Cilde renk veren melanosit isimli hücrelerden kaynaklanan, diğer cilt tümörlerine göre nadir görülse de en kötü seyirli tümörlerden biri olan melanom, erken evrede saptanırsa başarılı bir şekilde tedavi edilebiliyor. Melanom hakkında önemli bilgiler veren Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Nalan Akgül Babacan, yoğun güneş maruziyeti olanların, açık tenlilerin, ailesel kanser öyküleri ve atipik benleri olan kişilerin ve elli yaşın üzerindekilerin melanoma daha yatkın olduğunu belirtti.

 Çok sık görülmeyen ve Globocan 2012 verilerine göre, kadınlarda ve erkeklerde en çok görülen ilk on kanser arasında yer almayan melanom, en çok Avustralya, Yeni Zelanda, Kuzey Amerika ve İsrail'de gözleniyor. 2012 verilerine göre melanomun Türkiye'de görülme sıklığı ise 1.000.000'da 18. Melanom insidansı son yıllarda dünya genelinde artış gösterse de halen meme, akciğer ya da kolon kanseriyle kıyaslandığında oldukça nadir. Ancak melanomun kötü seyirli bir kanser türü olması onu en önemli kanser türlerinden biri haline getiriyor.

 Açık tenliler, yaşlılar ve güneşte fazla kalanlar daha yüksek risk altında

Ultraviyole ışınların melanom için başlıca risk faktörlerinden biri olduğunu söyleyen Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Nalan Akgül Babacan, şunları söyledi: “Çoğunlukla güneşin ultraviyole ışınlarına maruz kalmak tetikleyici bir faktör olsa da, bu ışınlara maruz kalmayan mukoza gibi bölgelerde de melanom gelişebilir. Ultraviyole B ışınlarına maruziyet melanom gelişimi ile daha sıkı bir ilişki sergilemektedir ancak Ultraviyole A ışınlarının da (bronzlaşma için kullanılan solaryumlar) melanom etiyolojisinde rolü olduğu gösterilmiştir. Yoğun güneş maruziyeti olanlar, açık tenliler, ailesel kanser öyküleri olanlar, displastik nevüsleri (atipik benleri) olan kişiler ve elli yaşın üzerinde olanlar melanoma daha yatkındırlar. Vücudunda 100'den fazla beni olan, açık renk gözlü kişiler ve çocukluk çağında şiddetli güneş yanıkları yaşamış ve yoğun güneşe veya solaryuma maruz kalmış bireylerin de melanoma yakalanma riski daha yüksektir. Bu kişilerin, yılda en az 1-2 kez dermatoloji muayenesi olmaları gerekmektedir. Ayrıca melanom tanısı alan her 10 hastadan birinde ailede benzer vakaların olduğu öğrenilir, ancak bunların yarısından azı ‘ailesel kanser sendromu' dur. Bu nedenle böyle bir tanı almış kişilerin aileleri de olası melanom riski açısından izlenmelidir.”

Benlerdeki renk, boyut, şekil değişikliklerine ve kanamalara dikkat

Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Nalan Akgül Babacan, melanom teşhisinde önemli bir rolü olan benler konusunda şunları söyledi: “Nevüsler (benler) aslında melanosit topluluğundan oluşan selim yapılardır. Bu cilt lekelerinde sonradan izlenebilecek renk, boyut, şekil değişiklikleri ve kanamalar şüphe uyandırmalı ve bir doktora müracaat edilmelidir. Sıklıkla ilk gidilen hekim aile hekimidir ve ilk değerlendirmenin ardından ben yapısı şüpheli bulunursa, hasta dermatoloğa sevk edilir. Dermatolojik incelemede bir çeşit gelişmiş büyüteç olarak tanımlayabileceğimiz dermatoskop ile lezyon incelenir ve halen melanom şüphesi varsa biyopsi alınır. Patolojik incelemede bu lezyonun melanom olup olmadığı ortaya çıkar.”

 Melanom tedavisinde erken teşhis çok önemli

Doç. Dr. Nalan Akgül Babacan melanom tedavisi konusunda şunları söyledi: “Melanom tanısı almış hastalar cerrahi tedavi için sıklıkla plastik cerrahi kliniklerine yönlendirilirler. Lezyonun büyüklüğüne göre güvenli bir sağlam doku alanıyla birlikte lezyon tam olarak çıkarılır. Lezyonun derinliğine göre cerrahi işleme ilgili lenf bezlerinin incelemesi/çıkarılmasını içeren ek bir cerrahi girişim gerekebilir. Bu aşamadan sonra hasta tıbbi onkoloji bölümüne yönlendirilir. Eğer lenf bezlerinde melanom yayılımı varsa veya bazı risk faktörleri bulunuyorsa, ek tedavi planı (interferon, radyoterapi) yapılır. Aksi durumda hasta belli sıklıkta hem dermatolojik (diğer cilt lezyonlarının takibi açısından) hem de onkolojik takiplerine devam eder. Ancak bazı hastalar bu kadar şanslı değildir ve hastalık başka organlara yayılabilir. Bu durumda ana tedavi yöntemi ilaç tedavisidir. Bazı özel durumlarda cerrahi müdahale ve radyoterapiden de faydalanılabilir.”

 Yeni nesil tedaviler ileri evre melanom hastalarına da umut veriyor

Diğer kanser tipleriyle kıyaslandığında melanomun kemoterapilere pek iyi yanıt vermediğini belirten Doç. Dr. Nalan Akgül Babacan, yeni tedavi seçenekleri hakkında bilgi verdi: “2011 yılından beri ileri evre melanom hastaları için yeni tedavi seçenekleri gündeme gelmeye başladı. Bu tedaviler başlıca iki grupta toplanabilir. İlk gruptaki ‘hedefe yönelik tedavi' diyebileceğimiz tedaviler, tümördeki belirli özel mutasyonları hedef alır ve tümörü bu büyüme yolağından mahrum bırakarak kanserli hücrelerin ölümüne neden olur. Bu tedaviler için, patolojide yapılan inceleme sonrası BRAF mutasyonunun saptanmış olması gerekir. Hastalarda bu mutasyonun görülme sıklığı ise %40 civarındadır. Bu tedavilere hızlı ve etkili yanıtlar alınabilmektedir. Diğer tedavi şekli ise immünoterapidir. Burada hedef tümör hücresi değil bağışıklık sistemidir. Tümörün dokudaki bağışıklık baskılayıcı etkisi bu tedavilerle bertaraf edilmeye çalışılır. Böylece aktifleşmiş bağışıklık sistemi gidip tümör hücrelerini etkisiz hale getirebilir. Bu yöntemden fayda gören hasta oranı nispeten düşük olmasına rağmen, yanıtların bir kısmının uzun soluklu olması umut vadetmektedir. Biz onkologlar hasta bize başvurduğu dönemde, hastalığın yaygınlık durumuna, hastanın genel durumuna ve mutasyon analizlerine göre tedavi seçimi yaparız. Bu durumda bahsettiğim tedavi yöntemlerinden birini seçer tedavi başarısızlığı durumunda da uygun olan diğer seçeneklere yönleniriz. Bazı durumlarda da yeni tedaviler için merkezimizde yürüyen uluslararası klinik çalışmalar varsa uygun hastalarımızı bilgilendiririz.”

 Melanomdan korunmak için güneş ışınlarına karşı önlem almak çok önemli

Güneşten korunmanın en temel önlemlerden biri olduğunu söyleyen Doç. Dr. Nalan Akgül Babacan şöyle devam etti: “Ülke olarak doğru güneşlenmeyi öğrenmemiz ve uygulamamız lazım. Güneş ışınlarının yeryüzüne dik ve yoğun indiği, 10:00-16:00 saatleri arasında korunmasız güneş maruziyeti sakıncalıdır. Açık renk giysiler güneş ışınlarını açıkta kalan cildimize yansıtabileceğinden, koyu renkli ve sık dokunmuş giysiler, şapka ve gözlük kullanılmalıdır. Ayrıca açıkta kalan vücut bölgeleri için güneşten koruyucu ürünler kullanılmalıdır. En sık yapılan hata, ürünleri yetersiz miktarda kullanmaktır. Örneğin yüz için her seferinde yaklaşık 3 cc (1 çay kaşığı=2,5 cc) koruyucu sürülmelidir. Tercihen 30 ve üzeri koruma sağlayan koruyucular, güneşe çıkmadan 15-20 dk. önce sürülmeli ve terleme, duş alma, denize girme durumunda tekrar uygulanmalıdır. Solaryumdan da kaçınılmalıdır. Bir diğer önlem, her bireyin kendi cildini düzenli aralıklarla incelemesi, hızlıca büyüyen ben benzeri oluşum ya da değişime uğrayan bir ben fark etmesi durumunda zaman yitirmeden dermatoloji uzmanına başvurmasıdır.”

 “Tümöre bıçak değmez” inancı tamamen yanlış

Şüpheli lezyonların biyopsiyle veya cerrahi müdahaleyle çıkarılması gerektiğini belirten Doç. Dr. Nalan Akgül Babacan şunları söyledi: “Halen, halk arasında ‘bıçak değince kanser yayılır' inancı hakim ancak muayene bulguları sonrasında melanoma olması olası tüm lezyonlar cerrahi olarak kesinlikle çıkartılmalıdır. Bıçak değmesinin hastalığı yayacağı inancı tümüyle asılsız ve yanlıştır. Ne yazık ki bu yanlış inanç hastaların erken tedavi ve şifa şansını yitirmelerine neden olabilmektedir.”

                                        

Editör: TE Bilişim