AK Parti Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay, TBMM’de gerçekleşen 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile ilgili kürsüye çıkarak son dönemde yaşananları ekonomik anlamda yorumladı. Günay, konuşmasında şunları söyledi:
“Neler yaşadığımızı bir hatırlayalım ve bazı verileri buna göre yorumlayalım. 15 Temmuz hain darbe girişimi. Hedef, tüm Türk Milleti. Yöntem; askeri, siyasi, ekonomik, psikolojik ve sosyolojik çöküntü. Birincil ekonomik etkisi 18-22 Temmuz haftası görüldü. Borsa Endeksi yüzde 13.4 değer kaybederken, yüzde 8.5 olan gösterge tahvil faiz oranı,  yüzde 9.4 düzeyine yükselmiş, 2.89 olan Dolar/TL kuru, 22 Temmuz’da 3.07 ile kapanmıştır. Aynı haftada yabancıların portföy yatırımlarında 523 milyon dolar çıkış yaşanmıştır.  18-22 Temmuz arasında birçok piyasada yaşanan kayıplar, sonraki haftalarda telafi edilmiştir. Toparlanma sürecinde Türk halkının hain darbe girişimine karşı kenetlenmesi ve birlik içinde hareket etmesi oyunu bozmuştur. İstediklerini elde edemeyen iç ve dış odaklar ekonomi üzerinde 2. Dalga saldırıları kredi derecelendirme kuruluşları üzerinden yaptı. S&P başarısız darbe girişimi sonrası alelacele, artan riskleri gerekçe göstererek Türkiye’nin kredi notunu bir basamak düşürerek yatırım yapılabilir seviyenin iki basamak altına (BB) indirmiştir. Üstelik Hazine Müsteşarlığı ve S&P arasında resmi bir sözleşme olmamasına rağmen. 21 Eylül’de yaptığı açıklamada ’15 Temmuz’da yaşanan başarısız darbe girişiminin Türk ekonomisinde yarattığı şokun büyük ölçüde dağılmakta olduğunu’ belirttikten sonra, ne oldu da 23 Eylül’de Moody’s açıkladığı süreyi beklemeden Türkiye’nin yatırım yapılabilir seviyenin en alt düzeyine indirmiştir?”
HANGİ TEDBİRLER ALINDI
“Ekonomimizde hassas olan ve sürekli gündemde olan iki konuya ve bu alanda alınan tedbirlere açıklık getirmek istiyorum” diyen Günay, szölerini şöyle sürdürdü: “Bunlardan ilki cari açık, ikincisi dış borçlar. Ancak bu değerleri GSYH’ya oran olarak bakmamız gerektiğini tekrar vurguluyorum. Cari açığın GSYH içindeki oranına 2011 yılında yüzde 9.2 iken 2015 itibari ile yüzde 4.5 olarak gerçekleşmiştir. Uluslararası kabul edilen eşik yüzde 5 olduğunu hatırlatmak isterim. Dış borcu incelerken vade yapısını dikkate almak gerekir. Kamu kısa ve uzun vadeli dış borç stoku 2004'de yüzde 19'da iken, 2016'da yüzde 17'ye düşmüştür. Aynı dönemde özel sektör kısa vadeli oran yüzde 7'den (27 milyar$) 2016'da yüzde 13'e (90 milyar$) yükselirken uzun vadeli borçlanma oranı yüzde 9.5'dan (37 milyar$) yüzde 29'a (208 milyar$) yükselmiştir. Kısacası, özel sektör kısa vadeli dış borç oranı iki katından az artarken, uzun vadeli dış borç oranı ise üç kat artmıştır. Yani devlet borçlanma piyasalarından çekilerek özel sektörünün uzun vadeli borçlanabilmesinin önünü açmıştır. Peki cari açık, dış borç, iç tasarruf gibi yapısal sorunlar için ne tür tedbirler alındı? Bu tür küresel dalgalanmalara karşı birçok ülkede olan Varlık Fonu 19 Ağustos 2016 tarihinde TBMM kabul edildi. İç tasarrufu artırmak için 2017'de zorunlu BES uygulamaya geçiyor. Cari açığı azaltmak için dönüşüm programında üretim modelinin yapısı değiştirilmiş, İthal ürünlere bağımlılığı azaltacak politikalar ana strateji olarak belirlenmiştir. Yüksek katma değerli yerli girdi kullanımının teşvik edilmesi ile AR-GE ve inovasyon faaliyetlerinin yüksek teknoloji ürünlerinde yoğunlaştırılması kilit alanlar olarak belirlenmiştir. Sağlam makroekonomik temeller üzerine mikro odaklı yapısal reformlarımız ve güçlü demokrasimiz ile devam edeceğiz.”

 
Editör: TE Bilişim