Bu topraklarda neden ölüm kol gezer.
Topraklarımızı emperyalist ülkelerin işgalinden kurtarmak için yiğit insanlar canlarını verdiler. Bu topraklar üzerinde bizlerin özgürce, barış içinde kardeşçe ve insanca yaşamamız için mücadele ettiler.
Sanki ölüm kuşattı topraklarımızı…
Çevresinde ve içinde hep ölümlere tanık olduk.
İnsanlar birbirlerini, kardeşlerini boğazladılar.
Ölüm bazen ‘terörizm’ adına geldi, bazen iktidar çekişmeleri yüzünden….
Kardeşleri düşman ettiler.
Ölüm bazen bir köşebaşında bekledi bazen miting alanında halay çekerken içimize düştü.
“Biz ki acılarla olgunlaştık;
Biliriz kederi, kahrı ve zulmü
Aşkı ve hicranı da biliriz.
Nice onmaz denilen yarayı
Acılarla sargılamadık mı.?”
Ahmet Telli ne güzel anlatmış yaşadıklarımızı…
Barış’tan korkan, Barış’ı istemeyen ve sevmeyen insan olur mu?
Emperyalistler, faşistler ve emek düşmanları korkar Barış’tan…
Barış kelimesi bile ürkütür onları.
Çünkü Barış; sevginin, dayanışmanın, güzelliğe ve aydınlığa birlikte yürümenin adıdır.
Barış’ta insanlar öldürülmez, anneler eşleri ve çocukları için ağıt yakmazlar.
Barış’ta insanlar birbirlerine ‘nerelisin’, ‘hangi dindesin, mezheptesin’ diye sormaz.
O yüzden insan niteliklerini taşıyorsak sevdamız gibi Barış’ı istemeliyiz, özlemeliyiz. Barış ne halde sormalıyız.
Ahmet Arif’in dizeleri gibi;
“Sen nasılsın canım?
Elin, yüzün, havan bıraktığım gibi mi?
Korkunç özlemişim seni..”