Her yıl Türk Eğitim Sen genel merkezi tarafından Öğretmenler Günü nedeniyle yapılan anket çalışmasının sonuçlarını açıklayan Türk Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Haydar Urfalı, ankete bu yıl damgasını vuran en önemli konuların başında ekonomik sorunlar geldiğini söyledi.

 Yapılan zamların öğretmenleri etkilediğini, tıpkı diğer meslek gruplarında olduğu gibi öğretmenlerin de alım gücünün azaldığını görüldüğünü ifade eden Urfalın şunları söyledi:

“ Altın ve dövizin hızla artışı göz önüne alındığında, anketimizde altın ya da döviz borcu olduğunu bildiren yüzde 20’ye yakın bir kesim vardır.

Öğretmenlere yönelik şiddet ile ilgili gerekli tedbirlerin alınmamasından dolayı şiddet olayları sürmektedir. Öğretmenler en çok veli ve öğrenciler tarafından şiddete uğrarken, büyük bölümünün de şikayetçi olmaması dikkat çekicidir. Ancak ankete katılan öğretmenlerimizin yüzde 99’unun yasal koruma atına alınmak amacıyla kanun çıkarılmasını destekleyeceğini belirtmesi çok önemlidir. Talebimiz; eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin önüne geçmek amacıyla ‘Şiddeti Önleme Kanunu’ çıkarılması, Türk Ceza Kanunu’nda eğitim çalışanlarına yönelik şiddeti caydırıcı nitelikte yeni düzenlemeler yapılarak; bu eylemlerin, kamu hizmetini engelleme, vatandaşın eğitim hakkını kullanmayı engelleme ve bunun sonucunda insan hayatının riske atılması gibi suç tipleri başlıkları altında değerlendirileceği yasal düzenlemeler yapılması, cezaların artırılması ve verilen cezaların ertelenmemesinin sağlanmasıdır.

Ankete katılan eğitimcilerin yüzde 97.6’sının öğretmenlerin statü kaybı yaşadığını ifade etmesi bu konuda ivedi tedbirler alınmasını gerektiren bir husustur. Öğretmenlerimizin statülerinin, itibarlarının, iş memnuniyet düzeylerinin artırılması ve hak ettikleri konuma ulaşmaları için başta siyasi erk olmak üzere toplumun her kesimi ele ele vermelidir. Bu noktada Türk Eğitim-Sen olarak Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarılmasını istiyoruz. MEB bu konuda bir an önce adım atmalıdır. Tabi bu kanun çıkarılırken kazanılmış haklarımıza dokunulmadan gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Bu kanun çıkarılırken öğretmenlik mesleğinin saygınlığı korunmalı, öğretmenlik mesleğinin statüsü sağlam bir zemine kavuşturulmalıdır. Öğretmenlik, herkesin ‘Ben de yapabilirim’ diye düşüneceği bir meslek olmaktan çıkarılmalıdır.

Öğretmenlerin motivasyonlarını yandaş kayırmacılığın bozması, eğitimde en büyük sorun olarak liyakatsiz, ehliyetsiz insanların iş başına getirilmesini görmeleri de üzerinde ciddiyetle durulması gereken hususlardır. Liyakatsiz insanlar yöneticilik makamlarına getirildikçe, ahbap-çavuş ilişkisi ön planda oldukça, biat kültüründen beslenenler el üstünde tutuldukça eğitimde hiçbir zaman hedeflenen başarıyı, verimi, huzuru yakalayamayız.

Öğretmenlerimizin taleplerinden birisi de ek göstergelerinin 3600’e çıkarılması sözünün yerine getirilmesidir. Bu durum anketimizde de net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Seçim vaadi olan 3600 ek gösterge, emekliliği teşvik edecek ve yeni atamalara yer açılmasını sağlayacak bir uygulama olacaktır. Bu konuda Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde müjde vermesini istiyoruz.

Sözleşmeli öğretmenlerin tayin hakkının olmaması eşlerinden, çocuklarından ayrı yaşamalarına neden olmaktadır. Vizyon belgesinde sözleşmeli öğretmenliğin süresinin kısaltılacağı da belirtilse, çakılı kadro ile çalıştırılmaları bu soruna merhem olmayacaktır. Talebimiz sözleşmeli öğretmenliğin tamamen kaldırılmasıdır. Bu yapılana kadar da tüm sözleşmeli öğretmenlere tayin hakkı verilmelidir. Ayrıca tüm öğretmenler kadrolu olarak, KPSS puan üstünlüğüne göre atanmalıdır.

İller arası özür grubu mağdurlarına tayin hakkı verilirken, il içi özür grubu mağdurlarına aynı hakkın tanınmaması da ayrı bir dram oluşturmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu soruna çözüm bulması, öğretmenlerimizin yüzünü güldürmesi gerekmektedir. Öğretmenleri eşlerine, çocuklarına hasret bırakmak vicdani değildir.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Bakanlığın öğretmen ihtiyacının 97 bin 31 olduğunu açıkladı. 2019 yılında atanacak öğretmen sayısı ise 20 bindir. Kaldı ki Bakanlık, 2018 yılında da Ak Parti iktidarının bugüne kadarki en az atamasını yapmıştır. 400 bin öğretmen atama beklerken, 100 bine yakın öğretmen açığı varken, geçtiğimiz eğitim-öğretim yılı verilerine göre 63 bin 656 ücretli öğretmen görev yaparken, 2019 yılı için 20 bin atama yapılacağının açıklanması hayal kırıklığı yaratmıştır. Bakan Selçuk’tan talebimiz, 2019 yılında 20 bin değil, 100 bin öğretmen ataması yapmasıdır.

Anketin en dikkat çekici sonuçlarından birisi, ‘Öğrenci Andı yeniden okullarda okutulmalı mıdır?’ sorusuna verilen cevaptır. Ankete katılanların yüzde 76.2’sinin evet cevabı vermesi talebimizde ne kadar haklı olduğumuzu, toplumumuzun kahır ekseriyetinin Andımızı istediğini göstermektedir. Öğrenci Andı ne yazık ki 2013 yılında çözüm adı verdikleri bize göre çözülme olan sürece kurban edilmiştir. Nitekim MEB’in temyiz dilekçesinde yer alan  ‘Yapılan değişiklikle toplumumuzun geçirmiş olduğu sosyo-kültürel değişimler neticesinde andımızda yer alan ifadelere dair yanlış anlaşılmalara sebep olacak yaklaşımların önüne geçilmesi amaçlanmıştır’ şeklindeki ifade de bunu doğrular niteliktedir. Çözüm süreci geride kalmış, yapılan büyük hatadan dönülmüş, Türkiye normalleşmiştir. Dolayısıyla Hükümetin Öğrenci Andı’nı yeniden okullarda okutulmasını sağlaması gerekmektedir.

Bu noktada sendikamızın açtığı dava neticesinde Danıştay 8’nci Dairesi’nin Andımızın okutulmasına yönelik kararını çok önemsiyoruz. Bu karar, 2013 yılındaki yönetmelik değişikliğini de ortadan kaldırmıştır. Dolayısıyla MEB mahkeme kararı gereği doğrultusunda hareket etmeli ve Öğrenci Andı’nı yeniden okullarda okutmalıdır.

Şunu da belirtelim; umuyoruz ki, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da, bağımsız bir şekilde davranarak, Danıştay 8’inci Dairesi’nin kararını yerinde bulur ve gündemi haftalardır meşgul eden bu tartışmaya bir son verir. Şayet yargıdan Andımız’ın okutulmasına yönelik bir karar çıkmazsa, biz Türk Eğitim-Sen’li öğretmenler, Andımız’ı öğrencilerimize öğretmeye devam edeceğiz.”

Editör: TE Bilişim