Kaynak: Manşet Gazetesi
Söyleşi: Pınar Turhanoğlu Gücüyener

Asya Halı A.Ş. ortaklarından Mulla ve Şaban ŞAHBAZ ile beraberdik.

Müesseselerinin her köşesini gezdik. Fakat halılara gelince değişti her şey. Nasıl bir özen, ihtimam, bakışlar değişti. Halı değil çocuk sanki. Huzur kaynağı…
Öğrendik ki halılar konuşurmuş. Ehli hal olan insanın dilinden anladığı kadar dokuduğunun dilinden de anlarmış.
Nereden diye onlara da sorduk…
Malatya, Darende, Başkaya köyünden… 70’li yıllarda pazarlarda halı satarak başlamış hikâyeleri.
Bugün ise kendi markaları ile ürettikleri halı 500 satış noktasına sahip. Şirkete ait alışveriş merkezi “AVRASYA” on katlı, her bir katında yaşam alanlarının farklı ihtiyaçları için sayısız çözümler sunuluyor. Eskişehir merkezli firmanın TPE’de tescilli pek çok markası var. “Tanınmış Marka” başvurularının sonuçlanmasını bekliyorlar. 12.000 metre karelik batı bölgeleri dağıtım alanları Bursa’da, Doğu Bölgeleri Dağıtım merkezi ise 3.000 Metre kare kapalı alana sahip ve Ankara’da.
Şehrimize ailelerinin ismini taşıyan Emine-Emir ŞAHBAZ Bilim ve Sanat Merkezi’ni kazandırmışlar. Merkez Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlanmış. Doğum yerleri Darende’nin Başkaya köyünde Emine –Emir ŞAHBAZ ismini taşıyan ilköğretim okulu ve lojman yaptırıp bağışlamışlar. Lojmandan sonra öğretmenlerin ikamet olanağı olmadığından köye gelememe problemi ortadan kalkmış.
Elemanlarından ailemiz diyerek bahsediyorlar. Hastalıkta da sağlıkta da çalışanları kendilerine emanet, ailelerinden farksız…
İyi olmak kolay da iyi kalmak zor biliyorum, zoru başarıp iyi kalmışlar…
…………………………………………
Nasıl başladınız?
Şaban ŞAHBAZ : Mulla beyin, ağabeyimin üzerimde emeği çoktur. Beni okutan da odur. Geriye dönüp baktığımda bütün meselenin vazgeçmemekte olduğunu gördüm.  40 yılın hesabını yaptığımda, başarının vazgeçmemekte olduğunu gördüm. Emek öncelikle süreklilik istiyor. Her dönemin kendine göre problemleri var. Her dönemin ekonomisi de farklı idi, her dönemin farklı sıkıntıları vardı. Geçmişe baktığımda hangi sektörde olursa olsun vazgeçmeyenlerin başarılı olduğunu görüyorum.
Ben 1976’dan sonra ağabeylerimin yanına gelmeye ve halı satışı yapmaya başladım. 1983 yılında benim eğitimim bitti, Eskişehir’e geldim, o tarihten sonra da hep ticaretin içinde oldum.
1980 yıllarda halk bugün ki gibi bilgili değildi, tüketicileri koruyan böyle kanunlar yoktu. Satıcılarda biraz uyanıktı. Alanın araştırma şansı yoktu. Ne söylenirse ona inanmak durumunda idi. İnternet falan yoktu. Bugün bunlar size hikâye gibi gelir ama o zamanlar hikâyeyi biz anlatıyorduk. Müşteri siz ne derseniz ona inanıyordu. Satıcılar tutturabildiği fiyata satıyor ve bunun başarı olduğunu düşünüyordu. İlk olarak bu yanlış olduğunu, her şeyin kar etmek olmadığını fark ettim. Kimseyi kandırmadım. Böylece bizden alışveriş yapanlar hep bizimle kaldı. İlk dükkânımız Odunpazarı duraklarının karşısında idi.35 yıl önce ilk dükkânımızdan alışveriş yapan da bugün alışveriş merkezimizden hala alışveriş yapıyor. Uzun vadede aldatmayan kazançlı çıkıyor hem vicdanen, hem maddi olarak. O dönemde harmandan harmana ödeme alırdık. Biz harman zamanı gittiğimizde herkes memnun borcunu öderdi, evlerine yemeğe davet ederlerdi. 2000’li yıllarda krizler oldu. Ben müşterimizin ödeme günü gelmeden, piyasa kötü belki ihtiyacınız vardır diyerek gelip ödemelerini kapattığını gördüm.
İşim önceliğimdir. İşimin işi çıktığında başka önceliğim yok derim. Sizi işe ayıracağınız zamanı alacak pek çok şey var. Ben işimin başında dururum.
40 yıldır Pazar günü nedir bilmem. Hiç yorulmadım ama hasta falan da olmadım. Hep iyi düşünürüm, iş tedirginliğim olur fakat hiçbir zaman kötü düşünmem. O gün yapılacak işlerimi bitirmeden uyuyamam.
Bizim ailemizde dokumacıdır. Annem biz çocukken de hep yanımızda dokuma yapardır. Kış ayları soğuk olur. Hayvanlarınız içeridedir. Bu nedenle köylerde kışın dokumacılık yapılır. Ben metrelerce kar düştüğünü bilirim. Çeşmeye dahi gidemezsini köydeki.  Bu nedenle kış, dokumacılık yaparak geçirilirdi bizim köyümüzde. Zorluk yaşadık. Ama zorluk yaşamayan da kolayla başarılı olamaz.
Mulla beyin herhangi bir ödemeye imzasını atıp da gününde ödemediği yoktur. Zarar kar hesabı yapmadan bunu yapar. Haksız ödemeleri bile yapar.
Mulla ŞAHBAZ: Annemiz çok zeki bir insandı, çok da güzel dokuma yapardı. Yöremizde annemizin dokuduğu halılar en iyisi idi. Yöremizdeki diğer dokuma halıların üzerinde bir bedel ile satılırdı annemizinkiler. Babam sözü dinlenen, çok sayılan bir kimse idi. Taraflar mahkemeye gitmeden kendisine gelir, adil bir çözüm bulmasını isterlerdi. Babamın sözü çok önemli idi. Çok adaletli, çok inançlı bir insandı.
Neden Eskişehir?
Mulla ŞAHBAZ : Eskişehir’e satış yapmak için geldik ve burayı, insanını çok sevdik. İlk Eskişehir’e ben geldim ailemizden. Şehirdeki insanların akıllıca bireysel kararlar alabildiklerini fark ettim. Eğitimli, aklı başında insanlar yaşıyordu. Bundan 46 yıl önce idi. İnsanlar birbirine çok saygılı idi. Pazarlarda kavga, sataşma olmazdı. 80’li yıllarda Sivrihisar Caddesi’ndeki Güngör otelinin yanında kalıyoruz. Yakınında Eskişehir pasajı vardı. Bütün sol görüşlü talebeler orada toplanırdı. Köprübaşında da ülkücü, sağcı dernekler vardı. O dönemde her gün bir kavga yaşanırdı. Fakat her iki tarafta bize iyi davranırdı, çalışkan insanlar olduğumuzu bilirlerdi. Her iki taraftaki öğrencilerde bize yardımcı olurlardı.
Turgut ÖZAL’dan sonra yeni bir dönem başlamıştı 1983’den sonra, ticaret de gelişti.
Kardeş olmak önemli mi?
Mulla ŞAHBAZ : Biz çok iyi başladık birbirimiz dinleyerek. Birbirimizi sayarak. Başta daha kolay. Fakat basamakları çıktıkça herkesin kendine göre bir çevresi oluyor, düşüncesi oluyor, çevrelerde insanları etkiliyor. Fakat hayatınıza giren bu insanlar girdikleri gibi çıkıyorlar, yine kardeşlerinizle baş başa kalıyorsunuz.
Örneklerini diğer söyleşilerimizde de gördük. Kardeşimle başladım, kardeşimle işimi büyüttüm cümlelerinin. Başarılı olma konusunda bir önerimiz olacaksa gençlere neredeyse tek çocuk olmayın diyeceğiz ( J)) Katılıyor musunuz?
Mulla ŞAHBAZ :  Ben Cumhurbaşkanımızın üç çocuk önerisine de katılıyorum. İki çocuk mevcudu muhafaza eder. Anne ve baba ardında yerlerini dolduracak iki kişi bırakır. Kar yoktur bunda. Kara geçmek için ne yapacaksın. Üçüncü çocuk olmalı. Her dönemde iki kişi gelip, iki kişi bırakıp gitmemelisiniz. Zaman içinde ölüm var kalım var. İki kişi sermayeyi muhafaza etmek demektir. Neslin çoğalması için ilave yapmak lazım. Sermaye ile kalsanız çoğalır mısınız?
Şaban ŞAHBAZ : Biz de baktığımızda kardeş firmaların, tutkun kardeş firmaların büyüdüğünü görüyoruz. Biz ilk şirketimizi kurduğumuzda Eskişehir’de anonim şirket çok azdı. Kardeş firmalarının büyümelerinin sebebi birbirlerine sonsuz güven duymaları ve işbölümü yapmaları. 40 yılın sonunda birbirimizden hiç şüphe duymadık. Ailemizin birliğinde Mulla beyin çok payı vardır. Ailelerimizin ne kadar harcadığı ile ilgilenip, söz söylemez.
Mulla ŞAHBAZ: Ailelerimizde ihtiyacı dışında harcayacak kimse yok ki. Herkes ihtiyatlıdır, düşüncelidir bizim ailelerimizde.
Şaban ŞAHBAZ : Bütün mesele güveni sağlamak. Asya Halı’ın isminin şehirde oturmasını sağlayan da üçüncü kişilere karşı oluşturduğumuz güven. Biz alacağımızı alırken dahi güveni zedelememeye çalışırız.
Mulla ŞAHBAZ : Biz kimseyi son noktaya kadar icraya vermeyiz. Herkesin ailesi çevresi var düşünürüz. Ne zaman ki görürüz etrafındaki herkesin de güvenini sarsmış, ancak o zaman. Çok uzun süreler bekleriz. Bu dediğimiz çok çok nadirdir. Bizim müşterimiz de öder. Şehri de iyi tanırız.
Ticarete başlandığında geçim için, ailemizi kendimizi geçindirelim diye başlıyoruz. Fakat belli bir yerden sonra bakıyoruz ki, geçim kaygısı çok gerilerde kalmış fazlası ile kazanç sağlanmış. Çalışma temposuna bakıyoruz, giderek artıyor azalmıyor. Bir yerde duralım yeterince kazandık harcayalım denmiyor mu? Gezelim, her gün başka bir yerde olalım demiyor musunuz? O noktadan sonraki azmin kaynağı ne?
Mulla ŞAHBAZ: İnsanoğlunun belli bir döneme kadar işi önündedir. Kendisi hareket ederse gider, ittirirse gider. Hareket etmediği gün işte bekler. O işin hacmi bir yeri geçtiği zaman ise iş arkanıza geçer sizi sürekli ittirir. Önünde duramazsınız. Önünde durmak gibi bir şansınız kalmaz. Belli bir süreye kadar işinize sahip olabilir onu kontrol altında tutarsınız. Hastalandığınız zaman evinizde iki gün yatarsınız.  Ama iş büyüdüğü an bu şansınız olmaz. İşin önünde durduğunuz an iş sizi ezer geçer.
Şaban ŞAHBAZ : Basamak basamak çıkıyorsunuz, önce geçim kaygısı kalkıyor. Sonra itibarınız sizinle geliyor. Söz sahibi oluyorsunuz. Çalışanlarınızın da saygısını kazanıyorsunuz hakkı ile çalışıyorsanız. Çalışanlarınız için çalışıyorsunuz. En sonunda da toplumsal bir görev sahibi oluyorsunuz. Kendiniz için değil, ülkeniz için, ülkenizin geleceği için çalışıyorsunuz. Bakıyorsunuz siz çalışmazsanız eksilecekler var. Ben yapmazsam kim yapacak diyorsunuz. Sorumluluk hissediyorsunuz. Bu sorumluluğun başlamadığı firmalar uzun soluklu olamıyor. Sosyal sorumluluğunuzu da her yönü ile göreceksiniz. İnançlıyız da. İnancın da gereği bu. Kendiniz için yaşayamazsınız. Güçlü daima güçsüzü kollamak zorunda.
Düşüncelerinizi davranışlarınıza doğru yansıtacaksınız, net yansıtacaksınız. Doğru düşünüp doğru davranacaksınız ki, sizden sonra da görüşleriniz anılsın.
Büyümek artık sizinle ilgili bir şey değil. Şurada gelip birisi bir arsa alsa, iş yapsa ben mutlu oluyorum. Ülkem adına mutlu oluyorum. Şehrimiz gelişince mutlu oluyorum.
Şirketimiz gayrimenkul alır, yatırım yapar. Bizim diye bakmıyorum. Bu ülkenin insanı olarak satın alıyoruz. Bizden sonra da bu ülkenin insanlarına kalıyor yapacağımız yatırım. Bu önemli. Bu ülkemizi de geliştirecek bir düşünce.
Mulla ŞAHBAZ: Düşüncelerimiz böyle, amacımız gelişmek, memleketimize faydalı olmak. İnsanın tabiatında şu var. Başlangıçta karnını doyurmak için çabalıyor. Karnı aç ise gözü hiçbir şeyi görmez. Aç insana hiçbir şeyden bahsedemezsiniz. Adamın aklına girmez. Önce karnı doymalı. Karnı doyunca da evi arabası üstü başı aklına gelir. Onlar da olduktan sonra bir “nam” tanınma isteği başlar. İşte o nam isteği hem iyidir, hem kötüdür. Kontrol edildiği zaman iyidir. Kontrolsüz gittiği zaman çok kötüdür. Nefsinize yenilmediğiniz müddetçe iyidir. Kontrol edemezseniz devamını getiremezsiniz.
Şaban ŞAHBAZ : Olduğunuz noktada da geldiğiniz noktayı hiçbir zaman unutmayacaksınız. İleriye bakarken geriyi de unutmayacaksınız. Bunu yapabilenler faydalı, başarılı oluyor. Bunu unutanlar başarılı olamıyor ama kimsede nasıl unuttuğunu bilmiyor. Herkes unutmadığını söylüyor. Unutmadığınızı davranışlarınıza da yansıtacaksınız. Her güne yeni bir gün diye başlarım. 52 yaşındayım. Beden yaşlanıyor, ruh yaşlanmıyor ki. Yaşımı sildim. Kızımla şakalaşıyoruz 150 yaşını göreceğim, birlikte yaşayacağız diye. Daha önümüzde yol uzun diye bakarız. Ülkemizin sevdalısıyız. Ülkemizin birliğine beraberliğine önem veriyoruz. Birlikte ancak büyüyeceğimize, ülkemizi büyüteceğimize inanıyoruz.
 
 
 
Editör: TE Bilişim