Ak Parti Genel Merkez MKYK Üyesi, TBMM Avrupa Konseyi Parlementerler Meclisi Üyesi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Divan Kurulu Üyesi, 15 Temmuz Araştırma Komisyonu Görevlisi ve Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Emine Nur Günay bir radyo programına konuk oldu.
 
Günay, “Adana’da kaybettiğimiz yavrularımıza Allah’tan rahmet acılı kederli ailelerine sabırlar diliyorum. Ateş düştüğü yeri yakar. Hepimizin içi yanıyor, hepimiz anneyiz. Yavrularımız var. En önemlisi de eğitim almak için o çatı altında bulunan kız çocuklarımızı bu şekilde kaybetmek çok daha derin acı veriyor. İlgili bakanlarımız şu anda sahadalar, alandalar. Mutlaka ilgili kişiler kurumlar bakanlarımız gerekli her şeyi yapıyorlar ama giden canlar geri gelmeyecek. İnşallah bundan sonra tekrar bu tür kederleri yaşamayalım”ded.
Avrupa parlementosunun tasfiye kararı ile Avrupa birliği ülkeleri Türkiye’den ne istiyor?
Avrupa Birliği ile 2005’den beri olan bir süreci yaşıyoruz. Aslında 53 yıllık bir süreç bu. Ama kesintilerle birlikte 2004 yılında  müzakerelerin başlama kararı belirdi parlamentoda. Ve 3 Ekim 2005 itibari ile de müzakere süreci başladı. Türkiye müzakere süresince üzerine düşeni yaptı mı yapmadı mı, Avrupa birliği kendi üzerine düşeni yaptı mı yapmadı mı, bu şekilde değerlendirmek isterim. O şekilde baktığımızda Türkiye gerçekten kendi üzerine düşeni yaptı. Son 15 yılda 367 kanun 1957 ikinci düzenleme hatta son bir yılda da 23 kanun 66 ikinci düzenleme yaptı. Bu tamamen sürecin gerektirdiği bir yapılanmaydı. Bu süreçte Türkiye’de rekor sayılabilecek alanlarda politikalarda düzenlemeler yapıldı. Anayasal yasal düzenlemeler yargı reformları, kurumsal değişiklikler. Bunları sadece Avrupa Birliği istedi diye yapmadık. Avrupa Birliği'nin bizim için ekonomik, siyasi ve sosyal dönüşüm için bir vesile olduğunu gördük. Bunları sırf Avrupa Birliği istiyor diye yapmadık. Çünkü Türkiye’nin kendine özgü hedefleri vardı. Bunları zaten kedimiz için yapacaktık. Şuanda Avrupa Birliği çok derin bir ekonomik kriz yaşıyor. Bu krizin temelinde de üye ülkeler için kendi koydukları kriterleri, kendileri bile karşılayamaması yatıyor. Türkiye bu anlamda çok çok başarılı. Ekonomik olarak Türkiye ve Avrupa Birliği karşılaştırılamaz. Çok sağlam bir mali disiplinimiz var çok sağlam bankacılık sistemimiz var. Şu anda bazı Avrupa ülkelerinde bankacılık sektörü çok zor durumda. Dolayısıyla ekonomik kriterlerde bu noktadayız. Siyasi kriterlerde de Türkiye üzerine düşeni yaptı. Ama tabi ki siyasi sosyal ve bazı kültürel alanlarda da bizim kırmızı çizgilerimiz var. Avrupa Birliğinin buna saygılı olması gerekiyor. Avrupa Birliği zaten aday ülkelere verdiği bir takım yardımlar vardır. Adaylık sürecinde uyum sağlamalarına yönelik finanslar desteklerdir. Kendisi krizde olduğu için bunları karşılayamadı. Çok şükür ihtiyacımız da olmadı.

2005deki Avrupa Birliği ile 2016daki Avrupa Birliği aynı değil. O dönemdeki liderlerin hiçbirisi yok. 2008 sonrası küresel krizle birlikte Avrupa Birliği büyük bir çöküntü içine girdi ve hala çıkamadı. Dolayısıyla ekonomik siyasi ve sosyal değişime neden oldu Avrupa’da gelirler düştü işsizlik arttı. Zaten ekonomik krizle birlikte sosyal alanda kırılım yaşanmaya başladı. Bu aşırı milliyetçiliğin yükselmesine neden oldu. Bu da siyasi kırılımı getirdi. Ekonomik kriz sosyal kırılım ve ondan sonra da siyasi kırılıma neden oldu. Aslında Avrupa Birliğinde kendi içinde bir kırılım yaşanıyor. Bunu tamamen Türkiye siyaseti üzerinden götürmeye çalışıyorlar. Avrupa Birliği hiçbir zaman siyasi birlik olamaz. Ekonomik birliğin dayandığı üç önemli ayak vardır. Bunlar para politikası, maliye politikası ve yapısal reformlardır. Avrupa Birliği hiç kendisini değiştirmeden sadece para politikası ile bütün ekonomik birliği sağlayacağını düşündü. Üye ülkelere dayatılan maliye politikasını kendisi uygulayamadı. Bütçe açıkları felaket durumda. Türkiye üzerinden siyaset yaparak aslında kendi içindeki sosyolojik ve siyasi kırılımını kamufile ederek  Türkiye üzerinden siyaset yapıyor. Sonunda hüsrana uğrayacak Avrupa Birliğidir. Çünkü, dünyada hangi ülke bu tür bir süreçten geçmiştir. Sınırlarında savaşların olduğu, jeopolitik konumu nedeniyle komşu ülkelere baktığımız zaman bir merkezi otorite bile göremiyoruz. Çok önemli bir konumdasınız bir enerji hattı üzerindesiniz. Enerji rezervleri ile komşusunuz. Bir 15 Temmuzu yaşamışız. 15 Temmuz bambaşka bir süreç. Bunu anlamalarını bile ben artık beklemiyorum. Evet gayet iyi ne olduğunu biliyorlar ama anlamamakta ısrarcı davranıyorlar. Bütün bunları yaşayan bir ülke çok şükür bu durumda. Milletimizin bu cesareti olduğu sürece hiçbir güç Türkiye’yi etkileyemeyecektir”
 
Editör: TE Bilişim