-Eldivenleri elindeydi: Tıraş olmuştu. Çadırdan çıktık. Ortalık zifiri karanlıktı. Petrol ve mum fenerlerinin titrek ışığı altında; Başkumandan Kocatepe'ye çıkmaya başladı. Öne doğru fazlaca eğilerek yürüyordu. Arazi ârızalı olduğu için, ağır ağır ilerliyorduk. Nihayet zirveye eriştik. Başkumandan karanlıklara nüfuz eden bakışlarıyla ileriye bakıyordu. ''Allah Türk milletini ve ordusunu koruyacaktır '' dedi. Bu hitap ilâhî bir ilhamın ruhlarındaki tecellisi idi...
……….
Cepheye geldiği zaman raporları dinledi
-Düşmanda bir hassasiyet var mı ?
-Aldığımız raporlara göre henüz bir hassasiyet yok..
-Baskın muvaffak olmuştur…dedi
Ve meşhur Fransız generalinin kelimesi gibi yazıya geçmeyecek bir söz savurdu.
Kocatepe’de bir ağır düşüncenin, ebedi heykelini andıran , fotoğrafını göz önüne getiriyormusunuz ? Mustafa Kemal 26 Ağustos sabahı orduyu taaruza sürüyor..
Başlarını ateşe, taşa ve çeliğe çarpa çarpa kan köpüren Türk kahramanlığının düşünen , arayan, bulan, gösteren bazen bir “evet” i ile bir “hayır” ına vatanın kaderi  bağlanan başıdır o ! Akıp giden sular gibi, boşanıp giden milli kaderler böyle bir set bulursa durur..Bu milli kahraman denen adamdır. Dağın eteklerinde döğüşen halk ve tepenin üstündeki zaferin yaratıcısı, o sabah ikisi birbirine ne kadar layık idiler…  (F.R.A)

26 Ağustos böyle başladı.. Asya topraklarına sürülmek üzere kurgulanmış Sevr’i ya yırtıp atacak ya da bir daha dönmemek üzere bu topraklardan silinip atılacaktık. 26 Ağustos sabahı biz  “Türkler” için “olmak veya olmamak” , savaşı idi, belki de bu topraklarda yaptığımız son savaştı..
Cephede bu ölüm kalım boğazlaşması sürerken, İstanbul da Babıali’ye değişik haberler ulaşıyor, halk hem korku hem dayanılmaz bir heyecanla bekliyordu.. Nihayet beklenen haber gelir..  Zafer !!!
Korku yerini coşkuya bırakır.. Falih Rıfkı Atay o anı şöyle anlatıyor ;
 
Ben ömrümde hiçbir edebiyat eserinde, ordulara ilk hedeflerinin Akdeniz olduğunu bildiren günlük emri okurken duyduğum zevki duymadım… Bu, bütün heyecanların üstünde bir heyecan veren, bütün şiirlerin üstünde bir şiirdi…
Ne olmuştuk biliyor musunuz?
Kurtulmuştuk!
Ah Mustafa Kemal, Mustafa Kemal, sana ölünceye kadar o günün sevincini ödeyebilmekten başka bir şey düşünmeyeceğim.
Konuşmak için dilim, yazmak için kalemim tutuldu.
Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu batının, vicdanımızı ve kafamızı doğunun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz...”
 
Kahraman ordu muzun ve onun muzaffer komutanı Mustafa Kemal Atatürk’ün önünde bir kere daha minnetle, şükranla, saygıyla eğiliyoruz. Ruhları şad olsun..
Kaynaklar ; Atatürk’ün Yaveri Muzaffer Kılıç’ın Hatıraları / Falih Rıfkı Atay – Çankaya