Türk Harb İş Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Hasan Atak ile canlı yayında söyleşirken, sendika ve sendikacılığı, bugünkü durumunu sormuştum.

Kendisi kısa bir tümce ile yanıtlamıştı: “Maalesef Türkiye’de biz sendikacılık yapmıyoruz”…

Özeleştiride bulunmuştu…

1980 öncesini yaşayanlar veya o dönemde sendika üyesi olan işçilerden (anne-baba, ağabey veya dede) öğrenebilirsiniz. Onlar anlatsınlar sizler de bugünkü sendikaları ve sendikacılara düşün. Tüm çıplaklık ortaya çıkar.

Tabi sendikacılar gibi işçiler, kamu emekçilerinin de özeleştiride bulunması gerekir.

Yani emeği ile kazananlar sormalı kendisine “Ben kimim?”

Yani işçi misin, memur musun, esnaf mı, çiftçi mi…

“İşçiyim” dersen işçi gibi davranacaksın. İşçi sınıfına layık olacaksın. Hak mücadelelerinin içinde olacaksın. Korkmayacaksın. Sendikaya üye olup, sendikanda emek mücadelesini sürdüreceksin.

Sık sık kendimize sormalıyız “Ben kimim” diye?

Yani içimizden ben ‘aslanım’, ‘kaplanım’ veya ‘kuşum’, ‘kediyim’ diyebilir… Olur ya ‘Ben trene bakar gibi bakanlardanım’ da diyebiliriz…

Hayat işte insan ne olduğunu bazen karıştırır. Ama ne olursa olsun eninde sonunda senin “ne”olduğun belli olur.

Yaşamak için çalışmak ve emek gücümüzü satmak zorundayız.

İster fabrikalarda ya da bürolarda, ister devlet işletmelerinde, ister özel şirketlerde, isterse belediyelerde, kooperatiflerde olsun, hayatımızı yalnızca ücretle kazanıyoruz. Dertlerimiz aynı, sorunlarımız ortak.

Örgütlü toplum olmalıyız, mesleğimize uygun sendikaya üye olmalıyız.

İş garantisi istiyoruz. Çünkü bizim için işsizlik açlık demektir. Ücret zammı istiyoruz. Çalışma koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz. Çünkü her yıl binlercemiz iş kazalarında ölüyor. Gürültü, zehirli gazlar, sakatlanmak ve ölmek tehlikesi olmadan çalışmak bizim en doğal hakkımızdır.

Demek ki sendikaya üye olmamız gerekiyor.

Çünkü patronlar, her gün; her şeye zam yaparak, zaten düşük olan ücretlerimizi sürekli eritiyorlar.

Çünkü kendimize ve ailemize daha fazla zaman ayırmak, okumak, gezmek, eğlenmek bizim de hakkımız. Biz, sürekli üretim içinde olan bir makina değil, insanız.

Eğer haklarımızı tek başımıza elde etmeye çalışırsak bunları elde edemeyiz.

Neden elde edemeyiz. Çünkü örgütlü değiliz, örgütlü toplum değiliz...

İşçilerin, çalışma yaşamına ilişkin sorunlarını çözmek, ortak çıkarlarını ve haklarını korumak, geliştirmek için kurdukları örgütlere sendika denir. Sendika, işçinin birliğini etkin bir güce dönüştüren mekanizmalardır.

Diğer tarafta da ‘biz kimiz” diye sorup sınıfımıza uygun davranmalıyız. İşçi; demokrasiye, emeğe, örgütlü topluma, adalete ve hak ve hukuka değer verenlerin yanında olur. Onlara inananlarla birlikte ‘yoldaşlık’ yapar.

“Benim memurum, benim işçim, benim köylüm” deyip seçim sonrası işçiyi, memuru, köylüyü unutup, zenginden yana olanlarla veya onlarla birlikte yürüyenler, destekleyenler; gece-gündüz “Ben kimim” diye kendisine sormalı…

Hadi…

Sahi “Sen kimsin?”…