Söyleşi: Tuğba Koçal
Haber Kaynağı: Manşet Gazetesi
CHP Tepebaşı İlçe Kadın Kolları Başkanı Gökçe Kurt ile samimi bir söyleşi gerçekleştirdik. Özel hayatı hakkında bilinmeyenleri anlatan Kurt, tüm içtenliği ile sorularımızı yanıtladı. Siyasete annesinin sayesinde girdiğini söyleyen Kurt, siyasette ileriye dönük hedeflerden çok başarılara odaklandığını söyledi.
 
Merhaba Gökçe Hanım, kısaca kendinizden bahseder misiniz?
18 Mayıs 1979 yılında İstanbul Bakırköy'de doğdum. Yaklaşık 26 sene İstanbul'da yaşadım. İlkokul,ortaokul ve liseyi İstanbul'da tamamladım. Üniversiteye gitmedim. İşin aslı öğrencilik dönemlerinde çok asiydim. İlkokul birinci sınıfın ilk döneminde okuldan atılan nadir öğrencilerden biriyimdir. Fazla hiperaktif bir öğrenciydim. Eğitim sürecim lise sona kadar devam etti. Liseden sonra özel sektörde iş hayatıma başladım. Yaklaşık 7 sene çalıştım. Daha sonra kardeşimin okulu nedeniyle İzmir'e taşındım. 6-7 sene kadar da İzmir'de yaşadım. İzmir'e geçtiğimde kendime bir iş yeri açtım. Aslında hiç anlamadığım, bilmediğim bir sektör olan kuaför salonu açtım. Ama eğlenceliydi, hareketliydi. Benim hareketime ve isteğime cevap verebilecek, beni yorabilecek bir işti. Yaşadığım muhitteki insanları iyi tanıyordum. Bir de kuaföre gide gele o mesleğin içerisinde arkadaşlar edinmiştim. Bu nedenle hiç zorlanmadım. Aslında çok güzel gidiyordu. Devam etseydi, güzel olurdu. Ama kardeşimin okul hayatı bitmesi nedeniyle İzmir'de çok yalnız kaldım. Tek başıma orada yapamayacağım için en güzeli ailemin yanına Eskişehir'e geldim. 
 
Eskişehir'e taşındıktan sonra neler yaptınız? 
Eskişehir'e geldikten sonra bir senelik ciddi bir adaptasyon dönemim oldu. Daha sonra işe girmek istedim. Ama gireceğim işin yine beni tatmin etmesi gerekiyordu maddi değil, manevi açıdan. Hareketli olması gerekiyordu. İnsanlarla iç içe olmam gerekiyordu. O dönem bir dans kursuna başladım. Orada da eleman aranıyordu ve çok tesadüf bir şekilde orada çalışmaya başladım. Önce halkla ilişkiler bölümünde işe başladım. Daha sonra da derslere asistan olarak girmeye başladım. Başlangıç seviyedeki derslere giriyordum. Herhalde şu anda en çok özlediğim şey dans etmektir. Tango ve salsa, bachata dansları ile başladım. Halk oyunlarını çok beceremedim. Karadenizli olduğum için horon öğrenmek istedim. Başını yaptım, ama vakitsizlikten devamı olmadı. Gerçekten horon zor bir dans. 
"SİYASETE ANNEMİN SAYESİNDE GİRDİM"
 
Siyasetle tanışmanız nasıl oldu?
Ailem 18 senedir Eskişehir'de yaşıyor. Annem Eskişehir'e geldiği yıllarda burada partinin içindeydi. Annem çok cana yakındır. Nereye gitse çevre edinir. Kendi ideolojisine uygun insanları bulur. Derneklere, kurslara gider. Çok sosyaldir. Ben de onunla birlikte bulunduğum bu çevreye ve siyasete girdim. Benim ilk parti üyeliğim annem sayesinde olmuştu zaten. İzmir'e ilk gittiğimde yine bir seçim döneminde annem illa partiye üye olmamızı istedi. Ben de 'anne bizim ideolojimiz zaten bu gidip üye olmamıza gerek yok' dedim. Israrcı olunca partiye 12 yıl önce üye oldum. 
 
Eskişehir parti teşkilatında çalışmalarınız nasıl başladı?
7 Haziran seçim dönemiydi. Mart ayı civarı saha çalışmalarına başladık. Saha elemanı olarak köy köy gezdik. Aktif olarak siyasete 7 Haziran seçimleri öncesinde başlamış oldum. Kasım seçimlerinde de yine aktif olarak çalıştım. Bu çalışmalar çok hoşuma gidiyordu. İnsanlarla beraber olmak bu alanda yine bana hitap eden hareketlilikteydi. 
 
Siyasette en çok neyi sevdiniz?
Seçim dönemlerindeki çalışmaları çok severek yaptım. Köylere gidip, insanlarla bir araya geldiğimizde benim çok hoşuma gidiyordu. O insanların cana yakınlığını bize yaklaşımını görmek beni çok mutlu ediyordu. Hatta seçimler bittikten sonra boşluğa düştüm. Bu iş insanın gerçekten içine işliyormuş. Annem bunu hep söylerdi gerçekten öyleymiş. Siyasete bir kere adım attığınız zaman bir daha kopamıyorsunuz. 
 
O dönemde ilçe başkanlığı gibi hedefiniz var mıydı? İlçe başkanlığına aday olma süreciniz nasıl oldu?
Yok, hiç olmadı. Haziran seçimlerinde bana bu söylenmişti. 'Ben siyasette olmaktan, bu çalışmaları yapmaktan mutluyum ancak  yönetim kademesi başka bir şey' dedim. Daha sonra kasım seçimleri oldu. Kongreler yaklaşınca aday olsam mı olmasam mı diye düşündüm. İşin aslı kongreye 10 gün kala aday olmaya karar verdim. Aslında tedirgin oldum, korktum. Yöneticilik hiç bilmediğim bir şey. Sahadaki çalışmalardan çok farklı. Sorumluluk çok fazla. Bir anda 'tamam ben yaparım' dedim. 'Bunu yapmalıyım' dedim. Çünkü bakıyorum partinin yaş ortalaması yüksek. Neden gençler bir adım atmıyor? Belki ben öncü olurum da diğer gençlere de örnek olurum. Ben her iki tarafla da iletişim kurabilirdim. Hem gençlerle çok iyi olabilecek hem ablalarımız abilerimizle de arası iyi olabilecek yaşta olmam beni rahatlattı. Her iki tarafa da yakın olacak biri olarak neden partide aktif olmayayım dedim. 12 Aralık 2015 tarihinde göreve geldim. 
 
Peki göreve geldikten sonra ne gibi projeler yaptınız? Sizin için en önemlileri hangileriydi?
Göreve geldikten sonra bir dönem alışma evresi oldu. Daha sonra ilk projelerimizden biri köy ana okuluna oyuncak ve kitap yardımında bulunduk. En büyük projemiz 23 Nisan'daki umudumuz çocuklar resim sergisi oldu. Biz o sergiyi çok kısa zamanda  çıkardık. Fotoğrafçı arkadaşlarımız 'bu kadar kısa sürede mümkün değil' dediler. 'Böyle bir proje için yeri geliyor 6 ay bir sene çalışıyoruz' dediler. Ama başardık. İsteyince oluyor. Bizim için çok anlamlı sergiydi. 23 Nisan'da çocuklara farklı bir gözden bakmamız gerekiyordu. 23 Nisan'larda hep gördüğümüz çocuklar eğlenen, mutlu, rahat yaşayan çocuklar ama 23 Nisan'da bugünün ne olduğunu bilmeyen, çalışmak zorunda olan zor şartlarda büyüyen,  okula gidemeyen çocuklar da var. O proje ile insanların tüylerini diken diken ettiğimizi düşünüyorum.  Çok büyük bir proje ile başlayıp bunu alnımızın akıyla başarmak bize hem mutluluk hem de güven verdi. 
Parti politikalarında tek tek ev ziyaretleri yapılır. Bu ev ziyaretlerinde  maalesef bizim geri dönüş olarak üye kazanmamız zor. Çünkü evine ziyarete gittiğimiz kişileri tekrar ilçe binasına getirmek gerçekten zor. Bu zamana kadar misafirliğe gittiğimiz kişiler çay, poğaça ile bizi ağırladılar. Bu sefer tersini biz yapalım dedik. Onları biz davet edelim, çay ikram edelim. Poğaçaları börekleri biz yapalım dedik. Bu projenin çok verimli olduğunu düşünüyorum. Bu sayede kadınlarımızla kendi sorunlarını, şehrin sorunlarını, ülke sorunlarını ve parti politikalarımızı konuşuyoruz. Bu sayede partimize toplu üye kayıtlarımız oldu.
Bunların dışında klasik olarak katılmamı gereken etkinliklere katılıyoruz.  Bunu söylemek hiç hoşuma gitmiyor ama elimizden geldiğince parti gözetmeksizin ihtiyaç sahibi kişilere yardımlarda bulunuyoruz. Bazen siyaset yapmak değil de birine dokunabilmek, yardımcı olmak çok daha önemlidir. Ben bu tip projeleri konuşmayı, paylaşmayı sevmiyorum. Özellikle sosyal medyada paylaşmadığım için tepki de alıyorum. Hayır yapamam, bu hepimizin insanlık görevi. Bilinmesi gerekmiyor. 
"HEDEFTEN ÇOK BAŞARI ÖNEMLİ"
 
Bundan sonrası için ne gibi hedefleriniz var?
Bizim Tepebaşı'nda çok büyük bir şansımız var. Belediye başkanımız Ahmet Ataç, kadınlar adına gerçekten çok duyarlı. Kadınlara yönelik çok güzel ve anlamlı etkinlikler yapıyor. Özellikle mahallelerdeki beldeevleri inanılmaz derecede ilgi görüyor. Kadınlar tarafından çok seçiliyor. Bu bağlamda başkanımıza özellikle teşekkür etmek istiyorum. 
Öncelikle siyasetten öte herkese ulaşabilmek istiyoruz. Herkese dokunabilmek, sıkıntılarını dertlerini paylaşmak istiyoruz. Her şeyi siyaset olarak görmek değil, insanları mutlu etmeyi başarmak da lazım. Bir sempozyum, eğitim değil de bazen kadınların deşarj olmaya çok ihtiyaçları var. Belediyemizin gezileri bu anlamda çok önemli. Biz de elimizden geldiğince bu gezilere katkı sağlıyoruz. Biz de ilçe başkanlığı olarak Anıtkabir, Ulucanlar Cezaevi Müzesi, Beypazarı gezileri yaptık. Bundan sonra da bu tarz gezilerimiz olacak. Kadınları nasıl oldukları dünyadan çıkarıp stres atabilecekleri kendilerini iyi hissedecekleri projeler yapmayı önemsiyoruz. Yapmak istediğim şeylerden biri kadınlarla dans etmek. Dans insanı çok fazla deşarj eden bi aktivite. Tüm sorunlarınızı unutup eğlenip aynı zamanda spor yapabildiğiniz bir şey. Eğer mümkün olursa hiçbir şekilde dans etmemiş kadınlarla dans etkinliği yapmayı istiyorum. Daha ortada adaylığım bile yokken o kırsaldaki kadınlarla ilgili ilk düşündüklerimden biri buydu. Herkes dans etmeli. Belli bir yaştan sonra dans ile ne kadar değişebildiğimi gördüm. Bunu herkes yapabilir herkes yapmalı inşallah düşündüğüm herşeyi hayata geçirebilirim. 
Biz kadınlar erkeklere göre biraz daha farklıyız. Erkeklerin kendilerini deşarj edebilecekleri alanlar çok fazla. Bazı erkekler kahveye gidiyor, bazıları halı sahaya maça gidiyor, kimi evde maç izliyor bu şekilde deşarj oluyorlar. Ama kadınlar öyle değil. Özellikle evkadınları genellikle sadece gün yapabiliyorlar.Gün yaptıkları zaman da yine aynı sıkıntıları, sorunları konuşuyorlar. Çalışan kadınlarımızda zamanlarının çoğunu hem ev dışındaki işlerinde hemde iş dışındaki zamanlarınıda ev işleri ile uğraşarak geçiriyorlar. Kadınları bu kalıptan çıkarmak, onları mutlu etmek istiyorum.
"HER ŞEYİN ÇÖZÜMÜ SEVGİDİR"
 
Siyaseti nasıl tanımlarsınız? Siyaset sizin için ne ifade ediyor?
Siyaset bana şu anda çok kirli ve çirkin geliyor. Siyaseti temiz ve düzgün hale getirebilmeyi istiyoruz bizler. Ben kişilik olarak tamamen duygusal bir insanım. Herkesi, her şeyi sevmek benim doğamda var. Aslında bu siyasete pek uygun bir kavram değil. Herkesi, her şeyi, doğayı, insanları, hayvanları sevebildiğimiz zaman zaten siyasetin o kirliliği de kalmaz. Dünyanın da kirliliği kalmaz. Her şeyin çözümü sevgidir. Kin, nefret, kıskançlık, tüm kötü duygular olmamalı. Hedefin bile bir sınırı olmalı. Hedefe giderken bile kırıp dökmemek gerekir. Beni seven de sevmeyen de vardır. Hepsine saygı duyarım. Ama o beni sevmiyor diye ben ona kin besleyemem. Bu şekilde davrandığımız zaman, saygı duymayı öğrendiğimiz zaman her şey çok farklı olur. Saygı sadece kendinden büyüğe ya da yüksek mevkidekine duyulmaz. Saygı kişinin karekterine duyulur. Yeter ki birbirimizi anlamak isteyelim. Herkesin kendisine göre bir doğrusu vardır. Karşıdakini de dinleyebilmek lazım. Biz böyle bir ülke değildik zaten. Her zaman sağ ve sol vardı. Ama biz komşularımıza kim ne diye bakmazdık. Hepimiz birbirimizi severdik. Dil, din, ırk ayrımı hiç olmazdı. Bu son zamanlarda bilerek dayatılan bir şey. Yine içimizde bunun olmadığını düşünüyorum. Varmış gibi gösteriliyor. Az sayıda kişide bu nefret var. Ama biz birbirimize nefret duymuyoruz. Ben yine herkesi seviyorum, herkes eşit. Herkesin düşüncesi kendine kıymetli. Ben anlatmak isterim, o kabul eder ya da etmez. Ama o bunu kabul etmiyor diye karşımdaki ile kötü olmam. Yine severim, yine severim. Herkes böyle yapabilse dünya çok güzel olacak. Bun gücüm yeter mi bilmiyorum ama keşke yetse...
 
Siyasette hedefiniz nedir?
Bu ancak dönem sonuna kadar yapabildiklerim ve yapamadıklarıma bağlı olur. Hedef hepimiz belirleriz. Ama ben kendimi başarısız görüyorsam o hedefi belirlemem önemli değildir. Sırf o hedefe gitmek için yapmam. Bizim toplum için faydamız olmalı. Eğer ben toplum için faydalı olamıyorsam, o hedefe ulaşmışım ulaşmamışım bir anlamı yok. O hedefe ulaştığımda faydalı olabileceğimi görüyorsam o hedefte ilerlerim.
"HIRSLI DEĞİL AZİMLİ BİRİYİM"
 
Nasıl bir kişiliğe sahipsiniz? Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
En kötü huyum biraz sinirli biriyim. Ama 3 dakika sürer, 4. dakikaya kalmaz. Kendime göre azimli olduğumu düşünüyorum. Buna hırs demek istemiyorum. Hırs bir noktada kişiye zarar veriyor çünkü. Eğer bir şeyi yapmak istiyorsam muhakkak yaparım. Hiçbir şey buna engel olamaz. Gülmeyi seven biriyim. Ben güldüğüm zaman karşımdaki de güler diye düşünüyorum. İçim dışım birdir. Benim moralim bozulduysa bir şey olduysa karşımdaki hemen anlar. Söylerim de, canım sıkıldı, ağlayasım var diye. Duygulara gem vurmayı doğru bulan bir insan değilim. Kadınız diye yakında gülmemize, ağlamamamıza, her şeye karışıyorlar. Kimse karışamaz. Ağlamak istiyorsam ağlarım, gülmek istiyorsam gülerim. Ne giymek istiyorsam giyerim, ne yapmak istiyorsam yaparım. Çünkü ben kadın olmaktan öte bir bireyim. Yapabileceğime inandığım her şeyi yaparım ve kimsenin müdahale etmesine izin vermem. Bu konuda da çok dik başlıyım. Ailemin de benden en çok yakındığı konu budur. 
 
Nasıl bir ailede büyüdünüz? Ailenizden söz eder misiniz?
Biz 3 kız kardeşiz. Ablam ve kız kardeşim var. Ben çok asi ve gerçekten problemli bir çocuktum. Aşırı hiperaktiftim. Yazık annem ve babam benden çok çekti. Ablam ise tam bir Osmanlı kadınıdır. Tuttuğunu koparan, çok ağır, her şeyi idare eden, hatta yeri geldiğinde annemi bile idare eden biri. Ablam benim gıpta ettiğim bir karakter. Kardeşim de apayrı bir dünya. Aşırı aileye düşkün ama çok vurdumduymaz biri. Ben bir şeye sinirleniyorum mesela o 'ne oldu ki şimdi, boşver' diye vurdumduymaz yaklaşır. Çok zekidir, şu an 4. üniversitesini okuyor. Her daldan bilgisi olan biri. Annem emekli, babam inşaat mühendisi, uzmanlık alanı tarihi yapıların restorasyonu. 
 
Dans etmek dışında ne gibi hobileriniz var? Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Şu an çok fazla hobim yok. Bir şeyler yapabilecek olsam yine dans ederdim. Çok bunaldığım zamanlarda örgü örüyorum. Annem çok fazla kurslara gider. Bazen onun çalışmalarına iki fırça atıyorum, bir tepsi süslüyorum bu bana iyi geliyor. 
Bir kedim var. Hayvanları çok seviyorum. Herkesin de hayvanlara karşı duyarlı olmasını istiyorum. Kapınızın önüne bir kap su koymak, artan yemeğinizi koymak çok zor değil.
 
 
Editör: TE Bilişim