Eskişehir’de öğrenim hayatını sürdüren 24 yaşındaki Adnan Eraslan, kıyafetten perdeye, çantadan kilime tüm kullanım eşyalarını kendi imâl ediyor.

Günlük kullanım ürünlerinin neredeyse tamamının fabrika çıkışlı olmasıyla birlikte yaşamın kolaylaştığı düşünülse de artan çeşitliliğe rağmen tüketiciler kimi zaman aradığını bulamamaktan şikayet edebiliyor. Ürün kalitesi, çeşitlilik ve ekonomik açılardan beklentileri karşılayabilmenin en iyi yolu ise ürünü kendinizin tasarlayıp imâl etmesi. Anadolu Üniversitesi Resim Öğretmenliği Bölümünde öğrenci olarak yaşamını sürdüren Adnan Eraslan, Eskişehir’in dayanılmaz soğuğuna ekonomik bir çözüm bulmak için çıktığı yolda bugün neredeyse bir terzihane gibi üretim yapıyor.

Eskişehir’e ilk geldiği dönemde kışlık giysilerinin ve buna ayıracak bütçesinin olmamasından dolayı kıyafet dikmeye başladığını söyleyen Eraslan’ın ailesinde terzilik işleriyle uğraşan kimse yok. O zamanlarda kullanmadığı yazlık kıyafetlerden parçaları kesip birleştirerek elde ettiği kışlık kıyafetlerle ihtiyacını karşılayan Eraslan’ın en büyük isteği ise ileride dekorasyon, kıyafet, çanta gibi bir çok alanda üretim yapabileceği bir atölyeye sahip olmak.

‘Her şeyi anladık da dikiş niye’ diyerek şaşıranlar da oldu”

Bir şeyler üretmeye yönelik ilgi ve kabiliyetlerinin henüz çocuk yaşlarında ortaya çıktığını söyleyen Eraslan, dikiş işlerinde bu kadar ilerlemesini ailesinin nasıl karşıladığını şu sözlerle anlattı:

“Küçükken bu tür şeylere meraklıydım. Bozuk teknolojik aletleri sökerdim, kablolarını kontrol ederdim; şu nasıl, bu devre ne işe yarıyor diye. Evde bir şey bozulduğu zaman bana söylerlerdi ‘Adnan sen zaten anlıyorsun, yaparsın’ diye. Bunu bildikleri için terziliğimi normal karşıladılar ama ‘her şeyi anladık da dikiş niye’ diyerek şaşıranlar da oldu”

"‘Madem bir şeyler yapabiliyorum, neden almak için para harcayayım ki"

Kışlık kıyafetlere ayıracak maddi bütçesinin olmaması nedeniyle giysi dikmeye başlayan Eraslan, “Bu iş beni mutlu etmeye başlayınca hem süreden kazanmak hem de ortaya çıkan ürünün kalitesini artırmak için para biriktirip bir dikiş makinası aldım. En başta ihtiyaç olduğu için dikiş işlerine başlamıştım. Daha sonra ‘madem bir şeyler yapabiliyorum, neden almak için para harcayayım ki’ diye düşündüm” sözleriyle dikiş işlerini nasıl yaşamının merkezine koyduğunu paylaştı.

Kişiye özel ürünler

Seri üretimle elde edilen elbiselerde çok fazla çeşit sağlamasına karşın hâlâ insanların zevklerini tatmin edemediğini fark eden Eraslan, kendi yaptığı ürünlerin amacını şu şekilde aktardı:

“Gerçekten çok seçenek var. İnsanlar bir şey almak isterse inanılmaz derecede fazla kaynak var ama çoğu insandan istedikleri şeyi mağazalarda bulamadıklarını duyuyorum. O kadar ürünün arasında insanlar istediği şeyleri bulamıyor. İşte ben biraz da olsa insanların isteğini yerine getirmeye çalışıyorum. Bulmak istedikleri, aradıkları ürünü işte bu benim için diyebilmeleri için biraz da olsa yardımcı olmaya çalışıyorum.”

Üretirken geri dönüştürmek

Üretirken aynı zamanda geri dönüşüm de sağlayarak sosyal bir görevi de yerine getiren Eraslan, çöpe gidecek parçalardan kilimden kıyafete kadar bir çok ürün meydana getiriyor. Ürün yelpazesinde temel kıyafetler denilebilecek ‘tişört, gömlek, mont’ gibi eşyalara ek olarak tütün kesesi, cüzdan gibi aksesuarlar da bulunuyor. Yapmak istediği eşyanın türüne göre kumaş seçtiğini belirten Eraslan, üretimde geri dönüşümden nasıl faydalandığını ise şu sözlerle ifade etti: “Kendi keyfime göre veya talepte bulunan arkadaşlarımın ihtiyacına göre deri, kumaş veya kot gibi malzemelerle ek ürünler de yapıyorum. Normalde bunlar çöpe gidecek kumaşlar. Dışarıdan biri baktığı zaman bunlara çöp gözüyle bakar. Ama ben çöpe atmaktansa birleştirip odanın ortasına kilim yaptım. Çöpü nasıl geri dönüştürebilirim diye düşündüm ve dönüştürmekle kalmayıp onu evin orta yerine serdim”

Yaptığı işlerde çevresinden olumlu tepkiler aldığını söyleyen ve geri dönüştürülebileceğine inandığı eşyaları üretmeyi deneyen Eraslan, “İlk önce bana soruyorlar ‘Adnan elimizde böyle kıyafetler var çöpe atacağız, istiyorsan sen bir bak işe yararsa gel al, almazsan çöpe atacağız’ diye. Bu parça kumaşları geri dönüştürmek, hazır sıfır aldığım kumaştan daha keyifli oluyor. Yaptığım işler kıyafet dikmekle sınırlı değil. Dekorasyon işi yapmaktan da zevk alıyorum. En basit masa lambasından, büyük kıyafet raflarına kadar o işleri yapmayı da seviyorum. Elimde olan malzemeleri değerlendirmek ile alakalı” şeklinde konuştu.

“Öğretmen olsam da olmasam da bu işi ömrümün sonuna kadar devam ettireceğim”

Resim öğretmenliği bölümünde okusa da ileride şu an uğraştığı işleri sürdüreceğini kesin bir dille ifade eden Eraslan, geleceğine ilişkin görüşlerini “Şu dört duvarın içinde, dört duvar ve dikiş makinem hariç geri kalanların hepsini ben yaptım diyebilirim. Okul bittikten sonra mezun olduğum bölüm gereği öğretmen olmam gerekiyor. Ama her koşulda, öğretmen olsam da olmasam da bu işi ömrümün sonuna kadar devam ettireceğim. Kendimden hiçbir şekilde şüphe duymuyorum. Tabi bu yaptığım işleri üst seviyeye çıkartmak istiyorum" sözleriyle açıkladı.

İlerideki amaçlarını sırlamaya devam eden Eraslan, “Bir makine yerine iki makinem olsun, daha çok ürün üreteyim daha çok çalışayım. Bu ortamda daha çok zaman harcayayım. Bunları gerçekten çok istiyorum ve uğraşmayı çok seviyorum. Hem ahşap işlerini hem kıyafet, dekorasyon işlerini yapabileceğim aynı ortamda kumaşlarımın da bulunduğu naçizane küçük bir atölyem olsun isterdim” ifadelerini kullandı.

"Etiketler karşılığında benden para yerine birkaç tane ürün istedi, bu da benim hoşuma gitti"

Eraslan, bir yandan tüm insanlara ‘israf etmeyin’ çağrısında bulunurken, yaptığı işlerin beğeni görmesiyle ürünlere şahsına ait bir işaret bırakma isteğinin doğduğunu aktardı. Okuduğu bölümün olanaklarını kendi yetenekleriyle birleştirmeyi başaran Eraslan, “Yaptığım ürünlerde imza niteliğinde bir isim veya bir görsel olması gerekiyordu. Orijinal bir isim buldum, onu kullanıyorum. İstanbul’da yaşayan bir arkadaşımdan rica ettim, ‘Logoyu tasarlayıp hazırladım, bunu sana göndersem baskı alıp bana etiket olarak gönderebilir misin?’ diye. O da kabul etti. Etiketler karşılığında benden para yerine birkaç tane ürün istedi, bu da benim hoşuma gitti” sözlerini kullandı.

Son olarak diktiği kıyafetlere işlediği ismin hikayesini anlatan Adnan Eraslan, “İmza niteliğinde dediğim isim: ‘Ginungard’. Kelimenin kökeni İskandinav mitolojisine dayanıyor. Yaptığım ürünlerin iç kısmına böyle ufak tefek bir ayrıntı olması için tasarladım. Bu bir etiket ama bazen sadece ismin baş harfini kullanarak biraz da stil katmak istedim” dedi.

Editör: TE Bilişim