Kaynak: Manşet Gazetesi
Haber: Esra Çevik

“Televizyonu açtım ve köprüde askeri görünce her şeyi anladım. Çünkü ben 80 darbesini yaşayanlardandım…” o gece herkesin yaşadığı tedirginliği, kaygıyı, endişeyi ve şaşkınlığı yaşayanlardan biriydi AK Parti Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay. Kendisi ile buluştuk ve ‘O’ geceyi konuştuk. İşte, Türkiye’nin 36 yılın ardından yaşadığı en karanlık ve uzun gecede, Günay’ın notlarından düşenler…


ASKERİ KÖPRÜDE GÖRÜNCE ANLADIM!

O gece, olayın ortaya çıktığı ilk an neredeydiniz? Nasıl öğrendiniz? İlk hissettikleriniz ve ilk yaptıklarınızı bizlerle paylaşır mısınız?
Biz Ankara’da meclisteki çalışmalarımızı tamamladıktan sonra ben İstanbul’a gittim, evime. 2 saat sonra Avrupa yakasında bulunan oğlum aradı ve körünün askerler tarafından kapatıldığını söyledi. Saat 21.30-22.00 arasıydı. Hemen televizyonu açtık. Köprülerde asker ve jandarmanın olduğunu görünce tabi biz hemen durumu anladık. Çünkü biz 80 darbesini de eşimle yaşadık. O dönemde lisedeydik. Hemen aklımıza bunun basit bir ihbar olmadığını anladık. Çünkü normalde şehir içinde emniyet güçleri müdahale eder bir olaya. Ondan sonra da milletvekilleri arasında bizim kendi yazışmalarımızın yapıldığı bir gurubumuz vardır. Oradan telefonlar ve mesajlar ile birbirimizi bilgilendirdik. Hissettiklerime gelince öncelikle hiç beklemediğiniz bir durum ve hayal kırıklığı yaşadım. İnanın o anda bir şey yapamamanın getirdiği bir çaresizlik oluyor. Çok kısa bir süre sürdü ve ne yapmam gerektiğini kestiremedim. Sonrasında beni saran duygu ise ülkenin geleceğine ilişkin duyduğum kaygı oldu. Ve bizim için Türkiye’nin nereye gittiğine dair hiçbir ipucunun olmadığı karanlık bir gece başladı. Sonrasında hemen toparlandık. Ben bir süre daha evde kalıp gelişmeleri izledim çünkü TSK’nın bu kalkışmanın neresinde olduğunu görmemiz gerekiyordu. Bu bilgiler bizimle paylaşıldı. Sonuçta hepimiz bireysel tepkiler verebiliriz ancak orada önemli olan kitlesel bir harekete geçebilmek.  Sonrasında Sayın Cumhurbaşkanımızın ve başbakanımızın çağrısı ve milletimizin o çağrı ile harekete geçmesi olayın bambaşka bir tarafa götürdü ve bu şekilde bizler de harekete geçmiş olduk.

ONBİNLERCE KİŞİ İNFAZ EDİLEBİLİRDİ!

Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halka o çağrısı olmamış olsaydı, 80 darbesini de yaşamış biri olarak söyler misiniz sizce Türkiye’yi nasıl bir gelecek ve eler bekliyor olabilirdi?
İnanın düşünemiyorum bile. Türkiye’nin siyasi tarihinde darbeler vardır ama bu çok daha farklı bir iz bırakacak darbe olurdu. Çünkü hiçbir darbede halka karşı bir güç kullanılmamıştır.  Darbe zaten kabullenilecek bir şey değil ancak ben askerin sivil halka ateş açmasını daha da kabullenemiyorum. Biz bunlara asker demiyoruz, asker kıyafeti giymiş teröristler olarak değerlendiriyoruz. Şimdi geriye dönük baktığınızda ve tutanakları okuduğunuzda bu işin vahametini  daha iyi anlıyorsunuz. Belki o akşam onun çok farkında değildik sadece süreci yönetmeye çalıştık. Eskişehir’den de sürekli iletişim halindeydik. İl başkanımız ve Valimizden Eskişehir ile ilgili bilgileri alarak bazı bakanlarımıza aktardım. Eğer bu kalkışma başarılı olsaydı inanın Türkiye bambaşka bir sabaha uyanacaktı. Belgeler ve tutanaklar gösteriyor ki çok büyük bir kıyım olacaktı. Şöyle talimatlar varmış 10 bin polis anında bulundukları yerlerde ve aralarında siyasetçiler, akil insanlar, sanatçılar, sporcular, toplumun önde gelen önemli isimlerinin olduğu 25 bin kişinin infaz edileceğinin planlandığı ortaya çıktı.  Türkiye’nin entelektüel kesimi tamamen ortadan kaldırılacaktı. Siz böyle bir kıyımdan sonra tabi bu topluma öyle bir psikolojik baskı ortamı yaratırsınız ki, istediğiniz sistemi, yönetimi ve düzeni getirirsiniz. Herhalde büyük bir ihtimalle Fethullah Gülen de Humeyni’nin bir zamanlar İran’a döndüğü gibi büyük bir törenle karşılanacak ve kendi adamları ile birlikte yepyeni bir düzen kurardı. Bu Türkiye’yi değil 10 yıl onlarca yıl geriye götüren dünyadan soyutlaştıran bambaşka bir sabaha uyanırdı Türkiye.

TÜRKİYE İÇİN YENİ SAYFA AÇILDI

Peki, tüm bu yaşanan sürecin ardından ekonomik alanda Türkiye’yi neler bekliyor?
Ben hep şunu söylüyorum. Tüm terör eylemleri önce psikolojik savaş ortaya çıkarır. Siz o psikolojiyi kontrol altına aldığınız zaman arkasından siyasi askeri ekonomik krizler darbeler gelir. Ama çok şükür milletimiz bu psikolojik darbeyi püskürttü. TSK’nın büyük çoğunluğu bu işin içinde olmadığından onlar da kendi alanları doğrultusunda duruma müdahale edip kontrol altına aldılar. Siyasi irade zaten vardı. Siyasi bir darbe de gerçekleşmedi. O da püskürtüldü.  Arkasında ekonomik kriz vardı ancak bu da yaşanmadı. Ben iddia ediyorum dünyada hiçbir ülke bu kadar güç bir testten geçmedi. Hangi ülke buna dayanabilirdi? Gerçekten Türkiye çok büyük bir stres ve kriz testinden geçti. Bu olay 15 Temmuz Cuma akşamı gerçekleşti. Elbette piyasalarda tedirginlik olabilir. 11 Eylül saldırısı sonrası ABD’de borsa haftalarca açılamadı. Küresel kriz nedeniyle Rusya’da borca haftalarca açılamadı. Ama bize bakıyoruz, Pazartesi sabahı kalktık borsamız açıldı. Döviz alım satımlarında hiçbir kısıtlama getirilmedi. Serbest piyasa koşullarında her şey devam etti. Yaklaşık sepet bazında döviz yüzde 6 oranında bir dalgalanma yaşadı. Borsa yüzde 16 değer kaybetti. Böyle dönemlerde bunlar ufak ve keskin olmayan dalgalanmalardır. Tam tersi milletimiz ekonomik darbeyi de püskürttü ve 26 Temmuz itibari ile 9 milyar dolarlık döviz satışı yapıldı ülkede. Bu piyasalarda dalga boyunu çok daralttı. Ufak dalgalanmalar olacaktır döviz çok daha dengeli bir yere gelecektir, yatırımlar açısından hiçbir sorun yok. Ben her krizin bir fırsat yarattığına inanıyorum ve bundan ülke olarak hep birlikte millet ruhu ile çıkacağız inanıyorum. Türkiye için yeni bir sayfa açıldı.

TÜM KESİMLER ORTAK PAYDADA BULUŞTU

Muhalefet partilerinin duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kesinlikle ben muhalefet partilerimizi e siyasi liderlerimizi tebrik ediyorum. Öncelikle teşekkür edeceğimiz o kadar çok kesim var ki bunların başında muhalefet partilerimiz geliyor. Hepsi dik duruşunu sergilediler, hükümete devlete sonuna kadar destek verdiler. Ve bu süreç de devam ediyor. İşte birlik ve bütünlük beraberlik süreci dediğim sürecin başlangıcı olacak. İkincisi silahlı kuvvetlerimiz. Yeminine ülkesine vatanına bağlı çok güçlü bir silahlı kuvvetlerimiz var. Tüm bu parazitler ve tümörler Türk Silahlı Kuvvetlerinden de temizlenmiş oldu. Bu da önemli bir sonuç bence Türkiye için. Emniyet güçleri ve polislerimiz onlar gerçekten o karanlık gecenin kahramanlarıdır. Basın medya kuruluşlarımız ve yayın organlarımız en büyük desteği verdiler. Bakın bir ülkenin tarihini değiştirmek için tüm bu paydaşlar bir araya geldiğinde ortak bir hedefte birleşince işte sonuç ne oluyor bunu çok iyi gördük. En çok teşekkür etmemiz gereken kesim ise milletimiz. Eğer halkımız sokaklara çıkıp o iradeyi göstermeseydi o millet ruhunu vatan aşkını iman gücünü o sokaklarda yansıtmasaydı biz ne yaparsak yapalım inanın yarım kalırdı. Hangi güç bir milletin gücüne karşı koyabilir? Ve bunu dünyada hiçbir ülkede göremezsiniz. İnşallah bunu demokrasiyi korumak adına kurumlarda yeniden demokratik bir yapılanma için bir süreç olarak görüyorum. Ve bunu hep birlikte yapacağız. Geleceğe yönelik çok umutluyum çok daha farklı ve güçlü bir döneme girdik ve bundan sonra da çok daha aydınlık ve güzel bir yoldan yolumuza devam edeceğiz.


İLÇELERİN POTANSİYELLERİ YÜKSEK

15 Temmuz’u bir ara dönem olarak düşünürsek öncesinde Eskişehir’de yapılan çalışmalarınızı ve sonrasında yapılacakları dile getirir misiniz?
Eskişehir ile ilgili projelerim aynen devam ediyor. Bunların başında Eskişehir ilçeleri yenilikçi atılım platformu. Önce platformun paydaşları ile bir araya gelerek neler yapılabileceğini görüştük.  İkinci aşamada da ilçelere gidiyorum neredeyse tüm günümüz orada geçiyor diyebilirim. Oradaki paydaşlarla görüşüyorum. O süreci Temmuz ayında hızlandırmayı düşünüyordum. Ama devam edecek. Gidip görüşüyorum. İlçelerde ki halkımız belediye başkanlarımız, iş adamlarımız esnafımız kendi projelerini beni Ankara’da ziyaret ederek bize ulaştırıyorlar. Mecliste de kendileriyle görüşüyoruz. Bizim hedefimiz yerelde katma değeri olan değerlerimizi ortaya çıkarabilmek onları farklı bir gözle görebilmek ve onlardan marka çıkarabilmek. Mesela sağlık turizmi ile ilgili Mihalgazi’de bir takım potansiyeller var onları görüşüyoruz. Şuanda Mihallıççık’ın kirazı ve doğal taşını bir markaya nasıl dönüştürebiliriz onun çalışmasını yürütüyoruz. Bunun özellikle de hedefimiz yarattığımız markanın uluslar arası pazarda tanınırlığını arttırarak katma değerinin yerelde kalmasını sağlamak. Örneğin doğal taş işlemeciliğinde hem marka yaratılabilir hem de doğal taşı öyle farklı normlarda işleyebilirsiniz ki işte bu inovasyondur. Mesela Günyüzü. Bu ilçemizde de zili kilimleri var. Onun şuanda patentini takip ediyoruz. Onu bir marka yaparak bunu farklı bir norma getirmek ve ticarileştirmek için Gümrük ve Ticaret bakanımız ve Ekonomi bakanımızla görüştüm. Her bir ilçemizin ayrı bir potansiyeli var. İlçelerimiz birlikte rekabet etmeyi öğrenecekler. Hepsinin potansiyeli farklı.  Ve Sayın Nabi Avcı’nın turizm Bakanı olması da bizim için büyük bir avantaj oldu. Turizm ve kültür faaliyetlerinde kendisiyle sürekli iletişim halindeyiz.
 
Editör: TE Bilişim