Kimi hikâyeler geçmişin ötesine uzanıp geleceğe ışık tutar. Eskişehir KüllüobaHöyüğü’nde bulunan 5000 yıllık yanık ekmek de, geçmişin bilgeliğini geleceğe taşıyan umut dolu bir öykü başlatmıştır.
KüllüobaHöyüğü'nde yürütülen arkeolojik kazılar, yaklaşık 5000 yıl öncesine tarihlenen bir ekmeğin yeniden üretilmesiyle somut bir kültürel ve bilimsel başarıya dönüştü. Bu gelişme, kentin zengin tarihine ışık tutarken, günümüzün önemli sorunlarına yönelik potansiyel çözümler de sunmaktadır. Küllüoba Ekmeği adıyla üretilen bu kadim gıda, ulusal ve uluslararası düzeyde büyük yankı uyandırdı. Ancak bu, sadece bir "yeniden üretim" olmanın ötesinde, binlerce yıl sonra aynı toprağın insanına geçmişi hatırlatan bir başarı hikâyesidir. Bu sürecin temelleri, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Türkteki liderliğindeki kazı ekibinin, KüllüobaHöyüğü'nde Milattan Önce 3000'li yıllara ait pişmiş bir ekmek örneği keşfetmesiyle atıldı. Arkeolojik buluntunun bilimsel değerinin ötesinde, pratik uygulamalara dönüştürülmesi amacıyla kazı ekibi, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ile temasa geçti. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’nin öncülüğünde ve "Bu buğdaylardan ne üretmeliyiz?" sorusuyla harekete geçilerek, BüyükşehirBelediyesi Halk Ekmek Fabrikası bünyesinde bir Ar-Ge süreci başlatıldı. Kavulca, Horasan ve Gacer gibi antik, organik buğday türleri üzerinde yapılan çalışmalar neticesinde, taş değirmende öğütülmüş unlar ve mercimek unu kullanılarak, koruyucu içermeyen ve özgün lezzeti hedeflenen KüllüobaEkmeği'nin üretimine başlandı. Ürünün piyasaya sürülmesiyle birlikte tüketicilerden gördüğü yoğun ilgi, projenin başarısını bir kez daha kanıtladı.
Sürdürülebilir tarım ve iklim krizine yanıt geçmişin bilgeliğinde saklı
KüllüobaEkmeği'nin yeniden üretimi, salt bir gıda inovasyonunun ötesine geçerek, sürdürülebilir tarım pratikleri ve iklim kriziyle mücadele açısından önemli çıkarımlar sunmaktadır. Prof. Dr. Murat Türkteki'nin vurguladığı üzere, Küllüoba'da Milattan Önce 2600-2700 yıllarında yaşanan kuraklık döneminde, yerel halkın ürün desenini değiştirerek (buğday yerine karaburçak, koyun yerine keçi) ekolojik koşullara adaptasyon sağladığı arkeolojik verilerle sabittir. Bu tarihi deneyim, günümüzdeki iklim değişikliği ve kuraklık tehditleri karşısında yol gösterici bir nitelik taşımaktadır.
KüllüobaEkmeği'nin üretiminde kullanılan Kavulca, Horasan ve Gacer gibi antik buğday türleri; yüksek protein, B vitaminleri ve dirençli nişasta içeriğiyle oldukça besleyicidir. Daha da önemlisi, bu türler gübre ve zirai ilaç gerektirmeyen, kuraklığa ve zorlu iklim koşullarına dayanıklı yapılarıyla dikkat çekmektedir. Bu özellikler, su kaynaklarının kısıtlı olduğu bölgelerde kuru tarım yöntemlerinin yaygınlaştırılması ve tarımsal üretimde kimyasal girdi bağımlılığının azaltılması potansiyelini barındırmaktadır. Ayrıca, gluten hassasiyeti olan bireyler için de uygun bir alternatif sunmaktadır. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin bu antik buğdayların üretimini sözleşmeli tarım gibi modellerle destekleme ve kuru tarımı teşvik etme planları, bu bağlamda stratejik bir adım olarak değerlendirilmektedir. Modern buğday çeşitlerine kıyasla verimleri düşük olsa da, antik buğdayların besin değeri, sağlık faydaları ve ekolojik avantajları, onları değerli bir alternatif konumuna getirmektedir. Bu türlerin anavatanları olan Anadolu topraklarında yeniden yaygınlaştırılması, biyolojik çeşitliliğin korunması ve gıda güvencesine önemli katkılar sağlayacaktır.
Turizme açılan yeni bir kapı
KüllüobaHöyüğü'nün potansiyeli, sadece yeniden üretilen ekmekle sınırlı kalmamaktadır. Kazılarda ortaya çıkarılan diğer gıda kalıntıları, bölgenin gastronomik tarihine ışık tutmakta ve gelecekte yeni kültürel ürünlerin geliştirilmesine olanak tanıyabilmektedir. Erken Tunç Çağı'na ışık tutan önemli bir arkeolojik alan olan Küllüoba, doğru planlama ve yatırımlarla ulusal ve uluslararası ölçekte bir turizm destinasyonuna dönüşme potansiyelini taşımaktadır. Ziyaretçi yolları, bilgilendirme merkezleri ve gözlem alanları gibi altyapı projelerinin hayata geçirilmesi, bölgenin kültürel ve tarihi zenginliğinin daha geniş kitlelere tanıtılmasına katkı sağlayacaktır. Eskişehir Valiliği'nin bu yöndeki girişimleri, bu potansiyelin değerlendirilmesi açısından büyük önem arz etmektedir. Ayrıca, uluslararası öğrencilerin kazı çalışmalarına katılımı, kültürel alışverişi ve bilimsel işbirliğini teşvik edecektir.
Kurumsal sorumluluk ve yerel destek gerekli
Bu önemli başarının ardında, Prof. Dr. Murat Türkteki başkanlığındaki Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi kazı ekibinin titiz bilimsel çalışmaları ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek Fabrikası'nın üretim yetkinliği yatmaktadır. Projeye destek veren Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Seyitgazi Belediyesi, KnaufInsulation, Eskişehir Ticaret Odası ve Eskişehir Sanayi Odası başta olmak üzere tüm paydaş kurum ve kuruluşlar takdiri hak etmektedir. KüllüobaEkmeği'nin marka tescilinin yapılması ve coğrafi işaret alma sürecinin devam etmesi, bu kültürel mirasın korunması ve tanıtılması yönündeki kurumsal iradeyi açıkça ortaya koymaktadır.
Küllüoba'nın arkeolojik ve kültürel değerinin korunması, geliştirilmesi ve tanıtılması, Eskişehir'in tüm dinamiklerinin ortak sorumluluğundadır. İş dünyası ve yerel halkın bu sürece aktif katılımı, projenin sürdürülebilir başarısı için kritik bir öneme sahiptir.
Küllüoba, sadece bir kazı alanı olmanın ötesinde, Eskişehir’in turizm vizyonunda parlayan bir cevher niteliğindedir. Bugün burada bulunan her çanak çömlek, her kalıntı, binlerce yıl öncesine uzanan yaşamın derin izlerini taşımaktadır. Şimdi, bu ekmeğin hikâyesiyle birlikte Küllüoba, yerli ve yabancı ziyaretçiler için çok daha cazip bir destinasyon haline gelmiştir.
Tunç Çağı’nın mutfağına açılan bu kapı, kültür ve gastronomi turizmi için de yeni bir güzergah yaratmaktadır. Kazı alanına yapılacak ziyaretçi yolları ve gözlem alanları ile bu tarih, yalnızca akademik bir değer olmaktan çıkıp, halkın da deneyimleyebileceği somut bir mirasa dönüşecektir. Küllüoba’nınUNESCO yolculuğu dahi bu gelişmelerle hız kazanabilir.
Unutmayalım ki, geçmişi olmayanın geleceği de olmaz. Küllüoba ekmeği, sadece tarihi değil; aynı zamanda tohumu, umudu, mücadeleyi ve sürdürülebilir bir geleceği temsil etmektedir. Eskişehir’in bu mirasa sahip çıkması, sadece kendi tarihine değil, tüm insanlığa örnek teşkil edecektir.
Ve bir gün Küllüoba’ya gelen bir çocuk, buğday başaklarını okşayıp “Bu tohum 5 bin yıllıkmış” dediğinde, işte o zaman biz bu mirası gerçekten yaşatmış olacağız.