Söyleşi: Nevin Bulut Atak
Haber Kaynağı: Manşet Gazetesi
Eskişehir Ülkücü İşçiler Dernek Başkanı Halil Temen, göreve gelmelerinin üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen çok sayıda işyerinde kadrolaştıklarını ve işçi sorunlarına çözüm bulmak için çabaladıklarını söyledi.
 
Ülkücü İşçiler Derneği’nin kuruluş hikayesini anlatır mısınız?
 
Ülkücü İşçiler Derneği 1967'lerde çalışmalara başlayıp 1970 yılında kurulmuş çok eski bir dernek. Eskişehir’de ise 1980'den sonra 1994-1995 yıllarında kuruluşunu tamamladı. Tüm iş kollarında devlet ve özel sektörlerde yani her yerde çalışan üyeleri bünyesinde bulunduran bir dernek. STK’lar toplumumuz için vazgeçilmez olan demokrasi olan yerleridir. Bunlardan biri de bizim derneğimiz. Derneğimizin kuruluş amacı, tüm işçi arkadaşlarımızın haklarını savunmak, yanında olmak, bir haksızlığa maruz kalmamaları için çabalamak, sorunları ile ilgili bir nebzede olsa çözüm yeri olmak, onlar adına ses getirip yetkili mercilere iletebilmek  amacıyla kuruldu. İşçilerin mağduriyetlerini gidermek için çalışıyoruz. Onlar adına katkı sunacak yasal düzenlemelerin yapılması için de her zaman yanlarındayız. Şu an bin yedi yüz civarında üyemiz var. Bu üyelerin bilgilerini güncellemeye çalışıyoruz. Aynı zamanda üye çalışmalarımızda devam ediyor.
  
İşçilerin en büyük sorunu nedir?
İşçilerimizin sorunları genelde çalışma koşulları ve ekonomik. Özellikle özel sektörde ekonomik sıkıntılar çok fazla. Bazı önemli kademelerde yer alan insanlar kendi lehlerinde maaşlarında bir iyileştirme olduğu zaman en iyi miktarda iyileştirmeyi yapıyor ancak iş, işçi noktasına geldiği zaman yeteri kadar çalışma yapılmıyor. Bunun sebebi mecliste bulunan milletvekillerinin işçi hayatından yetişip gelen insanlar olmaması. Vekiller ya avukat ya doktor ya da işveren pozisyonunda. İşçinin sorunun çok iyi analiz edebilmeleri için işçi olmaları ve işçi ailelerinden yetişip gelmiş olmaları gerekiyor. Sıkıntıları görmesi için bizim gibi yaşamaları gerekiyor. Asgari ücrete yapılan zamlar doyurucu olmuyor. Şu anki asgari ücretle geçim yapılabilmesi mümkün değil. Ülkemiz dar boğazda her şey pahalı. İnsanlar market alışverişlerine bile ayıracak yeterli bütçeleri yok.  İşçinin çalıştığı yerlerde koşullara uygun çalıştırılmaması da önemli bir sorun. Özel sektör dışında devlet sektöründe de çok ciddi sıkıntılar var. Gerekli yerlere bu sorunları iletiyoruz ancak yasal düzenlemeler öyle bir şekilde yapılmış ki, önümüze hep engeller geliyor. Hem maaş hem sosyal haklarla ilgili ciddi sorunlar var. Taşeronlaşma çok ciddi boyutta. İktidar taşeron diye bir şey kalmayacak demişti. Tüm kamuda çalışan taşeronlar işçiler kadroya geçirilecek, diğer taşeron işçilerin hakları iyileştirecek denmişti. Ancak seçim sonrası bir düzenleme olmuyor. Her seçim dönemi en çok işçilerden bahsediliyor. Seçimler bittikten sonra bir sonraki seçime kadar işçi hatırlanmıyor.
Ülke ekonomisini işçiler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kamuoyunda her şey çok düzgün gibi bir algı oluşturuluyor. İnsanlar krizden etkilenmemiş gibi gösteriliyor. İnsanların yaşam koşullarına baktığınızda ev alabiliyor araba alabiliyor gibi bir algı oluşturuluyor. Bunlar ihtiyaç tabi ki alınacak. Ekonomisi iyi olan insan tabi ki ihtiyaçlarını alacak. Sanal bir algı oluşturulmasından ben rahatsızlık duyuyorum. İnsanlar borçla yaşıyor. Sokağa çıkın sorun herkes borçlu. Hükümetin şu anda insanları alışverişe yönlendirmesine de kesinlikle katılmıyorum. İnsanlar çok kolay kredi kartı alabiliyor. Banka ödemesini bir şekilde alıyor. Şahıs mağdur oluyor  bu şekilde. Sirkülasyon ekonomiyi hareketli gösteriyor olabilir ancak bu sanal  bir kandırma oluyor. İnsanların daha sağlıklı alışveriş yapmalarını sağlayacak düzenlemeler olması gerekiyor. Devletin en büyük gelir kaynaklarından biri de biz işçileriz. İşçiler toplumun büyük bir kesimini temsil ediyor. Almış olduğumuz maaş da devlete yapılan kesintilerde ortada.
İşsizliğin artmasını neye bağlıyorsunuz?
İşsizlik şu anda hat safhada. Kış döneminde işverenin bahaneler yaparak işçi çıkarımlarını doğru bulmuyorum. Çıkan yasalar hep işveren lehinde çıkıyor. Mağdur olan hep işçi oluyor. İşçi sınıfının hepsi kardeştir. Tüm sınıflarda çalışan işçilerin her zaman yanlarındayız. Bu konularda pek çok sendika ile görüştük. Genel merkezimiz ile sürekli görüşüyoruz. İşçiye zarar veren işçiyi sıkıntıya sokan yasaların derhal çözüme kavuşturulması için çalışmalar yapılması gerekiyor. İşçilerin hep bir arada olabilmesi için bizler bir basamağız. Çıkan yasaların işçiyi nasıl bir duruma soktuğunu bilmiyorlar. Çünkü işçinin hayatını bilmiyorlar. İşçilerin zararına olan yasaların gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Konferanslar, paneller toplantılar düzenleyerek üyelerimize eğitimler veriyoruz. Haklarını bilmeleri açısından bu eğitimler verimli oluyor.  Kendimizi daha iyi ifade etmek için sokağa çıkıp eylemde yapabiliyoruz. Bireysel  faaliyetler bazen sınırlı kalıyor. Birlikte topluluk halinde destek olmaya çalışıyoruz. Daha çok ses getirerek bir takım yerlere ulaşabiliyoruz. Sendikalı olmayan işyerlerimiz var. Sorunların çözümlerini hukuki demokratik yollardan çözmeye çalışıyoruz. Arkadaşlarımızın yanlarında iki bin kişilik bir dernek olduğunu her zaman söylüyoruz.
 
 
AK PARTİ MHP’YE YAKLAŞTI
MHP Lideri Bahçeli’nin Ak Parti ile ilişkilerini ve son dönemde MHP’nin Ak Parti’ye yakınlaştığı yönünde oluşturulan algı hakkında düşünceleriniz nelerdir?
MHP, AK Partiye yakınlaşmadı. Bence Ak Parti MHP’ye yaklaştı. İktidar oldukları zamandan bu yana MHP’nin sergilemiş olduğu duruş değişmedi. Fakat Ak Parti'de çok değişme oldu. Örnek verecek olursak Avrupa Birliği sevdası vardı, bitti. Ciddi tavizler verilmişti. MHP o zaman söylediklerini şimdi yine söylüyor. Çözüm süreci yaşattılar bu millete. MHP’nin duruşu bu konuda da değişmedi. Fakat onların söylemleri ortada. Daha önce verdikleri mesajları ortada. O dönemki açıklamaları ortada. Cemaate olan bakış açımız da değişmedi. Ak Parti’nin düşünceleri  de değişti. Bunlar hep yaşanan örnekler. Ak Parti hükümeti geçmişteki yanlışlarını kabul etti ve doğrunun MHP olduğunu gördü, inandı ve yakınlaştı. TC Devleti bizim ülkemiz. Bu zor süreçten bu sarmaldan kurtulmanın yolu birlik beraberlikten geçtiğine inanıyorum. Sağcılıkla solculukla bu işin ilgisi yok. Ülke gittikten sonra Irak, Suriye gibi olduktan sonra hiçbir şey önemli değil. Devletimizin birlik beraberliğe ihtiyaç duyduğu bir zamanda MHP’nin tavrını her zaman doğru buluyorum. Ak Parti’nin yanında oluyor gibi gösteriliyor ancak bu doğru değil. MHP ne zaman devletin lehine olan bir hareket yapsa iktidara yanaşmış gibi gösteriliyor.  Bu bizi son derece üzüyor. MHP kimsenin vagonu ve bastonu değildir. Zarar verecek her şeye karşıdır MHP, olumlu her şeyi de destekler. Hiç kimse işin bu tarafına bakmıyor.
 
Hitap etmiş olduğunuz kitle için hedefleriniz nelerdir?
 
Göreve geleli kısa bir süre olmasına rağmen tüm kurumlarda çalışan işçi arkadaşlarımıza ulaştık. Bundan sonraki süreçte üye sayımızın çok çok üzerine çıkacağız. Göreve geldiğimiz süreçten itibaren mevcut çalışmaların üzerine koyarak ilerliyoruz. Çok fazla kuruluşta kadrolaşmaya girdik. Sendikasız olan yerlere özellikle ulaşmaya çalışıyoruz. Dernek olarak sadece ülkücülere hitap eden bir kurum değiliz. Farklı siyasi görüşlere sahip olup da bizlerin yanında olan işçiler de var. İşçinin olduğu her yerde biz varız. Siyasi görüşü önemli değil. İşçi olan herkesin yanındayız. Onların sorunlarını çözmek adına ne gerekiyorsa yapmaya hazırız.
 
 
Editör: TE Bilişim