Bir anda oluveriyor işte her şey bir anda bazen boş boş pencereden bakarken, bazen araba kullanırken, istemsizce akıyor gözyaşlarım hiçbir şeyi kontrol edemiyorum, acıların en baş edilmezi yokluğun anlaşılmaz matematiği ve yaşanmışlıklar ve yaşanmamışlıklar ve içimde kalanlar ve hatta pişmanlıklar ama her şey için çok geç, yokluk böyle bir şey işte…

En sevdiğinin haberini uzaklarda almak ve son bir kez bile görememek…

Bir anda oldu işte her şey gibi bir kere yaşandı gerisi sonsuzluk…

Çocukluğum, gençliğim var olma sebebim yok artık, bu dünya denen cehennemde, hadi artık yaşa yaşayabilirsen…

Bir devir kapandı artık, doğup büyüdüğüm yer bile yabancı bana…

Daha önce defalarca yaşadığım ama başıma geleceğini tahmin bile etmediğimi yaşıyordum şimdi evimizde olanları film izler gibi izliyordum. Kalabalık hiç bitmiyordu, gelen giden her gelene anlatılan aynı şeyler acı çekiyorduk ve hatta çektiriliyorduk el birliğince. Her yerde babam vardı ama yoktu…

Dün son konuşmalarımız ve ses tonu hâlâ canlı ama o ses yok artık bu evde…

Yaşadıklarım gerçek miydi? Bu insanların derdi acına acı katmak mı, yoksa seni gerçekten anlamak mı? Beni kim anlamış, şimdi daha iyi anlıyorum anlayamadıklarımı, acının o kor gibi yakan alevi ile yanarak şimdi daha iyi anlıyorum.

Yokluk delip geçiyor bedenimi, vücudum uyuşmuş sanki günlerce taş taşıdım sırtımda, elimi kaldırmaya gücüm yok, gözümü kırpmak bile büyük iş, iyice eziliyorum, zamanı geriye çevirmek istiyorum ama her şey için çok geç… Yokluk çoktan aldı başını gitti…

Ve biz baş etmeye çalışırken yazılan senaryo oynanmaya başlıyor…

Ben ilk defa hayatın tek gerçeği olan ölümle karşılaşıyorum, babamı alıyor benden hem de ansızın bir anda oluveriyor her şey, bir telefonla öğreniyorum son kez bile göremeden bilmediğim yerlere gidiyor babam…

Her şey filmlerde izlediğim gibi oluyor, kalabalık her yer insan dolu kocaman derin bir çukur ve biz kendi ellerimizle bırakıyoruz seni o koca çukura, ellerimizle suluyoruz toprağını, çukurun üstü büyük bir hırsla dolduruluyor çabucak, sanki bir an önce işimiz bitsin de gidelim der gibi…

Dualar okunuyor her yerde bir uğultu ve yine her şey bir anda oluveriyor işte ve seni bırakıp dönüyoruz senin eserin olan her şeye…

Bu şehrin sokaklarının hiçbir anlamı yok artık, senin işyerinin merdivenlerini çıkarken içim sızlıyor kapıyı yavaşça aralıyoruz ve her yer sen kokuyor baba, her yerde senin fotoğrafların, senin mücadelen, her şey seninle bütünleşmiş ve çocukluğum geliyor aklıma, ne kadar çok gelirdim yanına, mücadeleyi senden öğrendim ben savaşmayı, pes etmemeyi ve şimdi sen yoksun baba…

Acıların en tarif edilmezi, buna nasıl katlanılır bilmiyorum, seni çok özlüyorum baba…

Son bir kez görsem boynuna sarılsam, kimsesizim şimdi her şeyi sana sorardım sen yol gösterirdin bana, canım çok acıyor baba sensiz boş bu şehir, sensiz anlamsız…

Işıklar içinde uyu, bana sunduğun ve hâlâ sunmaya devam ettiğin bu hayat için teşekkürler babam, iyi ki senin kızın oldum, iyi ki sen babamsın…