Anadolu Üniversitesi…

Abone Ol



Hafta kapanırken Anadolu Üniversitesi’nde idari atama fırtınası kamuoyu gündemine düştü.
İktidar partisi kontenjanından üniversite dışından genel sekreter atanan Sivrihisarlı hemşehrimizin görevine rektör danışmanı olarak devam edeceği belirtilerek halef-selef hemen bir devir teslim yapılmış. Ancak yüz ifadelerine bakıldığında bu konuda ters bir durum olduğu, gönülsüzlük görülebiliyordu.

Öncesinde özel sektörde çalışan ve iktidar partili bir belediyeye istisnai kadrodan devlet memuru yapılarak 2019 yılında Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Genel Sekreteri olarak atanan, ancak 2024 yılında rektör değişiminden sonra görevinden müsaade isteyen 1975 Afyon Sandıklı doğumlu Ecevit Öksüz hızlı bir şekilde genel sekreterliğe atanırken hemen ardından Rektör Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel ile ast-üst ilişkisi dışında makam odasında “kanka muhabbeti” gibi okunabilecek bir fotoğraf paylaşıldı.

Burada ilginç olan; hızla devlete giren ve sonrasında geldiği yerde aynı unvanı elinden alınan bir bürokrata hangi kriter ile Anadolu Üniversitesi Genel Sekreterliği gibi çok özel bir kadronun tahsis edildiğinin açıklanmasıdır. Genel sekreter, üniversite bünyesinde idari işleyişin başıdır ve tamamen kurum hafızası ile kültürü gerektiren bir makamdır. Gelinen iklimde bu tür atama kriterlerinde usul değişiklikleri malumumuz. “Liyakat, hafıza, kurum kültürü kime gerekli?” derlerse şaşırmam.

Devamında ilgi çeken atamalardan biri de uzun süredir pasif tutulan Bilgi İşlem Daire Başkanı kadrosunun rütbe düşürülerek Hukuk Fakültesi sekreterliğine atanması oldu. Eskişehir’de mukim bir grubun önde gelenlerinden olan kadro sahibinin özellikle 15 Temmuz sonrası süreçte adı çokça konuşulmuştu ve sonrasında gözden uzaklaştırılmıştı. Anlaşılan Rektör Hoca Anadolu Üniversitesi vitrininin yeniden tadilatını yapmak zorunda kaldı.

Yine Rektör Hoca’nın meşhur Sakarya Üniversitesi’nden getirilen Sağlık Kültür Daire Başkanı’nı asaleten ataması da merak uyandırdı. Sakarya Üniversitesi’nde nasıl bir cevher var ise Eskişehir üniversitelerinin kadrolarının kapıları buradan gelenlere sonuna kadar açılıyor, çok ilginç…

Üniversitede Genel Sekreter Yardımcısı kadrosunu elinde bulunduran Eskişehirli bir hemşehrimizin ayrılarak meclis kadrosuna geçmek durumunda kalması da dikkat çekti. Üstelik önceki atamaları siyaset referanslı olan bu isimler için sanki rektör, Eskişehir yerel siyasi iradesini karşısına alıyor gibi görünüyor. Neyse, yakın süreçte kokusu ve dumanı çıkar diye düşünüyorum.

Yine ilginç atamalardan biri, Prof. Dr. Fevzi Sürmeli döneminin eski üniversite genel sekreteri, kurumun en eski bürokratıdır. Önce rektör danışmanı, ardından daire başkanı yapılması ve şimdi de genel sekreter yardımcısı yapılması çok yönlü soru işaretleri doğurmaktadır. Eğer tecrübe ve hafızasından faydalanılacaksa, “Niye genel sekreter yapılmadı?” diye sorarsak, cevabın “Arkadaşımız vardı bizim cenahtan” şeklinde çıkacağı aşikâr.

Anadolu Üniversitesi’ndeki atama olduğu anda bir ürperti, “Acaba?” sorusu, son süreçlerin en anlatılır duygusu oldu. Üniversitede yüzlerce güvenlik görevlisi görev ifa ederken aralarından birinin sendikacı diye yükseltilip şu anda daire başkanı yapılması her türlü liyakatı yıkan bir karar olarak duruyor. Yine sendika başkanı olup fakülte sekreteri yapılanların olması da bu “acaba”ları hep taze tutmakta.

Bunun yanında hemşehri kontenjanından, hemşehrimizin eşi durumundan geçmiş süreçlerde daire başkanlığı kapanların olması, İstanbul Büyükşehir’deki değişiklikten sonra boşta kalanın daire başkanı yapılması, şehir dışından “arkadaş kontenjanı” ile daire başkanı getirilmesi süreçlerinin yaşanmış olması ve her seferinde, her sıkıştıklarında üniversiteyi bugünlere getirenlere iftiraya varan ithamlarda bulunulması gerçekten bu güzide kurumun yapısını ve ruhunu zedeleyen davranışlardır.

Bu noktada iş bilmezliğin ve yanlış tasarrufların sonucundan doğan bir olumsuzluğu da üniversite çalışanları iletmiş, ben de duyurayım: Anadolu Üniversitesi’nde taşerondan kadroya geçen çalışanların süreçlerinde bir yanlış hesaplamadan dolayı fazladan ve yersiz ödeme yapılmış. Şimdi de geriye dönük faiziyle tahsilatlar başlamış. Öyle ki emekli olanlardan, hatta vefat edenlerden bile isteniyormuş. Bu konu hakkında yönetimsel bir açıklama gelir mi, bilemem.

Yapılan atamalarda şaşırılacak çok nokta ve tartışılacak birçok detay var. Bu ülkede yasalar belediye başkanları ve rektörlere bu anlamda imza yetkisi vermiş. Tek imzayla istediğini, istediği akademik ve idari kadroya bir şekilde atayabiliyorlar. Bu sebeple değerlendirme dışında yapılacak bir şey yok. Yalnızca akla gelen tek soru: Odak tavsiyesi mi, yoksa kişisel tercih mi? Bu merak ediliyor.

Etik değerler, liyakat, adalet, kurumsallık, hakkaniyet, kul hakkı gibi değerlerimizin olması; yanında yaşanmış tecrübeler ile görülmüş uygulamalar ve sonuçlar bizi düşünmeye, “Acaba?” demeye itiyor.