DOSTUN OLSUN DA TAŞTAN OLSUN!

Abone Ol

 Sosyal bir varlık olan insan, çevresindeki diğer insanlarla yakın ilişkiler geliştirir.  Bunlardan biri de dostluk ilişkisidir. Çünkü insan yaşarken dostlara ihtiyaç duyar.

Düşünce tarihi boyunca birçok filozof dost ve dostluk kavramıyla ilgilenmiş, dostluğun önemine vurgu yaparak özgün fikirler geliştirmiştir.  Hatta, birçok düşünür dostluğu insan mutluluğunun olmazsa olmazı olarak değerlendirmiştir.

Örneğin, Sokrates; ''Kimi insan atları, kimisi köpekleri, kimi altını, kimi şan şerefi olsun ister; benimse çocukluğumdan beri arzuladığım şey dostumun olmasıdır.'' diyerek dostluğun önemine vurgu yapar.

Öte yandan, Çiçero ise dostluğu şöyle tanımlar: ''Dostluk, insanların insanlarla ve tanrılarla ilgili her şeyde, yakınlık ve sevecenlik duygularıyla anlaşmasıdır.''

Mevlana yine buna benzer şekilde; ''Yalnız olarak bir yolda neşeli neşeli giden kişinin neşesi, dostlarla, yoldaşlarla giderse bir iken yüz olur.'' demektedir.

Peki ya, yalnızca felsefede mi yer etmiştir dostluk?

Elbette hayır. Şiir, türkü, masal gibi edebiyatın birçok türünde de dostluk kavramı karşımıza çıkar.

Dost her türlü sevincimize, sıkıntımıza ortak olan, kısacası derdimize derman olandır. Bizi acımasızca eleştirebilen kendisi de eleştiriye açık olandır. En zor anlarımızda yol gösterip yüceltendir. En önemlisi de acımasız eleştirileriyle aklımızı yararlı biçimde kullanmamızı sağlayan, hayatımızı renklendiren, anlamlandıran çoğu zaman yön veren, kendimizi bir başkası üzerinden tanıyıp anlamamızı sağlayan kişidir.

Her şeyden önce dostluk kendimiz dışında başka bir insana mutlak güven duymaktır; belki de dostluğu diğer ikili ilişkilerden ayıran en önemli özellik budur. Dostluk kavramını içselleştirip hazmedememiş, dostluğun inceliklerine vakıf olamamış kişi kurduğu diğer ilişkilerini, buna aşk da dahil, özüne inemeden yüzeysel olarak yaşar.

Dostluk kişiyi ruhsal manada da geliştirir, büyütür. Fedakârlık, vefa, çoğu zaman zor ve zahmetli durumlara katlanmayı gerektirir. Kurulan ilişkide yapmacık olmamak, içtenlik ve derinlik dostluğun en önemli unsurlarındandır. Aynı zamanda saygıdır dostluk, başka bir kişiliği doğrusuyla yanlışıyla kısacası her haliyle kabullenmektir. İşte bütün bunları göze alamayanlar dost edinemezler.

Diğer taraftan dost edinmek için para, güzellik, yakışıklılık gibi belli kurallar olmasa da böylesine derin ve samimi bir ilişkiyi oluşturmak, başka bir insana yüreğimizi açmak, kolay değildir. Aslında dostluk ruhların tanışıp kaynaşması durumudur. Eğer bir insanı dosdoğru anlamak ve değerlendirmek istiyorsak dostlarıyla olan ilişkilerini gözlemlememiz yeterlidir.

Yine Mevlana; ''Senin gamını yemeden, derdine uğramadan senden bir şey umana aldanma sakın; aldatıyor seni, yalan söylüyor sana. Sevinç gününde bütün dünya dostundur; amma gam gecesi dost olanı kolay gösteremez kimse.'' diyerek aslında dostluğun sınavının karşılaşılan zor anlar olduğuna vurgu yapar. O halde gerçek dost, kötü günde belli olur. Kötü gün dostluk için sınanma günüdür. Dostumuz her ne pahasına olursa olsun acı, tatlı günlerimizde sorgusuz sualsiz hep birlikte hareket edebildiğimiz kişidir.

Derler ki, insanın dostu olsun da taştan olsun. Dostluk ilişkilerinin olduğu yerde ruhsal anlamda daha az problemler yaşanır. Birbirinin derdine derman olan, birbirini önemseyip değer verenlerin olduğu yerlerde toplumsal barış ve huzuru yakalamak çok daha kolaydır.

Günümüzde her türlü kavramın basite indirgenip kolayca tüketildiğini düşündüğümüzde dostluk en çok ihtiyaç duyulan insani kavramlardan biridir. Dostluk insanlar tarafından tarihin her döneminde değerli görülmüştür. Böyle bir ilişkiyi uzun yıllar sürdürmek zor olsa da insanlar için en makbul olanı eski dostluklardır.

Aristo, "Dostluk, bir ruhun iki ayrı bedende yaşamasıdır." derken ne kadar da haklıdır.

Dostlukla ve sevgiyle kalın efendim...