olan geçmişten örnek alıp gelecek inşa edecek vizyon sahibi insan sayısı azaldı. Aslına bakarsanız Türkiye’de Osmanlıdan bu yana denenmemiş ekonomik model yok. Bununla ilgili bir konuyu Mahfi Eğilmez Hoca’nın bir makalesinde okudum.  Mesela şimdiler de çok moda olan Yap-İşlet-Devret modelinin  Osmanlı’da uygulandığını ve sonuçlarının hiç de iç açıcı olmadığını anlatıyor. Bunun için en yakın örnek Osmanlı’da.  100 yıl önce Fransızlara verilen demiryolu imtiyazı hikayesidir. Yaşı müsait olanlar tren garlarında bizim trenlere ekli lacivert renkli bir iki vagonu ve bunların üzerinde sarı renkle yazılmış Wagon Lits yazısını hatırlar. Bunlar trenin normal vagonlarına göre çok daha lüks vagonlardı ve yolculuk ücretleri de ona göre yüksekti.

 100 yıl önce Osmanlı Hazinesi, Fransız Vagon Li  Şirketine İzmir – Aydın – Ödemiş demiryolunun yapımı karşılığında bir imtiyaz vermiş. (Li okunuşu, Fransızca lit’den geliyor. Lit Fransızca da “yatak”  anlamındadır, lits’de çoğulu. Yani yataklı vagon anlamında ) Buna göre Vagon Li bu yolu Osmanlı’dan herhangi bir bedel almadan yapacak ama karşılığında trenlere bir veya iki adet özel vagon ekleyecek. Bu vagonlar trenin diğer vagonlarına göre çok daha lüks ve dolayısıyla pahalı olacak ve bunların geliri Vagon Li’ye ait olacak. Çok önemli bir ayrıntı var: Vagonlar dolmazsa, Hazine, boş kalan yerlerin bedelini Vagon Li’ye ödeyecek.

1982 yılında Hazine Genel Sekreteri Tevfik Altınok’a imzalanıp onaylanmak üzere bir dosya getirmişler. Dosyanın kapağında “Vagon Li” yazıyor ve şirket, imtiyaz süresi bittiğinden bunun yenilenmesini talep ediyor.  Altınok merak ediyor ve oturup imtiyazın 100 yıllık bilançosunu çıkarıyor. Görüyor ki 100 yılda bu yolla Vagon Li’ye ödenen bedel, yapılan yolun bedelinin kat kat üstünde. Adamlar hazineyi çökertmiş, doymamış devamını istiyor. Altınok devlet tecrübesi olan birikimli bir bürokrat. Bunu imzalamıyor. Vagon Li anlaşması ve imtiyaz sözleşmesi böylece bitiyor ve Türkiye bu ağır yükten kurtuluyor ...

Mahfi Hoca “1980’lerin ikinci yarısında Dünya Bankası’nın büyük bir buluş gibi Türkiye’ye getirip pazarladığı Yap – İşlet – Devret projeleri gündeme geldiğinde Hazine yönetimi bu konuya karşı çıkmış, bu garantilerin Türkiye’nin aleyhine çalışacağını öne sürmüş ama bu itirazını dönemin politikacılarına dinletememişti.” diyor.

Şimdi gelelim bizim meşhur köprü, tünel gibi siyasilerin “eser” dediği ama bizim her geçişte döviz üzerinden parasını ödeyip, üzerinden yabancı marka arabaları geçirdiğimiz Yap İşlet Devret’lerin durumuna ;

Karayolları Genel Müdürlüğünün istatistiklerine göre Ocak ve Şubat aylarında devletin 2 Milyon araç geçiş garantisi (Günde 40.000 araç x 50)  verdiği köprüler ve Avrasya Tünelinden 50 gün de 669.611 araç geçmiş.

Araç sayısı 1.330.389 adet eksik. Bunun döviz üzerinden parasal karşılığı trilyonlarca lira  devlet kasasından yüklenici  firmalara ödenmek zorunda. Daha açıkcası  vatandaş kendi cebinden bu parayı ödemek zorunda. Böyle giderse üç beş köprü parası daha köprüyü kullanan veya hiç kullanmayan belki de hiç görmeyecek olan halkın cebinden alınıp firmalara verilecek.. Üstelik bu yatırımların önemli bir bölümü de devlet bankalarından kredi olarak bu firmalara verilmiş. (Garanti Bankası., T.Halk Bankası T.İş Bankası T.Vakıflar Bankası., T.Ziraat Bankası. ve Yapı ve Kredi Bankası) Yani yatırımcıların kendi ceplerinden fazla bir para da çıkmamış. onlar açısından bu iş tadından yenmez, bizim için ise tuzundan yenmez halde..

Kaş yaparken göz çıkaran işler bunlar…