Umudum azalıyordu, memleketin düzeleceği konusunda…
Kara kara düşünürken; AKP’liler Hamamyolu projesinde ‘Ağaçlar kesiliyor’ diye ortalığa çıkınca biraz moralim düzeldi.
“Ağaç sevgisi” ne güzelmiş diye düşündüm…
İlk etapta ‘bunlar da mı Gezici’ diye düşünürken birden bağırmaya başladılar ‘Nerede Geziciler?’
Ağaçların kesilmesiyle İstanbul’da başlayan Gezi eylemlerinde sesleri çıkmayan, hatta ilk etapta ortaya çıkan ülkeye yayılan eylemlere katılanlara ‘tu kaka’ diyenler şimdi sesleniyorlar:
“Nerede Geziciler?”
Açılan otoyollar, yeni yollar, tüneller yapılırken kesilen ağaçları görmeyenler bağırıyorlardı…
Köprü, havaalanı diye kesilen ağaçlarda görülmedi…
Onlar ağaç değil ‘odun’muydular?...
Oysa A.Pope’nin dediği gibi “Bir ağaç, herhangi bir prensten daha soyludur.”
Ormanlar yok olurken de seslerini çıkarmayanlar bağırıyorlardı…
Tabi bizim ‘Ağaç sevgisi’ ile onların ağaç sevgisi farklı…
Politik davranışı veya sadece ‘karşı’ çıkmak amacı ile sevmeyiz.
Ağacı, çiçeği, hayvanları yürekten severiz.
Bir ‘can’ olarak düşünürüz.
Yani biz ‘candan’ severiz…
İnandığımızı söyler, savunuruz.
Canlar yitip giderken biz ‘senden’, ‘benden’ diye bakmayız.
Ağıtlarımız ‘bir can’ içindir…
O kadar ağaçlar kesilirken, ormanlar yok edilirken seslerini çıkarmayanlara bir Kızıldereli atasözü ile yanıt vermek isterim:
“Son ağaç kesildiğinde, son nehir zehirlendiğinde, son balık öldüğünde; ‘paranın yenilemeyeceğinizi göreceksiniz’.”
Hamamyolu Projesi tamamlandıktan sonra bağıranları yüzlerini görmek isterim…
Gerçi milyonlarca ağaç kesilirken sessiz kalanların ‘yüzleri’ni çok gördük…
Geç de olsa ‘ağaç sevgisi’ başlamak ta güzeldir.
Marcel Prevast’ın dediği gibi; “Ağaç, geçmişi geleceğe bağlar. Size sabrı öğretir, beraber yaşamanın, faydalı olmanın zevkini verir.”
Velhasıl; yazımı Nazım Hikmet’in güzel şiiri ile sonlandırıyorum:
“Yaşamak bir ağa gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim.”