Haber Kaynağı: Manşet Gazetesi
Söyleşi: Şaban Bağcı
 CHP Eskişehir milletvekili, Gazeteci Utku Çakırözer ile TBMM’deki odasında buluştuk ve meclisin bombalandığı alanda sohbet ettik. Meclis’in bombalandığı sırada Mecliste bulunan milletvekilleri arasında bulunan Çakırözer “o gece”nin “o anları”nı anlattı. 
 
-15 Temmuz gecesinde Meclis'te olan milletvekillerinden birisiydin? O geceyi ve o anları, duygularını anlatır mısın?
 
Darbe girişimi sırasında Ankara'da Tepebaşı Belediyemizin örnek belediye olarak seçildiği CHP Genel Merkezi’nde düzenlenen tören sonrasında Eskişehir’den gelen konuklarımızla yemekteydik. Önce terör alarmı zannettik. Ama sonra darbe girişimi olduğu şüphemiz arttı. Parti yöneticilerimizden birini aradım. Birkaç milletvekilimizle Meclis'e geçtiğini söyleyince ben de doğrudan Meclis'e geçtim. 
 
Meclis'e gelişte bazı yollar kapalıydı. Genelkurmay'da çatışmalar olduğu için Meclis'in kapılarında olağanüstü önlem alınmıştı. Dikmen ve Çankaya kapılarından giremedik. Almadılar. Ancak Ayrancı kapısından girebildik. 
 
Meclis'e gelirken darbe girişiminin kimden geldiğini bilmiyorduk. Ama fark etmezdi. Darbe kimden gelirse gelsin halkın seçtiği bir milletvekili olarak, darbe karşısında durmamız gereken yerin görev yerimiz olan Meclis olduğu düşüncesiyle gittim.
 
Meclis'in saldırıya uğrayabileceği, hele de bombalanabileceği asla aklımın ucundan geçmemişti. Allah bir daha ülkemize böyle bir olay yaşatmasın.
 
Meclis Genel Kurulu’nda Başkan İsmail Kahraman darbeye karşı olduğumuzu anlatan bir açılış konuşması yaptı. Ardından partilerin grup başkanvekilleri konuştu. Önce televizyon canlı yayını yoktu. Sadece internetten periscope aracılığıyla yayın yapabiliyorduk. Sonra kanallar geldi. Meclis'ten canlı yayın başladı. İşte o andan 5 ya da 10 dakika sonra Meclis bombalandı. İnanması çok güçtü.
Doğrusu çok ama çok şaşırdım. Ülkem adına çok büyük kaygı duydum.
Sabaha kadar da bazen uçak, bazen de helikopter saldırısı altında üç partiden milletvekilleri olarak birlikte Meclis'te bekledik.
 
Durumun vahametini ancak sabah güvenlik sağlanıp, Mecis'ten ayrılırken gördüm ve fotoğrafladım.
İnanılır gibi değildi. Düştüğü yerlerde olsaymışız ya hayatımızı kaybedecektik ya da yaralanacaktık. Gazi Meclisimiz yaralandı, tesellimiz odur ki kayıp vermedik. Ancak bizi korurken yaralanan emniyet görevlisi arkadaşlarımız oldu. Onlara da bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi sunarım.  
15 Temmuz’u ülkemizin “kara günü” haline döndürenler, o gece karşılarında her siyasi görüşten insanıyla kenetlenmiş, bir ve beraber olmuş bir halkı buldular. O gece, ülkemizin değişik yerlerinde 241 yurttaşımız şehit oldu, 2 bin 194 yurttaşımız ise yaralandı. Tarihimizin en kanlı girişimlerinden biri gözümüzün önünde yaşandı. Ölen şehitlerimize rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Hala tedavi gören yaralılarımıza da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
 
-Demokrasi nöbetleri tuttuk, ne zaman gerçek anlamda demokrasi bayramlarını yaşayacağız? Demokrasi nedir size göre?
 
O gecenin her anı tarihi önemdedir. Genel Kurulda sanırım toplam 50-60 milletvekili ya vardık ya yoktuk. Ama tüm partilerin konuşmacılarını birlikte alkışlıyorduk. Bir sonraki gün kamuoyuna açıklanan 4 partinin ortak bildirisinin ilk taslağı da sığınakta Meclis Başkanı Kahraman ve grup başkanvekillerince birlikte kaleme alındı.
İşte demokrasi ve demokrasinin varlığı burada daha bir önem ve anlam kazanıyor. Bizim iktidar ve muhalefet olarak yan yana ve aynı kararlılıkla darbeye karşı çıkışımızın darbe girişiminin püskürtülmesinde temel rolü olmuştur. O gece demokrasiye kasteden güçler, iktidar, muhalefet ayrımı gözetmeksizin tüm toplumumuzu hedef almıştır. Ancak, hem bizim Meclis'teki kararlı karşı duruşumuz, hem de halkımızın meydanlarda oluşu o gecenin kaderini değiştirmiştir.
 
Demokrasi, bizleri karşılıklı nefret ya da düşünsel olarak bölünmüşlük tehlikesinden kurtarabilecek tek şeydir. Yani uzlaşı kültürünün yerleşmesi için, karşılıklı saygı ortamının kurulabilmesi için en kritik öğedir demokrasi. Karşımızdaki insanın da en az bizim kadar demokratik hakları olduğunu kavramak, kendi haklarımızı diğerlerinden farklı görmemek ve sonuç olarak bireysel değil, toplumsal haklarımız için mücadele etmek için takip edilmesi gereken yoldur. Bunu başarabilirsek, her günümüzü sözünü ettiğiniz bayram coşkusu içinde yaşayabiliriz.
 
-Biraz da siyasetten söz edelim... Muhalefetin ve CHP'nin çalışmalarını nasıl yorumluyorsunuz, neler yapılmalı?
 
O gece darbeye karşı gösterdiğimiz birlikteliğin, dayanışma ve kardeşlik ruhunun bundan sonra da devam ettirilmesi şarttır. Ortak çabamız demokrasimizin güçlendirilmesi, hukuk devletimizin pekiştirilmesi yönünde olmalıdır. Ancak güçlü bir demokrasi ve hukuk devleti ile biz bundan sonra böyle olayların yaşanmasını önleyebiliriz. Tabi ki birbirimizi dinleme, diyalog, uzlaşı gibi değerlere daha fazla özen göstermeliyiz. İktidar muhalefet diyalogunu korumayı, demokrasimizin güvencesi olarak görmemiz gerekir.
 
Siyasi alanın adım adım daraltıldığı, siyasetin zemin kaybettiği, iktidarın her şeyi kontrol ettiğini zannettiği bir dönemde bütün dikkatler siyasi muhalefete çevrilir. Çünkü krizlerin çözümü ancak siyasi aktörlerin devreye girmesi ile aşılır. Bu nedenle muhalefet ve muhalefetin ne diyeceği her zamankinden daha da önemli olmalıdır.  
 
CHP, iktidar olsun muhalefet olsun bugüne kadar Cumhuriyeti kuran ve Atatürk devrimlerini yaşatan bir partidir. Türkiye’nin içinden geçtiği her kritik dönemde ilkeli ve kararlı tutumunu korumuştur.  Son yaşadığımız kanlı darbe girişiminde de CHP ve Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun izlediği yapıcı, sağduyulu ve ülkemizin bekasını düşünerek hareket eden yaklaşımı her çevrenin takdirini kazanmıştır. 15 Temmuz’dan sonra artık bambaşka bir Türkiye vardır. Eğer iktidar konumunda olanlar da CHP kadar, Genel Başkanımız kadar uzlaşma kültürünü içselleştirebilir, benimseyebilirlerse çocuklarımıza çok daha güzel bir Türkiye’yi hep birlikte bırakabileceğiz.
 
Bir de tabi başta laiklik olmak üzere Cumhuriyetimizin kurucu ilkelerine sımsıkı bağlı kalmalıyız. Devlette bürokratik pozisyonlara yapılacak tercihlerde tarikat, cemaat bağı değil,  “liyakat” yani o görevi yapacak yeterlilikte, beceride ve donanımda olunması en önemli kriter olmalıdır.
 
Hepimizin bildiği gibi kanlı darbe girişiminin hemen ardından Genel Başkanımız İstanbul Taksim ve İzmir’de iki önemli mitinge ev sahipliği yaptı. Demokrasi manifestoları açıkladık. Ayrıca Yenikapı’da düzenlenen mitinge de Genel Başkanımız ve partililerimiz katıldı. Orada da 12 maddelik bir demokrasinin olmazsa olmazları listemizi açıkladık. Bu üç önemli toplantıda da milyonların önünde demokrasimizi, Cumhuriyetimizi her türlü darbe girişimine karşı koruma ve demokrasimizi hukuk devletimizi güçlendirme sözü verdik.
 
Şimdi bizlere, 81 ildeki tüm CHP’li emekçilere düşen görev belli: Genel Başkanımızın açıkladığı manifestodaki temel ilkeleri hayata geçirmek için var gücümüzle çalışmalıyız. Sadece partimizin örgütüyle, seçmenlerimizle değil, partimize oy vermeyen tüm kesimlerle de diyalog içinde olacak etkinlikleri sürdürmek zorundayız.
 
-Eskişehir'e yatırımlar konusunda iktidar partisi milletvekilleri ile buluşmalarınız sürüyor mu?
 
Hemen belirtmem gerekir ki iktidar olsun muhalefet olsun hemen herkes Eskişehir’in hakkını teslim eder. Yani, büyükşehir ve alt kademe belediyelerimizin de büyük ve üstün gayretiyle Eskişehir bulunduğu yer ve potansiyeli itibariyle bölgesinin “parlayan yıldızı” konumundadır. Şehrimizin böyle bir marka değeri var ve bu değeri daha üst noktalara taşımak Eskişehirli olmanın bir sorumluluğu ve hepimizin ortak bir görevidir. Şehrimizin ortak geleceği için hem sadece kendi partimiz ve iktidar partisinden değil hangi görüşten olursa olsun hemşerilerimizle görüşürüz.
 
Ancak ne yazık ki son yıllarda Eskişehirimiz hak ettiği değeri pek göremiyor. Sadece sözünü ettiğiniz yatırımlarda değil, diğer pek çok konuda da göremiyor. Şehrimizde halen atıl durumda olan bitirilmesi gereken çok sayıda proje var, ancak bir arpa boyu dahi yol gidilemiyor. 2015 yılında Eskişehir, Türkiye’de en çok vergi tahsil edilen 20’nci il konumunda, fakat kamu yatırımlarından hak ettiği payı alamıyor.  Daha somut ve biraz da trajikomik olduğu için sizinle paylaşmak isterim.
Biliyorsunuz, Nasreddin Hoca ülkemiz için olduğu kadar asıl Sivrihisarımız için ayrı bir değerdir. Hocamızı anmak için Sivrihisar’da her yıl anma etkinliği düzenliyoruz, iyi de yapıyoruz. Ancak, Hoca’nın adını taşıyacak köyün yatırımı nerede biliyor musunuz? Konya’da. Evet yanlış duymadınız, Eskişehir’de sadece anıt mezar var ama Nasreddin Hoca Dünya Mizah Köyü Konya’ya kuruluyor. Elbette Konya’ya yapılan yatırıma karşı değilim, olmam da. Ülkemizin her köşesine yatırım yapılmalı ki daha çok istihdam yaratılabilsin, kalkınma sağlanabilsin. Ancak, Sivrihisar’a, Frigya vadisine, Kızılinler’e yapılacak yatırımların önemi, geleceğimize katkılarına dikkat çekmek istediğim için bu örneği veriyorum.
 
Buluşmalar kapsamında son olarak Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Nabi Avcı ile biz üç CHP milletvekili (Prof. Dr Gaye Usluer, Cemal Okan Yüksel ve ben) olarak görüştük. Orada da ifade ettim. İktidar partisinin büyükşehir ve metropol ilçe belediyeleri muhalefette diye Eskişehir’e üvey evlat muamelesi yapmaması gerekir. İnanıyorum ki iki partiden 6 milletvekili mevzu Eskişehirimiz olduğunda her zaman bir araya gelebilir, sorunları konuşabiliriz. 
 
-Yeni bir yatırım ufukta gözüküyor mu?
 
Yeni ve/veya şehrimizin ekonomik hayatına katma değer sağlayacak, şehrimizi canlandıracak, istihdam olanağı yaratacak, çevreye, doğaya, canlı hayatına saygılı her türlü yatırıma desteğimiz olur. Bu anlamda yapılacak her türlü yatırımın önünün açılmasından, eğer varsa önündeki engellerin kaldırılmasından yanayım. Şüphe yok ki ekonomik hayat ile özgürlük ve demokrasi birbiriyle ilişkilidir.  Ülkemizin kaynakları, işsizlik ve yoksulluğun olmadığı, herkesin refah içinde yaşadığı bir toplumun oluşmasına fazlasıyla yeter. Ancak gelir adil dağılmadığından küçük bir azınlık sürekli zenginleşirken, büyük çoğunluk hızla yoksullaşmakta; temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma sürüklenmektedir. Bu adaletsizliği kabul etmek mümkün değildir.
 
Daha çok yatırım ve istihdam daha çok özgürlük ve demokrasiyi beraberinde getirir. Bir başka deyişle işi olan, evine sıcak aşı götüren yurttaş mutludur, huzurludur. İşte bu ortamı sağlayacak ortamı biz siyasetçiler iktidarıyla muhalefetiyle birlikte inşa etmeliyiz. Eskişehir için ben başta şehrimizin milletvekili olan Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Nabi Avcı olmak üzere her gördüğüm bakan ve bürokrattan Eskişehir’e yatırımları artırmaları, yarım kalan projeleri bitirmeleri talebinde bulunuyorum. İktidar ile muhalefet partileri arasında ülkemizin bekası bakımından çok önem verdiğimiz bu diyalog sürecinin Eskişehirimize yönelik yatırımlara da büyük katkısı olacağına inanıyorum.
 

 
Editör: TE Bilişim