Doç. Dr. Mahmut Muzaffer İlhan, "Ülkemizde şu an 3 kişiden biri obezite hastası ve bu oran artıyor. Gelişen teknoloji ile beraber insanların telefon, tablet, televizyon gibi bir nevi bağımlılık yapan ekranların başında hayatını geçirmesi obezitenin gelişimini son derece arttıran faktörlerdir." dedi.
Çamlıca Medipol Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümünden Doç. Dr. Mahmut Muzaffer İlhan, Dünya Obezite Günü dolayısıyla önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. İlhan, vücut yağ miktarının artmasına obezite denildiğine işaret ederek, "Obezite sıklıkla vücut kitle indeksi hesaplanarak ifade edilir. Vücut kitle indeksi, kilonun boyun (metre cinsinden) karesine bölünmesiyle elde edilir. Vücut kitle indeksi 25 kg/metrekare üzerindeyse fazla kilo, 30 kg/metrekare üzerindeyse obezite anlamına gelir." ifadelerini kullandı.
Vücut kitle indeksinin yağ miktarı ölçümünde pratik bir hesaplama aracı olsa da vücutta yağ birikiminin hangi bölgede olduğunun da önemine dikkati çeken Doç. Dr. İlhan, "Kalp damar hastalıkları, kolesterol bozuklukları, metabolik sendrom gibi hastalıklar için göbek çevresinde yağlanma (elma tipi obezite), kalça çevresinde oluşan yağlanmadan (armut tipi obezite) çok daha önemli bir risk faktörüdür. Bel çevresinin erkeklerde 94 cm kadınlarda 80 cm üstünde olması kalp hastalıklarının gelişimi için önem taşımaktadır." dedi.
"HEM FİZİKSEL HEM PSİKOLOJİK SAĞLIĞI BOZUYOR"
Doç. Dr. İlhan, son verilere göre ülkemizde 3 kişiden birinin obez olduğunu belirterek şöyle devam etti: "Bu oran giderek artış gösteriyor. Obezitenin sıklığının artışındaki en önemli sebepler paketlenmiş hazır gıdaların, fast food tarzı ürünlerin, yüksek kalorili içeceklerin hayatımızda geniş bir şekilde yer etmesi, doğal ve dengeli beslenmeden uzaklaşılmasıdır. Bununla beraber şehircilik hayatında giderek hareketsiz yaşama itilmemiz, egzersiz ve spor yapılacak alanların azalması, gelişen teknoloji ile beraber insanların telefon, tablet, televizyon gibi bir nevi bağımlılık yapan ekranların başında hayatını geçirmesi obezitenin gelişimini son derece arttıran faktörlerdir. Obezite kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, felç, şeker hastalığı, çeşitli kanserler, uyku apnesi, mide reflüsü gibi birçok hastalığa zemin hazırlamaktadır. Bedenen bu olumsuz etkileri yanında birçok obez hasta kendini mutsuz hissetme, depresyon, özgüven kaybı gibi ruhsal sıkıntılar yaşamakta, bu da toplum içinde iletişim sorunlarına yol açarak obez bireyin sosyalleşmesini engelleyebilmektedir. Obezite işte bu sebeplerle gün geçtikçe büyüyen önemli bir halk sağlığı sorunudur."
"KIRMIZI ET TÜKETİMİ AZALTILMALI"
Tıbbi beslenmenin obezite tedavisinin ana unsuru olduğunu ifade eden Doç. Dr. İlhan, şu bilgileri paylaştı: "Beslenme tedavisi diyet uzmanı tarafından planlanmalı ve kalori miktarı, öğünler, besin seçimleri hastaya özgü olmalıdır. Özellikle basit şeker tüketimi kısıtlanmalı, tahıl ve kuru baklagillerin alımı arttırılmalıdır. Kırmızı et tüketimi azaltılmalı, tokluk hissini arttıran posalı yiyeceklerin tüketimi arttırılmalıdır. Sıvı tüketimi için şekerli gazlı içecek ve yapay meyve sularından kaçınılmalıdır. Tıbbi beslenme tedavisine eklenmesi gereken diğer önemli unsur egzersizdir. Her gün 30-45 dakika civarında orta tempoda yürüyüş herkesin uygulayabileceği basit ama etkin bir egzersiz şeklidir. Yürüyüş, yüzme, aerobik gibi egzersizler kilo vermenin yanında kalp damar hastalıklarını önleme açısından da son derece faydalıdır."
"SON ÇARE CERRAHİ YÖNTEMDE"
Doç. Dr. İlhan, diyet ve egzersizle başarı sağlanamayan hastalarda ise farklı bir yol izlendiğine değinerek, şu değerlendirmede bulundu: "Obezitenin altında yatan olası hastalıklar, diyet ve egzersiz tedavisinin başarısızlığında rol oynayan faktörler, hastanın obezite ilişkili veya ilişkisiz diğer eşlik eden hastalıkları gibi çeşitli noktalardan hekim tarafından değerlendirilerek ilaç tedavisine başlanabilir. Obezite tedavisinde kullanılan ilaçlar mutlak hekim kontrolünde kullanılmalı, etkinlik ve yan etki açısından takip edilmelidir. Obezite tedavisinde son basamak cerrahi tedavilerdir. Bu tedavilerle besin alımını kısıtlamak, iştahı azaltmak ve besinlerle alınan gıda emilimini azaltmak amaçlanır. Başarı oranı yüksek bir tedavi olmakla beraber, geri dönüşünün mümkün olmaması, uzun dönemde tekrar kilo alma riski ve cerrahi sonrası komplikasyonlar sebebiyle seçilmiş hastalarda uygulanmalıdır."
(İHA)