Kalabalık yerlerde öldürülen ,tenha yerlerde tecavüz edilen ,giyiminden ,gülüşünden ,sürdüğü rujdan dolayı bile suçlu sayılan  korku ülkesinin emekçi ama sömürülen kadınları ,emekleri sömürülen, bedenleri sömürülen , duyguları , aşkları  , düşünceleri , anneliği , evlilikleri sömürülen kadınlar. Erkek egomanyası’nın gölgesin de yaşamaya çalışan kadınlar.En eşitlikçi tavrı sergileyen hatta çoğu yerde kadın ve erkeğin eşitliğini savunan erkekler bile kadının en büyük sömürücüsü aslında iş hak ve özgürlüklere geldiğinde ortalığa  atılıp ahkam kesen  ama ilk fırsatta kadının bedenini etten ibaret görmeyen güzel ülkemin küçük  adamları..
     Kadının iş gücünü yedek parça gibi görüp erkeğin işini  yaptıran ama karşılığın da sigortasız ve hatta daha az bir ücretle çalıştırarak daha az maliyete dükkan kapatan  patronlar ve  buda yetmezmiş gibi birde üstüne üstlük sürekli çalışan kadını bakışlarıyla,sözleriyle  taciz eden erkek  müsveddeleri..çünkü o bir kadın insanlaşma sürecini tamamlamaya çalışan toplumda kabul görmeye var olmaya çalışan güçlü , iradeli , azimli , çoğu erkek den daha erkek ama adam gibi yaşamak için erkek kimliğine bürünmüş kadın..
  Bizde durum böyleyken bakın dünya nelerle uğraşıyor; Birleşmiş Milletler Kadın Programının  bu yılki teması ‘’ İş Yaşamında Kadın’’
    Hedefi ise dünya genelinde kadın istihdamını 2030 yılına kadar yüzde 50’ ye yani erkeklere eşit seviyeye çıkartabilmek .Şu anda bile dünyada 18 ülkede kadınların çalışabilmesi eşlerinin yasal izne bağlı! Yani kadının önünde ki engel yine erkek .
     Bugün 8 Mart dünyanın yarısını oluşturan kadınların haklarını elde etmede alanında isteklerini gündeme gelmesi gereken bir gün. Peki bizde nasıl bugün?
    Elinde karanfillerle gezen bir sürü sivil toplum örgütü ,indirim yapan alışveriş merkezleri ,kadına değer veriyor gibi gözüken ama aslında kadının toplumda ki yerini ve gücünü kabul etmeyen yöneticilerin  ve patronların kadın çalışanlara pasta kestiği bir gün işte…
     Ekonomik kriz dönemlerinde ilk önce işten çıkartılan kadın, hiç sorgulanmaz  yaa ,böyle kabul görmüş yaa , kadının emeği görülmeyendir kocasının,babasının olduğu yerde esamesi okunmaz çünkü eve ekmek getirmek erkeğin görevidir yaa
Kapitalist toplumda kadın iki defa sömürülür; ilki sermaye tarafından emeğinin karşılığını almayarak yaşadığı sömürüdür,ikincisi ise ,kocasının  yine sermayeye dayalı bir şekilde aile hayatında yaşattığı sömürüdür.Kapitalist aile içinde erkek burjuva,kadın ise proleterdir.Dünyanın her yerinde tüm kadınların en büyük sıkıntılarından biri ‘’ evdeki ekstra yükdür’’ isterseniz günde 15 saat çalışmış olun ,eve gelince sofrayı kurmak ,çocukla ilgilenmek ,varsa yaşlıya bakmak yine sadece kadının işidir!
 
    Kapitalizm sermaye artırmak adına en büyük oyunları kadın bedeni üzerinden oynamıştır;şimdi diyeceksiniz ki buna kadınlar müsaade ediyor.Evet haklısınız kadınlar müsaade ediyor ,çünkü toplumda her zaman fiziksel özellikleriyle yer görüyor ve kadın bunu kullanarak bir yerlere gelmeyi kolaylaştırıyor.Kadın çirkinse işe yaramaz,güzelse namussuz sayıldığı bir ülkede bu kadar netiz işte…
      Kadınların çoğu işyerlerin de tacize uğruyor ama bu durum bile tabu olarak görülmüştür bizim ülkemiz de üstü kapatılır ve görmezden gelinir ne olucak ki kadın işte iki ağlar unutur yada dayanamayıp kendini öldürür,sonrada intihar denilir çıkılır işin içinden..
     Cinayet bile meşrulaştırılmıştır  abisi tarafından tecavüz edilip buna dayanamayan AYSUN,okulundan eve dönerken minübüs şöförü tarafından tecavüz edilip öldürülen ÖZGECAN,sadece aşık olduğu için parçalara ayrılıp çöp konteynırına bırakılan MÜNEVVVER,okuldaki öğretmeni tarafından tecavüze uğrayan CANSEL,hayellerinin peşinden koşup bir programa çıktı diye eski sevgilisi tarafından vurulan MUTLU,eski kocası tarafında sokak ortasında bilmem kaç yerinden bıçaklanan AYŞEGÜL,savaşsız bir dünya adına yola çıkan PİPPA BACCA ,ne saymakla biter ne yazmakla biter her gün bir tecavüz haberi ile uyanır olduk,şiddet,taciz,cinayet nerde yaşıyoruz biz nasıl böyle bir ülke haline geldik.Bu ülkede hayat kadınlar için filmlerde ki masum değil maalesef..Bunlarla mücadele edilmeli,sayıları azaltılmalı…ama hala,daha fazla doğurmaya yönlendiren laflar,tavsiyeler tabii ya kadın doğursun evinde otursun.Kadının çalışamaması adına düzenlenen türlü türlü oyunlar devlet ana okullarının yarım güne indirilerek çalışan kadını her türlü zorluğu  yaşatan bir sistemden ne beklenir ki zaten..
Bu ülkede kadın olmak zor,hatta kadın heykeli olmak  daha da zor…
 Kadın erkek eşitliği fıtrata ters,kürtaj olma,sezaryen yaptırma,en az üç doğur hatta o da yetmez beş,altı olsun ki evden hiç çıkama,hamileyken sokağa çıkma ha bir hata yapıp çıkıyorsan da sakın karnın belli olmasın hani yanlışlıkla birilerini tahrik edersin,kırmızı ruj sürüp kahkaha atıp gülmeye kalkma sakın, otobüse şortla binme,bankta kızlı erkekli de oturma, talibin çıkarsa seçici olma önüne ne gelirse şansına,istresen kabul etme,haddini bil kadınsın sen,itaat et,boyun ey,okuma,yazma,sadece sus sana biçilmiş hayatın kölesi ol…
      Bir  kadın olarak susmuyorum hatta her zamankinden daha fazla konuşuyorum;insanın insanı ezmesine ve sömürmesine dayalı ilişkiler sürdüğü sürece,kadının bir cins olarak ezilmişliği de sürecektir.Kadın ,ekonomik  ve cinsel bağımsızlığını kazanmadan özgürleşemez.Kadın erkeklerle aynı hak ve özgürlüklere sahip olmadığı sürece  toplumsallaşma sağlanamaz.Cinsiyetler arasındaki işbirliği sağlanmadığı sürece toplumu daha ileri gidemez.Toplum sınıf eksenin de hareket eder,cinsiyet ekseninde değil,bu dönem kadınların sınıf  hareketine katıldığı,gelecekleri için mücadele ettiği bir dönem olmalıdır. Kadın ve erkek ilişkilerinin toplumsal  boyutu en iyi ortak direnişlerle aşılmaktadır.Kadınlar en güzel cevabı gericiliğe karşı örgütlenerek vermelidir.