Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, “Çekirdek çitleyen Eşek” heykelini Porsuk kenarına koyunca, memlekette “eşek muhabbetleri” arttı…

Heykele bakıyor, yanındaki gösterip gülüyor, diğer tarafta da çekirdek çitleyip yere atmaya devam ediyor.

Heykelin yanına gidip fotoğraf çektirdikten sonra elindeki sigara izmaritini çimlerin üzerine bırakıveriyor.

Birisi kızıyordu; bu heykelin özellikle eşeğe hakaret olduğunu söylüyordu.

Eşekle ilgili veciz sözler bölümünde; Selahattin Ertürk’ün paylaştığı söz hoşuma gitti:

“Eşekler anırmaya başladığı zaman, bülbüllerin sesini duyamazsınız.”

Giderek artıyordu “eşek muhabbetleri…”

Bu heykel ile insanlara özellikle Eskişehirlilere hakaret edildiği söyleniyordu muhabbetlerde….

Tartışma giderek ateşli muhabbete dönüşüyordu.

Aziz Nesin’in davası aklıma geldi. Bilirsiniz; ünlü yazar Aziz Nesin, Türk Milleti’nin yüzde 60’ı aptal demişti de başına neler gelmişti. Hakaret edilip davalar açılmıştı. Sonunda mahkeme Aziz Nesin’i akladı, beraat ettirdi.

Tabi ondan sonra kimin “aptal” olduğu tartışmaları sürüp gitti…

Channing buyurmuş: Eşekler kulaklarından, aptallar yüzlerinden, çılgınlar sözlerinden tanınır.

O kadar memleket meselesi varken, biz eşek heykeli muhabbetine daldık.

Sayın Büyükerşen; yıllardır, çevreyi kirletenlerden özellikle, çekirdek çitleyip yere atan, sigara izmaritlerini atanlar ile sakız çiğneyip yolun ortasına tükürenlere yönelik eleştirilerde bulunmuş, “Bunları çekirdek çitleyen bir eşek heykeli ile anlatacağım” demişti.

Çevre konusunda bir çok uzman, yetkili dernekler, bazı gazeteci arkadaşlarımız yazılarında çevrenin kirletilmemesi konusunda insanları uyarmışlardı.

Biz anlatamadık ama umarım “eşek heykeli” anlatır.

Büyükerşen bu konuda umutlu, çünkü vermek istediği mesaj yerine ulaşmıştı.

Tüm bu konuşmalara rağmen hala “eşek muhabbeti” yapmayın.

Çekirdek çitleyip yere atanlar, izmarit, poşet, kutu, şişe gibi atıklarla çevreyi kirletenler yeter artık, “eşekliğin lüzumu yok..”

Bu sözden sonra “Çekirdek Çitleyen Eşek” heykeline gittim, şöyle bir yanında durdum, “Eşek hoşaftan ne anlar; suyunu içer, tanesini bırakır” der gibi kızgınlıkla baktı bana..

Sanki, ne söylersen söyle, ne yazarsan yaz, ister mizahla, karikatür, heykelle anlatmaya çalış ben anlamam der gibiydi….

Yoksa; “Bazı şeylerin zevkine varabilmek için insanın bunlara ruhen hazır olması gerekir. Böyle şeyler eğitim, görgü ve bilgi ister. Bilgisiz, görgüsüz kimse ince, güzel şeylerin zevkine varamaz; değerini ölçemez” mi demek istiyordu?...

İspanyol özdeyişi aklıma geldi; aman haaaa: “Eğer üç kişi sizin eşek olduğunuzu söylüyorsa, bir semer kuşanın. “

Eşekli muhabbetler dilemiyorum…