Türkiye Kamu-Sen Eskişehir İl Temsilcisi Haydar Urfalı Dünya Engelliler Günü nedeniyle şu ifadelere yer verdi; "

            Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, iyileştirme, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiye engelli denilmektedir.

            Bu bakımdan sağlık, yalnızca hasta veya engelli olmamak değil fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan tam anlamıyla iyi olmak anlamı taşımaktadır. Bu değerlendirmelere göre ülkemizde sandığımızın çok üzerinde engelli vatandaşımızın olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalmaktayız. Ne yazık ki gündelik yaşamda ve çalışma hayatında engelli vatandaşlarımızla aynı yoğunlukla karşılaşmıyoruz. Sosyal hayattaki fiziki ortamların, çalışma yaşamındaki alanların engelli vatandaşlarımıza hitap etmediği açık bir gerçektir. Bu alanların yetersizliği ne acıdır ki, engelli vatandaşlarımızın toplumdan soyutlanmasına ve kaderleriyle baş başa kalmalarına neden olmaktadır.

            Toplumun ayrılmaz bir parçasını oluşturan, günlük yaşamda karşılaştıkları güçlükleri yakından izlediğimiz engelli vatandaşlarımıza ilişkin konular, her kesimin yakın ilgisini gerektirmektedir. Engelli vatandaşlarımızın sorunlarına karşı göstereceğimiz ilgi ve üreteceğimiz çözümler, insanımıza ve toplumumuza duyduğumuz saygının en önemli göstergelerinden birini oluşturmaktadır.

           Engelli insanların yaşadıkları sorunlar sadece kendilerinin değil; ailelerinin, çevrenin, toplumun, kısacası tüm insanların ortak sorunudur. Bir insanın engelli olmasının; onun diğer insanlar gibi yaşaması, sıkıntı ve zorluklara rağmen başarılı olması için yaşama sevincini hiçbir şekilde kaybetmemesi gerekmektedir.

           Çağdaş dünyanın geldiği ileri noktada engelli vatandaşlarımıza, eğitim, istihdam, barınma, rehabilitasyon ve bakımının sağlanması, ailelerinin desteklenmesi, engellilerimizin üreten bireyler olarak kendi kendilerine yeterli duruma gelmeleri, yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve kolaylaştırılması sosyal bir devletin asli görevidir.

           Cumhuriyetin ilk yılında, 1924’te Mustafa Kemal Atatürk tarafından imzalanan Çocuk Hakları Beyannamesi’nde engelli çocuklara ilişkin haklar tanınmıştır. Engellilere yönelik ilk eğitim merkezi, 1924 yılında İzmir’de Mustafa Kemal Atatürk’ün bağışladığı Atlı Köşk’te faaliyete başlamıştır. 1960’lardan sonra Süleyman Demirel Hükümeti zamanında işverenlere %2 engelli çalıştırma kotası getirilmiş; 2022 sayılı Kanun 1976 yılında Bülent Ecevit Hükümeti zamanında yürürlüğe konulmuştur. 2005 yılında oy birliği ile çıkarılan 5378 Sayılı Kanun ile bu kazanımlara günün şartlarına daha uygun yeni kazanımlar eklenmiştir.

            Ancak Cumhuriyetin başından 1980 yılına kadar engelliler vergiden muaf tutulmuşken, bugün vergi ödemektedirler. Engelli vatandaşlarımızın sosyal yaşama ve çalışma hayatına kazandırılması için çıkarılan kanunlarda belirlenen istihdam zorunluluğu alt sınır üzerinden uygulanmaktadır. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda belirtilen %3 engelli çalıştırma zorunluluğu engellilerin işe alınması için azami bir sınır teşkil etmemeli, aksine asgari bir sınır olarak belirlenmelidir. Bu bakımdan Devlet, engelli çalıştırma konusunda örnek teşkil etmeli ve engeli kamu çalışanı sayısını artırmalıdır. Kamu istihdamında dahi engelli çalıştırma zorunluluğu, alt sınırdan uygulanırsa özel sektörden engelli istihdamını artırmasını beklemek doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

           Ayrıca Devlet, öncelikli olarak tüm engelli vatandaşlarımızın kendi kendilerine yetecek ve her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde bir gelire kavuşturulmasını sağlamak zorundadır. Bununla birlikte fiziki alanları ve işyerlerini de engelli vatandaşlarımıza göre dizayn  etmeli, engelli vatandaşlarımıza yeni engeller çıkarılmamalıdır. Bizler de engelliliği acınacak bir durum olarak görmekten vazgeçip her sağlıklı bireyin, bir gün engelli hale gelebileceği gerçeğini kabul ederek bu bilinçle hareket etmeliyiz.

           Engelli vatandaşlarımız ise siyasette, sivil toplum örgütlerinde, sosyal yaşamda ve çalışma hayatında eşit bireyler olduklarını bilmeli, bu doğrultuda hayatın her alanında kendilerine yer edinmelidirler. Engelli vatandaşlarımızın, ülkemizde huzur ve refah içerisinde yaşamalarını sağlamak, ailelerine her türlü desteği vermek siyasi iktidarın asli görevidir. Zaten yapılması gerekenleri, bir lütufmuş gibi göstermek, engelli vatandaşlarımızı derinden yaralamaktadır. Engelli vatandaşlarımız, hiçbir iktidardan lütuf beklememekte; bir birey olarak toplumdaki yerlerini almak, çalışmak ve üretmek istemektedir.

           Fiziksel engelleri ortadan kaldırmak, kişilerin zihinlerinde engelli vatandaşlarımıza karşı oluşturdukları engelleri aşmaktan çok daha kolaydır. Bu bakımdan engellilerimizin sorunlarını önemseyip, çağdaş hizmet modellerini geliştirerek engelli vatandaşlarımızı yalnızca tüketen değil, üreten ve bağımsız yaşayabilen insanlar haline getirilmesini hedeflemeliyiz. Unutulmamalıdır ki, her insan bir engelli adayıdır. Onları anlamak, onlarla bütünleşmek toplum kurallarının bir gereğidir.

           Engelli kamu görevlilerimizi, sorunlarının çözümü için Türkiye Kamu-Sen çatısı altında birleşmeye davet ederken, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün engelli vatandaşlarımızın her türlü sorununun çözüldüğü, önlerine konulan her türlü engelin kaldırıldığı uygulamalara vesile olacak yeniliklere imza atıldığı bir dönemin başlangıcı olmasını diliyor, tüm engelli vatandaşlarımızı hayatımızın her alanında görebilmeyi ümit ediyoruz."

                                                                                                                                                           

Editör: TE Bilişim