Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişle birlikte başlayan işçi direnişleri her ne kadar insan hak ve onurunu korumaya yönelik bir tepkinin tezahürü olarak ortaya çıksa da kapitalist yönetimler bunu toplum düşmanlığı, düzene  isyan anarşi olarak tanımlamış, aykırı asi kimseleri, mutedil çoğunluğun tepkisine maruz bırakmıştır. Bunu, sistemi güvenceye almanın yöntemi olarak benimsemişlerdir. Örneğin İngiltere de Ned Ludd isimli tekstil işçisi 1811 yılında ağır çalışma koşulları nedeniyle çalıştığı çorap tezgâhını parçalamasını takiben çıkan olaylar sonucu idam edilir ve İngilizler terminolojiye makina düşmanı anlamına gelen Luddite kelimesini sokarlar. Fransa da çiftçilerin sabot adı verilen tahta pabuçlarla makinaları parçalaması üzerine de olaya karışan birçok çiftçi idam edilirken terminolojiye sabotaj kelimesi sokulur. Ancak insanların köle gibi çalıştırılmaya itirazları vardır, direnişleri dinmek bilmez.

1856'da Avustralya'nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde on iki saatlik iş gününün sekiz saate indirilmesi için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar yürüyüş yaptılar.


1 Mayıs 1886 günü ABD kentleri Şikago ve Kentaki de işçiler iş bırakarak 12 saatlik mesai gününün 8 saate indirilmesi için yürüyüş ve miting düzenlediler. 4 Mayıs da Kentaki de ki gösterilerde ilk kez siyah ve beyaz işçiler birlikte yürümüştü, siyahların parklara girmesi yasaktı, birlikte parklara girdiler, buna "emeğin dayanışması" denildi. İşçilerin çalışma koşullarına itirazları, o gün ve daha sonra olduğu gibi hep sabote edildiğinden, miting alanı Haymarket meydanına bomba atılmış 7 polis ve 4 işçi hayatını kaybetmiş 69 kişi yaralanmıştı.


İşçilerin çalışma koşullarına itirazları Avrupa'da da devam ediyordu. Her 1 Mayıs da Haymarket olaylarını anma günleri yapılmaya başlandı ve 1890 yılında ilk olarak Fransa'da 1 Mayıs işçi bayramı olarak kutlandı.


Türkiye'de 1906 yılından itibaren amele birliği adıyla çeşitli gösteriler yapılmış Cumhuriyet döneminde de işçilerin çalışma koşullarına itirazları devam etmiştir. Sovyet tehdidi ve İşçi hakları adına komünizm faaliyetlerine gerekçe yapıldığı kaygısı nedeniyle Cumhuriyet döneminde bir takım yasaklar konulsa da 1935 yılında Bahar bayramı adıyla 1 Mayıs günü tatil ilan edilmiş. 12 Eylül 1980 darbesi ile kaldırılmış, 2009 yılında yeniden tatil ilan edilmiştir.

Günümüzde dahi Emekçi Bayramını kutlayanlar mutedil kesimlere “toplum düşmanı” gibi sunulmakta, sendikal haklar kısıtlanmakta yahut sabote edilmekte, sendika yöneticileri yandaşlaştırılmaktadır. Dünya da hiçbir bayramı ve önemli günleri atlamayan ve bir doodle ile kutlayan Google bile 1 Mayıs Emekçi Bayramında yok…!!!

Günümüzde tüm dünyada çalışanlar;


5 gün çalışıp 2 gün tatil yapıyorsa
Günde 12 saat yerine 8 saat çalışıyorsa
Sosyal güvenceye sahipse
20-25 yılda emekliliğe hak kazanıyorsa
Kıdem tazminatı ve emekli maaşı alıyorsa
Sendika hakkına sahipse
kadınlar doğum izni kullanıyorsa
Yıllık izin hakkına sahipse
…..
İşçilerin yıllara uzanan hak arama mücadelesi sayesindedir.


Onlara "komünist, anarşist, terörist, toplum düşmanı" demeden önce bir düşün, desteklemesen bile bir teşekkür borcun olduğunu unutma!


1 Mayıs alın teriyle elde edilmiş tek bayramdır. Emekçi Bayramı tüm çalışanlara kutlu olsun.

Sağlıklı günler dileğiyle

Ergün Çetin