Muradına ererken bir kez daha baharı şehrimin, Yaza selam çakıveriyor gözucuyla şöylece.Belli belirsiz bir hayal Perisiyle yatıp kalkarken farlı sokaklar, Çetin bir kışı daha maziye gömüyor bu aylarda.İlk kez Porsuk bakmamış oysa arşivlerin diliyle, Nem kalakalmış çoğu zaman uçsuz bucaksız, sahipsiz, savunmasız. Adalarda içilen ıhlamurun, bir yer dükkanda pişen Çiğ böreğin yerini hangi merhem tutar doğru ya...
Sorgulamış benliğini bedenden ziyade.Yenmişte gelmiş kaderin cilvesini.Eğitim yuvalarında büyütmüş Yunus sevgisini.Daha ötesi bahane. Kalabak suyu gibi sade, Kara Fatma heykeli gibi yorgun benim şehrim.Ben bu üfüren gecede sana yazarken kimbilir sen hangi hikayeye gebesin... Ve kimbilir hangi mutlu sona bana eşlik lütfedersin.