Beni gördüğünde merhaba derken ses tonu değişen insanları seviyorum. İçten bir gülümsemeyle  ,yüzüme bakarken sanki yüzümü okşar gibi hissettirenleri.

 Gülümsemek, içsel ve özgür bir eylemdir. Kendiyle barışık, kendini özgür hisseden gülümser. Gülümsemek basit bir merhabaya farklı bir boyut kadar.Sana gözlerinin içi gülerek yaklaşan birine somurtarak karşılık veremezsin.Senin yüzünde de mutlaka sıcacık bir tebessüm oluşur.Yaşadığımız toplum öyle bir hale geldi ki bırakın birbirimize gülümsemeyi birbirimizin yüzüne bakmaz olduk.Göz göze gelmemeye başladık.İçimizdeki ışık söndü ,gülümsemeler kayboldu.Nesli tükenmekte olan canlı türleri gibi azaldı.Kendimize betondan kaleler yaratıp içine kimseyi almaz olduk.

Çalışmak zorundaydık,rahat,mutlu keyif aldığımız bir yaşama kavuşmak için değil mi ?Peki bunları yaparken içten bir gülümsemeye yer kalıyor muydu hayatımızda.Oysaki bizler evinde bir çorba piştiğinde bir tas da komşusuna götüren,hastalandığında,çocuğu üniversiteyi kazandığında,yada oğlu askere gittiğinde,sünnet düğününde,cenazede acıda ve tatlıda birbirimizin yanında olan kuşağın çocukları değil miydik.Cep telefonumuz yoktu,tabletimiz de, bizler özgürlüğüne düşkün,sokak oyunları oynarken oyun yüzünden birbirine küsen ama  gülümsemesi eksik olmayan mutlu çocuklardık.Sıcaklık,kardeşlik,dostluk,arkadaşlık,saygı,sevgi, her şey vardı hayatımızda.Ve şimdi sabah  komşumuzun günaydın derken küçücük bir gülümsemesine ihtiyaç duyan insanlar haline geldik.Ne olursa olsun içinizdeki hayat ışığı hep yansın,hayata hep gülümseyen ve gülümsetebilen gözlerle bakın, zamanla  hayatın da size gülümsediğini hisseteceksiz.

     Yaşam çok kısa ve tehlikelerle dolu, nasıl yaşamak istiyorsanız öyle yaşayın,içinizde kalmadan,kimsenin sizi üzmesine izin vermeden,nasıl istiyorsan öyle,dibine kadar,ama mutlaka aşkla gülümseyen gözlerle.