33 yılı aştık bu meslekte…

Lisenin son sınıfında Sakarya Gazetesi’nin binasında gazete ve matbaa kokusu ile tanıştık.

Gazeteciliği ustalarımızdan öğrenmeye çalıştık, arkadaşlığı da öğrendik burada…

Mesleğin her alanında çalışarak öğrendik. Her alanı severek yapmadık, ama işimiz buydu..

Emniyet, adliye, partiler, demokratik kitle örgütleri, milli eğitim, hastaneler, spor, mahalle mahalle gezerek halkın sorunları, sendikalar, eylemler,….

Halkın, emeğin, demokrasinin, insan haklarının sesi olmaya çalıştık.

İşkenceye, faşizme, haksızlığa, yolsuzluğa karşı çıktı.

Bu felsefe üzerinde haber yaptık..

Yolsuzluklar ortaya çıkardık, işkence olaylarını da…

İnsana yönelik şiddet olaylarının üzerine de gittik.

Din sömürücülerinin maskesini indirmeye çalıştık…

Çekinilen, korkulan, başımıza bir şey olur denilip yazılmayan veya patron bize kızar, haberi gazeteye koymaz diye bu tür haberlerin üzerine gittik.

Haber yaptık…

Bazen tehdit edildik, bazen işten atılma korkusu yaşadık…

Yaptığım haberlere hiç ‘tekzip’  gelmedi…

Haber kaynağım benim için çok önemliydi.

Bir de haberin belgeleri,….

O yüzden çok zor işkence, yolsuzluk haberlerini manşete koyduk imzamızla….

Haberimize ‘tekzip” gelmesinden korkardık, çünkü bu haberin ‘yalan’ çizgisine getirmesiydi…

Diğeri de mesleğinde ve kişiliğinde kötü notlar düşürür…

Her halde bir gazete haberlerinde sık sık ‘tekzip’ yerse, bu kişinin gazeteciliğinden şüphe duyulur…

Sık sık tekzip diyen gazeteci(!)lere baktığımızda bunların gazetecilikten daha çok ‘dolmacı’lık yaptığını anlarız…

Bu ‘dolmacı’lık iki türlü olur….

Birincisi çabuk dolmaya gelip ‘dolmayı’ hemen yer….

Haber kaynağı ‘bu saf, ben ne söylersem yazar’ düşüncesiyle, söylediklerini habere çevirir. Bu dolmacılar genelde haberlerinde ‘sistem’ yoktur, kişilere yönelik haberler yaparlar ve bu yüzden sık sık tekzip yerler…

Yani önüne konulan ‘her dolmayı’ yerler..

Bir de ‘dolmayı’ yoğurtlu yemeyi sevenler vardır…

Örneğin, dolmasını meyhane köşelerinde ısmarlanan rakı veya bira kadehlerinde oluşturur…

Zaten bunlar dolma yemekten; okuma, yorumlama, gözleme, tartışma zamanı kalmazlar….

Ne geçmişte yapılan gazeteciliği, gazeteleri bilirler ne de gününde yaşananları,..

Tıka basa yiyen dolmayı beyler,…

Gazeteciliği, basın emekçisi yapan insanlar arada bir de olsa çıkarlar…

İnanın bir gazeteci, basın emekçisi, dolmacıların 100’üne bedeldir…

Uğur Mumcu’ların, Metin Göktepe’lerin izinde yürüyen gazetecilerin, basın emekçilerinin bulunduğu yerde, yaşadığı topraklarda bu ‘dolmacı’lar dolaşamazlar…..