Koronavirüsün bize öğrettiği sözcüklerden birisi de “entübe”. Aylardır televizyon ekranlarına çıkan hekimler bu sözcüğü çok sık kullanmalarından olacak ki günlük yaşamda kurduğumuz cümlelerin içinde bu sözcük sıkça yer almaya başladı.

Entübe olmuş düşünce,

Entübe olmuş zihin,

Entübe olmuş toplum,

Listeyi uzatabilirsiniz….

Aslında mecazi olarak “Entübe” sözcüğü üzerinden ironi yapılmaktadır.

Yazımızın başlığına dönersek…

“Entübe” olmuş komşuluk ilişkileri!

Birkaç gün önceydi…Uzlaştırmacı olmam nedeniyle üzerinde çalıştığım dosyalardan bir tanesi komşular arasındaki geçimsizlik üzerineydi.

İlgimi çekti.

Suçun niteliği, uzlaştırma kapsamına girdiğinden haliyle dosya bize geldi.

Daha önce de benzer dosyalarım olmuştu.

Uzun süredir altlı üstlü oturan komşuların geçimsizliği.

Üstteki komşu alttakini sürekli rahatsız ettiğinden altta oturan dayanamayıp  polis çağırmış.

Polis gelmiş gerekli işlemleri yaparak gitmiş. Ama sorun bitmemiş.

Ancak üstteki komşunun rahatsızlık verici davranışları devam edince aralarındaki bu tatsız ilişki savcılığa taşınmış.

Rahatsız edilen komşu, okul çağında olan iki evladının da uzaktan eğitimle evde ders gördüklerini ancak üstteki komşularının çıkardığı gürültülerinden çocuklarının ders işleyemediğini, defalarca uyardığını ancak bir sonuç alamadığını, bu durumu yıllardır sineye çektiğini ama artık dayanamadığı için şikayetçi olduğunu söyledi.

İki çocuk annesi mağdur kadını dinleyince üzüldüm.

Empati kurdum kendi gönül dünyamda. Siz de kurun lütfen!

Oturduğum/oturduğunuz evinizin alt katında ya da üst katındaki komşumu/zu rahatsız ediyor/mu/yuz!

Cevabınız hayır ise iyi bir komşusunuz!

Konuyu hukuki açıdan değerlendirip karşı tarafla da görüştükten sonra rapor halinde dosyayı savcılığa teslim edeceğim.

Ancak hukuki olduğu kadar bir de komşuluk ilişkilerinin manevi sorumluluğu var.

Yüce dinimiz İslam penceresinden hadiseye bakmakta fayda var.

Sonuçta Müslümanız ve bir dinin temsilcileriyiz.

Konuyu bu yönden araştırdığımızda enteresan bilgilerle karşılaştığımı belirtmek isterim.

Bu anlamda ilgimi ve dikkatimi çeken birkaç cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir hadis-i şerifinde Peygamberimiz : "Komşusu şerrinden emin olmayan kimse cennete giremez."(Müslim,İman,73) buyurmuştur.

Hüküm açık.

Hepimiz insanız ve sosyal bir varlık olduğumuza göre tek başımıza da yaşayamayacağımız için etrafımızda komşularımızın olması kaçınılmazdır değerli okuyucular.

Bir atasözümüzde: "Yakın komşu uzak akrabadan iyidir." denilmiştir.

Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’de yakın komşu ve uzak komşu ifadeleri kullanılır ve hem yakın komşuya hem de uzak komşuya iyilik etmemiz emredilir.

Konu ile ilgili Nisâ Sûresinin 36. âyetinin anlamı yol göstericidir: "Allah’a kulluk edin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, öksüzlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyilik edin. Şüphesiz ki Allah kurumlu, böbürlenen insanları sevmez."

Bir diğer açıdan baktığımızda komşuların birbirleri üzerinde komşuluk hak ve hukuku vardır.

İyi komşu, bu hak ve hukuka riayet eden ve komşularına karşı görevlerini en iyi şekilde yerine getirendir.

Ayrıca komşunun komşu üzerinde hakkı vardır. Buna komşuluk hakkı diyoruz. Dinimiz komşuluk hakkı üzerinde çok durmuştur.

Hz. Ayşe validemizden rivayet edilen bir hadis-i şerifte çok anlamlı. Resûlullah efendimiz: "Cibril bana komşu hakkını o kadar çok tavsiye etti ki neredeyse komşuyu komşuya varis kılacak zannettim." Buyurmuştur.

Komşuya bu derece değer veren başka bir din yoktur diye düşündüm.

Evet sevgili okuyucular…

İçinde bulunduğumuz modern çağın değirmeni maalesef komşuluk değerlerimizi ve aynı zamanda ilişkilerimizi de öğüttü.

Kendi aramızda çözebileceğimiz sorunlar bugün adliye koridorlarına mahkeme salonlarına taşındı.

Neticede geldiğimiz noktada komşuluk ilişkilerinin de maalesef zayıfladığını günümüzün moda tabiriyle “entübe” olduğunu görüyoruz.

İnsanlık, Ay’ın, uzayın kapılarını açmayı zorluyor ama yanı başındaki komşusunun kapısını açmıyor! açamıyor!

Evlerindeki televizyonun penceresinden bütün dünyayı seyrediyorlar, ellerindeki akıllı telefonlarla dünyada olup biten her şeyi görüyorlar ama yanı başındaki komşusu ile görüşüp tanışamıyorlar. Ne acı!

Sahi biz “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” ya da “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” diyen bir medeniyetin evlatları değil miydik?