Çocuklarımızı Öldürtmeyeceğiz

Güneydoğu ve Doğuda ister kirli savaş, terörizm isterse teröristlerle çatışma deyin.

Ne derse deyin kan akıyor ve toprağa düşen 'can'ların tabutları ülkenin dört bir yanına geliyor.

Ülkenin dört bir yanında ocaklara ateş düşüyor, yürekler yanıyor.

Evlerden, mahalleden, ilçe, köy ve şehirden ağıtlar yükseliyor.

Çocuklarımızı, gençlerimizi yaşamdan koparıp ölüme götürüyorlar.

"Kandan Kına Yakılır mı ?

Vurma dedim vurulursun

Kandan kına yakan var mı

Kandan kına bre yezit

Yakınıp da onan var mı

Sen yarını ne sanırsın

Yarın vuran bre yezit

Bu dünyada barınır mı

Nasıl kıydın şu sabaha

Ürkmedi mi ellerin

Ellerin bre yezit

Ekmekten korkmadı mı

Nasıl kıydın şu insana" diye haykırıyor bir şiirinde Hasan Hüseyin Korkmazgil.

Tepkiler çığ gibi yükseliyor.

Ağıtların ve acıların sesleri arasında tepki adına sanki acıya acı eklercesine linç kültürü yükseliyor.

Tepki adına yapılan saldırılar, mahalle baskınları, Kürt diye insanları dövmeler, ayrışmalar inanın onarılmaz yaralara neden olur.

Bu ülkede defalarca yaşandı.

Ahmet Arif, kardeşliği anlatıyor: "Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız

Karşıyaka köyleri, obalarıyla

Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,

Komşuyuz yaka yakaya

Birbirine karışır tavuklarımız

Bilmezlikten değil,

Fıkaralıktan.."

"Onlar yol kesti, kimlik kontrolü yaptı bende yaparım" anlayışının yurtseverlikle ilgisi olmadığı gibi savaştan, terörizmden rant sağlayanların tetikçisi olmaktan başka bir şey değildir.

Bu linç kültürü giderek büyürse korkarım çok kötü günler yaşarız. Bu ülkede, alevi diye dinsiz diye insanlar yakıldı, öldürüldü, yaşadıkları yerlerden kaçmasına neden oldu.

Şair Şükrü Erbaş'ın şiiri defalarca okuyalım:

"Bunca kanın helalini kim kime nasıl öder !

Mezar taşlarıyla barış olur mu ?"

"Vatan bölünmez" derken, Kürt insanlara ve yaşadıkları mahalle ve işyerlerine baskın yaparsan yakarsan bilesin ki farkına varmadan insanları bölerek vatanı da bölüyorsun.

Savaş çığlıkları, linç kültürü ile birlik ve beraberlik sağlanamaz.

Ruhi Su'yun şiirlerini yüreğinizle okuyun; "Oysa en güzel emek insanın kendisi

Kolay mı kan uykularda kalkıp

Ninniler söylemesi."

Bu ülkenin topraklarında öldürülen bir insanın acısını herkes duymalı, acıyı birlikte yaşamalıyız.

Bu ülkede yaşayan tüm insanların kardeş olduğunu bilmeli ve bu bilinç içinde sorumluluklarını yerine getirmelidir. Bu topraklarda kardeşçe insanca yaşayacağız. Bizi bölecek, bizi birbirimize düşürecek tüm oyunlara karşı birlikte karşı koymalıyız.

Türk mü, Kürt mü, Laz mı, Çerkez mi, sunni mi, alevi mi diye soracağına 'Biz insanız' diyerek savaştan ve terörizmden kaynaklanan ölümlere karşı koymalıyız.

Türk'ü, Kürdü, Lazı, Çerkesi, Tatarı, Muhacırı, alevisi, sunnisi, dindar veya ateist, erkek, kadın çoluk çocuk elele vererek avazımızın çıktığı kadar "çocuklarımızı öldürtmeyeceğiz" diye bağırdığımızda inanın hiç bir silah, hiç bir düşman, terörizm karşımızda duramaz; yok olup giderler.

Barışın yolunda; acılarımızdan kaynaklanan ağıtlar yerine, mutluluğun, sevdaların türkülerini söyleriz.

Birlikte halaylar çeker, horonlar teperiz.

İnanın, terörizm ve savaş ile ülkemizin üzerinde oyun oynayan emperyalistler kardeşliğimizden çok korkarlar.

"Varsın eylül vurmuş olsun bahçeleri

Bağlar bozulmuş olsun

Yine hiç durmadan sevinçleri topla sen

Geçtiğin yerlerdeki çocuk gülüşlerinden." Adnan YÜCEL

ŞABAN BAĞCI