Seçimlerin üzerinden bir haftadan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen bazı illerdeki itirazlar her geçen gün farklı bir boyut kazanıyor.

Haber bültenlerinin neredeyse tamamı İstanbul’da yapılan itirazlar ile başlayıp bitiyor. Artık şu sayımlar bir bitse de kurtulsak diyesi geliyor insanın.

YSK’nın il ve ilçeler üzerinde vermiş olduğu çelişkili açıklamalar ile anlayacağınız milletin kafası iyice karışmış durumda.

Hemen hemen her seçim döneminde sandık kurullarında başkan olarak görev yapmış birisi olarak geçersiz oylar üzerinde bu kadar durulmasını doğrusu anlamış değilim.

Şöyle ki; Sandık kurulları İl ve İlçe Seçim Kurulları Başkanlığı tarafından oluşturulmakta. Bu kurulun başkanı genelde kamu görevlisi olarak atanır. Memur üye aynı şekilde kamu görevlileri arasından atanır. Kurulun diğer üyeleri ise Belirli oy oranına ulaşmış siyasi partiler tarafından belirlenir.

Kurulun ilk görevi oy verme işlemi başlamadan sabahın erken vaktinde and içerek göreve başlaması.

Ki o and şu cümlelerden oluşur.” Hiçbir tesir altında kalmaksızın, hiç kimseden korkmadan, seçim sonuçlarının tam ve doğru olarak belirmesi için, görevimi kanuna göre dosdoğru yapacağıma, namusum, vicdanım ve bütün mukaddesatım üzerine and içerim.”

And içerek göreve başlayan sandık kurulu, tarafsız ve bağımsız olarak görev aldığı sandıktaki seçmenlerin özgür iradeleriyle vermiş olduğu oyları sayarak ilgili tutanaklara yazıp seçim kuruluna teslim etmesidir.

Oy verme işlemi sonrasında en az 5 kişiden oluşan sandık kurulunda bir o kadarda müşahitler oy pusulalarını görmektedir.

Geçerli ve geçersiz oylar sandık kurulu tarafından belirlenerek tasnif edilip/mühürlenip üzeri yazılarak torbaya konulmaktadır.

Anlamadığım, özellikle İstanbul’da sandık kurulu ile birlikte müşahitlerin önünde yapılan bir sayımda “geçersiz” oyların itiraz üzerine tekrar sayılarak binlercesinin “geçerli” sayılmasını hafızam almıyor.

Bunca seçimde görev yapmış birisi olarak bunu söylüyorum.

Madem bu oylar geçerli idi sandık kurulu başkanı ve üyeleri yeminlerine sadık kalmamaları bir yana görevlerini doğru düzgün yerine getirmedikleri için suç işlemişlerdir.

Bir sandıkta ortalama 350 civarında seçmen olduğu düşünüldüğünde katılım oranı yaklaşık  %85 olsun. Kullanılan oy sayısı 297 olur

297 oyu doğru dürüst saymayı beceremeyen sandık kuruluna inanın söylenecek söz bulamıyorum.

Diğer taraftan kurul tarafından birlikte imza altına alınan sandık sonuç tutanağının birer sureti, o seçim çevresinde seçime katılan ve talep eden siyasi parti ve bağımsız adayların müşahitlerine imza karşılığı teslim edilmekte.

Siyasi partiler sandıklarda görevlendirdiği temsilcilerine artık dikkat etmeli. Her önüne geleni sandıklarda görevlendirmemeli. Eğitim seviyelerine bakmalı.

Seçimlerin sorumlusu olan YSK, son seçim sonuçlarına bakarak mutlaka bu işe bir çözüm bulmalıdır.

Belli ki seçimden birkaç gün önce sandık kurulu başkanı ve memur üyesi için yapılan bilgilendirme toplantısı yeterli olmamaktadır.

Eğer yanlışlıkları asgari düzeye indirmek istiyorsa YSK, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun doğrultusunda sandık kurullarında görevli personele kanımca daha kapsamlı eğitimler vermelidir.

Yoksa seçim sonuçları üzerine daha çok tartışır dururuz.