Kaya, “Bir süredir taslak çalışmaları sürdürülen ve çevre hassasiyetinin daha üst düzeye çıkarılacağı bir formatta hazırlanacağı ifade edilen ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme)  Yönetmeliği 29.07.2022 tarihinde resmi gazetede yayınlandı.

Bilindiği gibi ÇED süreçleri hayata geçirilmesi planlanan projelerin çevresel etkilerinin irdelendiği, söz konusu projelerin hayata geçişi sırasında oluşabilecek çevresel etkilerin bertaraf edilmesi için gerekli yol ve yöntemlerin belirlendiği, eğer önüne geçilemeyecek etkilere yol açıyorsa projenin iptalinin söz konusu olabileceği süreçlerdir. Her ne kadar uygulamada çeşitli aksaklıklar olsa da olası çevre tahribatının engellenmesi açısından kamuoyu oluşmasına vesile olarak bu sayede birçok çevre tahribatının önüne geçildiği, durdurulduğu da bir gerçektir.

İklim krizinin bu denli hissedildiği, olağanüstü iklim olaylarını her geçen gün deneyimlediğimiz bu günlerde yeni bir ÇED yönetmeliğinin hazırlanması ülkemiz ve dünyamız için hem bir ihtiyaç hem de bir fırsattı. Ancak bu fırsatın hazırlanan yeni yönetmelikle ne yazık ki kaçırıldığını üzülerek görüyoruz.

Yeni ÇED yönetmeliğinde; Çevresel Etki Değerlendirmesi uygulanacak projelerin kapsamının/sayısının arttırılması, tüm RES ve HES projelerinin ÇED uygulanacak projeler kapsamına alınması, önceki yönetmelikte bir istisna olarak yer alan “150 hektarı aşan çalışma alanında açık işletme yöntemi ile kömür çıkarma” projelerine dair istisnanın kaldırılması gibi olumlu denilebilecek düzenlemeler yer almaktadır. Ancak bu düzenlemeler ne yazık ki yeni yönetmeliğin ruhunu yansıtmamaktadır.

Yeni yönetmelik geçmişten gelen eksiklerini tamamlamak bir yana mevcuttan da geriye giden düzenlemeler barındırmaktadır.

ÇED süreçlerinin en önemli aşamalarından olan halk katılım toplantıları, halk tanımında yapılan değişiklikle adeta sembolik hale getirilmiştir. Bu değişiklik, mevcut ÇED süreçlerinde haklarının nasıl ihlal edildiğini çok iyi bildiğimiz yurttaşların en önemli destekçileri olan, uzmanlıkları, kampanyaları ve aktivizmleri ile yöre halkına destek olan meslek odaları, barolar, dernek, vakıf gibi önemli tüzel kişi örgütleri ÇED süreçlerinin dışına itmeye çalışmaktadır. Yeni taslakta halk vardır ancak bireysel olarak. Mesleki bilgi birikimi ile kamusal denetim görevi olan odalarımız tüm kamusal denetim faaliyetlerinde yapılmaya çalışıldığı gibi ÇED süreçlerinin de dışında tutulmaya çalışılmıştır. Yeni yönetmeliğe eklenen ‘paydaş katılım planı’ kavramı ile hangi kurumun paydaş sayılıp sürece dahil edileceğinin yetkisi ÇED sürecini takip eden ÇED firmalarına verilecektir. Yani ÇED firması halk katılım toplantılarına paydaş olarak halkın yanında değil karşısında duracak kurum/kuruluşlar seçebilecektir. Halkın bilgilendirilmesi(!) bu kurumlar tarafından yapılarak süreç manipülasyona açık hale getirilebilecektir.

Bunlara ek olarak yine yeni yönetmelikte 30 iş günü içerisinde kurum görüşü bildirmeyen kurumun görüşü olumlu sayılır şeklindeki düzenleme, projeye başlangıç süresiyle bağlantılı olarak mücbir sebep kavramına doğal afet dışında hukuki süreçlerden doğan zamanların da eklenmesi, kapasite artışlarının önünü açan düzenlemeler de yer almaktadır.

Alpu, Sivrihisar, Beylikova, Han, Seyitgazi gibi birçok ilçemizde yüzlerce maden ruhsatının alındığı, sık sık buralara yapılması planlanan projelerle gündeme gelen şehrimizde ÇED süreçleri ve bu süreçlerde halkımızla yan yana duran Eskişehir’in çevresel demokrasi kurumlarının ,meslek örgütlerimizin duruşu yönetmelikteki değişikliklerin ne kadar kritik öneme sahip olduğunun göstergesidir.

Yönetmelik günümüz ihtiyaçlarına göre, çevreci ve katılımcı şekilde düzenlenmeli ve uygulanmalıdır. Bizler TMMOB olarak her şart altında kamusal denetim görevimizi sürdürmeye, halkımızın, çevremizin ve şehrimizin haklarını savunmaya devam edeceğiz.”

Editör: Mustafa YILDIRIM