Turizme, yiyecek içecek hizmeti veren sektörlere bu sektörlerle  zincir halkası gibi bir birine bağlı olan, tedarikçi firmalara, tarımsal ürün ve hayvansal ürün üreten çiftçilere, bu hizmetlerin yapıla bilmesi için birbirini tamamlayan tüm paydaşlara ,  Dünyayı ve ülkemizi   kasıp kavuran ve bu çağın  gerek ekonomik, gerek sosyolojik ve gerekse travmatik olarak görülen en büyük musibeti-covit-19 salgın hastalığının vermiş olduğu tahribatın sonsuza kadar sürmeyeceğinin   bilinmesi  ve  bu hastalığın bize kazandırdığı bazı alışkanlıklarla yaşamamız gerektiği  konusunun aklımızın bir köşesinde bulundurulması gerektiğini,  gelecek günler için umutlarımızı diri tutması bakımından çok önemli olduğunu hepimizin bunları hassasiyetle bilmemizin gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu pandemi salgınından sonra sürdürüle gelen hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını da görüyorum. İçinde bulunduğumuz bu süreç, bizim bugüne kadar  belki çok farkına varamadığımız, toprak, su ve hava gibi yaşamsal değeri olan doğal kaynaklarımızın önemini bir kez daha tüm gerçekliği ile gözlerimizin önüne sermiştir.

Evlerde yapılan ev yapımı birçok  organik ürünün daha rahat pazarlana bilir olmasının yerli üretime katkısının nasıl olacağı her açıdan görülebilmektedir. 

Birçok Anadolu köyünde terkedilmiş, ata toraklarına sahip çıkmak, 30-40 senedir terk etmiş oldukları ana kucağı, baba ocağı dedikleri köylerin eğitmeyi, ek biç, ye iç, mantığıyla düşünen oradaki bağlarını bahçelerini belli yere  ve işleyerek organik gıdalarını kendilerinin  yetiştirme isteği olan pek çok hemşehrilerimizin,köy kökenli arkadaşlarımızın  olduğunu  ve bu şekilde düşündüklerini  rahatlıkla söyleye bilirim.

            EK BİÇ,  YE İÇ,

   Ekolojik dengeyi korumayı, atalık tohumlarımızı gün yüzüne çıkarmayı tohum çeşitliliğini arttırmayı ve nesiller boyu doğru beslenmeye katkı sağlayan, bunun sonucunda da yerel ve yerli üretimden elde edilen doğal ürünlerin kullanımının, tanınmasının, bilinmesinin ve daha çok tüketilmesinin önünü açmak, evlerimizin mutfaklarında, yiyecek içecek hizmeti veren lokantalarımızda, yerli ve yabancı turistlere hizmet veren otel mutfaklarında ve şehrin muhtelif yerlerinde bulunan büfelerde bu ürünleri kullanarak,hem çiftçimize hem de yerli ekonomimize çok önemli sayılabilecek bir destek vermiş olduğumuzun farkına vararak.

Tarımsal üretim ve yerli üretim kapasitemizin daha da yükselmesine aracılık edilmesi bakımından, yerli ürünün ve yerli üretimin teşfik edilmesini çok önemli görüyorum. Bu tür bilinçlenmenin ve bu yönde düşünmenin köy yaşantı hayatına çok farklı bir boyut kazandıracağına, köyden, yerelden topraktan kalkınma hamlesinin, gıda sanayiisine yerli hammadde sağlanması konularının önemini, bizzat, ekerek, biçerek ve üreterek   uygulamalı  bir biçimde geçişini sağlıya bilirsek işte o zaman  yerli üretimden elde etmiş olduğumuz ürünlerimizin markalaşmasının önünü daha çok açmış ve dünya pazarları ile daha  rekabet edebilir seviyelere çıkartmış oluruz. Bu pandemi  şartlarından kaynaklanan bağışıklılığımızı arttırıcı gıdalara yönlenmemiz sonucu.

El yapımı doğal ürünlere ve evlerimizdeki yapmış olduğumuz yöresel ürünlere,bahçeden sofraya olan  ilginin önümüzdeki süreçte bir sektör halini alabileceği yerinden üretimin ne kadar prestijli bir iş olacağı benim gözümde şimdiden hayal edilerek canlandırılmaktadır bile. Dünyadaki insan sayısı giderek artarken şu anda, Dünya nüfusunun   0/o10’u açlık ile mücadele ediyor. Açlığın önüne geçebilmemiz için çözmemiz gereken en önemli sorunlardan biri, israf.

Dünya genelinde üretilen gıdanın o/0 35’i henüz tüketilmeden çöpe gittiğinin bilgilerini zaman zaman okuyarak ve araştırarak öğrenmiş bulunuyorum.İklimlerin gözle görünür bir biçimde değiştiğine hep birlikte şahit oluyoruz. İklim değişikliğine ve küresel ısınmaya sebep olan şartları ortadan kaldırmaya  insanlık olarak hep birlikte gayret etmeliyiz. Sizleri korkutmak gibi olmasın ama. İklim herzaman değişiyor ve değişmeye devam edecektir. Asıl sorun insanlar olarak etkiler ile bu değişimin normal akışının bozulmasına sebep olmamızdır. Küresel iklimdeki bu değişikliği doğal akışına getiremezsek, olan sadece bu kadar gelişmiş veya sözde medenileşmiş biz insanlar da dahil olmak üzere yok olma ihtimali ile karşı karşıya olan tüm canlı türlerine olacaktır. Barajlardaki suyun normallerin  altına düşmesi sonucu,balık ölümleri gözlemlemekteyiz. Bu ölümler neden oluyor? Bu kayıplar suda yaşayan canlıların yaşam alanlarının doğal dengesinin bozulduğu içindir.Dünya’da  bizim yaşam alanımız olduğuna göre bu olan olaylardan ibret almamız gerekmez mi?