Hep bir şeyler eksikmiş gibi,

Buruk…

Sürekli düşüp dizlerini kanatan çocuk gibi,

Kılıçoğlu sineması önünde,

hiç gelmeyenleri bekler gibi…

Simit gibi,

Çay gibi,

denizi yok, derdi çok gibi…

Hep ertelenmiş gibi…

Siyah kırmızı gibi…

Hiç tamamlanmayacak gibi…

Yanlış dolmuşa binmişsin gibi…

Bademlikteki havuz gibi…

Rüya görmüşsün gibi…

Çocukluğunu özleyen kavuk gibi…

Adalarda yiyemediğin dondurma, camekandaki ballı ballı gibi…

Odunpazarı gibi…

Kaybolmuşsun gibi…

En çok köprübaşı, adalar,

beklesen yaz gelecek gibi…

“İşitin ey yârenler,
Kıymetli nesnedir aşk.
Değmelere bitinmez,
Hürmetli nesnedir aşk.

Hem cefadır hem safâ”