Latin Amerika'daki diktatör Rafael Leonidas Trujillo'ya meydan okuyan Mirabel kardeşlerden birisinin ‘kod adı’ kelebekti.
25-kasım-1960 ta Dominik Cumhuriyeti'nde uçurumun kenarında üç kadın cesedi bulunmuş ve daha sonra bunların ülkedeki diktatöre karşı örgütlü bir mücadele yürüten üç kızkardeş oldukları anlaşılmıştı.
Faşist diktatörün karşısına dikilen en önemli örgütlerden biri de 'Kelebekler' di. Yani Mirabel Kardeşlerin kurmuş olduğu örgüt. Eşit insan hakları ve demokrasi için 30 yıl mücadele eden Mirabel Kardeşler, defalarca tutuklanmış, hapse atılmış ve isimleri Trujillo tarafından 'vatan haini'ne çıkarılmıştır.
Minerva, Maria ve Patria Mirabel kardeşler, ülkelerinde siyasal özgürlük için kararlılıkla mücadele sürdürürler. Bu yüzden diktatörlük tarafından zulme uğrayarak pek çok kez hapsedilir ve en son olarak da 25 Kasım 1960 yılında arabalarından zorla indirilerek tecavüz ve işkenceyle katledilirler... Sonrasında, bu katliam kayıtlara "araba kazası" olarak geçecektir.
O günden sonra bu üç kız kardeş, gerek Dominik'te gerek dünya da "Kelebekler" adıyla efsaneleştirilerek anılmaya başlarlar.
"Amén de Mariposas" Dominikli şair Pedro Mir’in şiirin ismidir:
Kelebeklerin Amini
1981 de Dominik'te toplanan Latin Amerika kadın kurultayında,1985 te ise Birleşmiş Milletler de 25 kasım ''kadına yönelik şiddetin yok edilmesi için uluslararası mücadele'' günü ilan edildi.
"(…) Yargılanmaktan, dışlanmaktan, namus uğruna öldürülmekten, cadı diye yakılmaktan korktuğu için susturulmuş çığlıklar... Çıplaklığı kalmamış ama ısrarla örtülerin altına sokulan kadınlar.
    ***
İktidar uğruna bacaklarının arasından çıkamayan erkekler.
       ***
Babam, erkek kardeşim, kocam, oğlum…Hepiniz. Buna seyirci kalan annem. Buna seyirci kalan teker teker hepiniz. Benim ezilmeme, yıpranmama göz yumdunuz. Karılarınızın, analarınızın, kardeşlerinizin ve kendinizin ezilmesini kabullendiğiniz gibi. Hepiniz…
     ***
Babam, erkek kardeşim, kocam, oğlum… Hepiniz. Buna seyirci kalan annem. Buna seyirci kalan teker teker hepiniz. Benim ezilmeme, yıpranmama göz yumdunuz. Karılarınızın, analarınızın, kardeşlerinizin ve kendinizin ezilmesini kabullendiğiniz gibi. Hepiniz…
      ***
Kadınlar eğer bedenlerini geri alamazlarsa ne kadın olarak var olabilirler ne de bir şeyleri
değiştirebilirler. Bedenleriniz sizin olmadığı sürece sizler yoksunuz. Var olduğunuz sanrısıyla
sanrılarda boğulursunuz. Kadın bedenine çocukluğundan itibaren uygulanan şiddetin yoğunluğu
algılanamazsa ötesiyle ilgili herhangi bir adım atmak mümkün değildir. Bedenlerinizi geri
alamazsanız sadece ve sadece erkeklerin namusunun aracı olan bir mal olmaktan öteye
geçemezsiniz….."
Yukarıdaki tümceler bir panelde konuşan yazyar Meltem Arıkan tümceleri….
Demokrasi, insan hakları, barış ve emek için mücadele eden kadınlarımızı Şükrü Erbaş’ın dizeleri ile yüreklerinden öpüyorum.
“Seni öpsem, gülse bir halk
seni öpsem, yoksulluk
utansa verdiği acılardan
kırılsa her türlü korkunun kanadı.”
ŞABAN BAĞCI