Kaynak: Manşet Gazetesş

RÖPORTAJ: Gökhan KOÇAL

Osmanlı İmparatorluğu döneminde kullanılan kale tüfeği, yatağan ve kılıç gibi ürünlerin tamiratını yapan Devlet Sanatçısı İlhan Aydın bu ürünlerden birer şah eser oluşturuyor.  Zaman zaman dizilere de ürünler yollayan Aydın, bu sanatı gelecek kuşaklara aktarabilmek için destek bekliyor.

Eskişehir’de yaşayan İlhan Aydın emekli olduktan sonra kendisi tamamen Osmanlı dönemi savaş aletlerine verdi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde kullanılan kale tüfeği, yatağan, kılıç ve barutluk gibi ürünlerin tamiratını yapan İlhan bu ürünleri sanata dönüştürüyor.  Aynı zamanda devlet  sanatçısı unvanı alan Aydın bu sanatı yaşatabilmek için destek bekliyor.

Bu işe nasıl başladınız?

Osmanlı ve Selçuklu el sanatlarına merakımdan bu işe başladım. Eskiden insanlar alet ve edevatlarını nasıl süslemişler, ne amaçlı süslemişler çok merakımı çekiyordu. Bindikleri hayvanlar, kullandıkları araç ve gereçler, silahlar üzerine araştırmalar yaptım. Nasıl desen yaptıklarını öğrendim. Bunların üzerine de ben de bunları gelecek kuşaklara aktarmak amaçlı insanların görsel nimetlerden faydalanması amacıyla böyle bir çalışmaya girdim. Zamanla kendimi geliştirdim. 30 yıldır bu işle uğraşıyorum.  Hem resimleri hem de arkeolojik kalıntıları takip ederek, müzelerden ve kitaplardan… kendi aralarındaki uyumlarını, birbirleriyle geçişkenliklerini takip ederek bana ait bazı özel motifleri de oluşturdum. Bu şekilde faydalı olmaya çalıştım. Bu bilgi ve değerleri gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla aracı olmaya çalıştım.

Son dönemlerde çok fazla tarihi dizi çekimleri oldu. Buralara ürün yolladınız mı?

Kösem Sultan dizisine bir çalışmam olmuştu. Talep var mı… Bu film senaryolarıyla ilgili. Senaristler bunların gelir ve giderini hesap ederek piyasada tutulmasına göre bir çalışma yapıyorlar. Bu kapsam içerisinde ihtiyaç duyulduğu zaman bize başvuranlar oluyor. Toplumda ferdi olarak ata yadigarı bir aracım olsun diyenler ok, yay, kale tüfeği, kılıç, yatağan gibi… başvuruda bulunuyor. Veyahut eline geçen bir baba yadigarı bir araç gerecin onarımı içim gelenler oluyor. Koleksiyonerler gelip koleksiyonlarının eksik kalan taraflarını tamamlamak amacıyla yine bize geliyorlar. Eksik olan ürünün herhangi bir parçasını yaptırıyorlar.  Kösem Sultan dizisine birkaç ürün yolladım. 4. Murat’ın kullanmış olduğu gürz vardı. Rüstem Paşa’nın kellesini uçurma sahnesinde kullanılmıştı. Yine zülüflü baltalar vardı.  Kale tüfekleri yapıp, yolladım. Tören tüfekleri yolladım. Barutluklar yaptık. Buna benzer ürünler gönderdim.

Ne tür eserler yapıyorsunuz?

Mesela Kafkas kaması. Babasından kalma şaşka kılıç (Çerkes ya da Osmanlı kılıçı).  Fatih Sultan Mehmet’in kılıcına özlem duymuş ona benzer bir kılıç isteyenler oluyor. Veyahut eline Osmanlı yatağanı eline geçmiş bunun kını ve sapı yok, kırılmış. O günkü Osmanlı desenlerine sadık kalarak aslına uygun olarak sapını ve kınını yapıyorum. Devamlı üretip de satma potansiyeli şeklinde değil de insanların eline geçen ya da antikacıdan aldıkları, antikacıların getirip eksik kalan kısımlarını tamir ettiriyorlar. İstanbul gibi büyük şehirlerden özel siparişlerimiz oluyor. Buna benzer şuan yapmış olduğum Osmanlı kale tüfeği var. Mesela son olarak bir kale tüfeği yaptım. Burada kullandığımız ürünler kemik. Manda boynuzları, pirinç, bakır, demir, çelik buna benzer o günkü teknikte kullanılan ürünleri kullanıyorum. Şekilleri üzerine işleyip yontarak birebir malzeme üzerine yerleştiriyorum. Daha sonra üzerine el kazımaları yapıyorum. Acur tekniği var. Kabartma olayı var. Bunlar anlatıldığı kadar kolay işler değil. O ürüne uygulayacağımız desenin gidip gitmeyeceğine karar veriyorum. Ona uygun desenleri tercih ediyorum. Hançer olabilir, yatağan olabilir. Yatağanın eğer kesici  malzemesi üzerinde bir desen varsa o desenin aynısını kınının üzerine resmederek bir uyumluluk  sağlıyorum.

Hepsi el emeği ürünler. Kaç günde bir ürünü yapıyorsun. Zorlukları nelerdir?

Aslında benim açımdan hiçbir zorluğu yok. Ben bu işi aslına sadık yaparken hem desen hem de malzeme olarak o işten zevk aldığım için zor gelmiyor. Tamam beni yoruyor, işimiz uzun sürüyor ama ben onu sıkıntı olarak algılamıyorum. Zevk veriyor. Ürün bitip de nihai sona vardığı zaman bir insan o ütünü görüp, çok güzel oldu dediği zaman bütün yorgunluğum geçiyor.

Beklentilerin ve isteklerin nedir?

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu konuda çalışmaları var. Onların özverili çalışmaları hoşumuza gidiyor ama bazılarımız fark edilemiyor.  Şehirlerimizde bu tür işlerle uğraşan insanlarımızın bir araya getirilip  nezih bir ortamın sağlanması gerekir.  Yaptığımız ürünleri sergileyebileceğimiz bir alan olmalı. Hem de insanlarla iç içe oluruz. İnsanlara kendimizi tanıtırız. Eskişehir’de bu da yapılıyormuş, eskiye özlem duyan insanların o özlemlerini canlı hale getirip kolayca anlatabilmek istiyoruz. Bize yer verilmesi istiyoruz. Ben, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir sanatçıyım. Belgemi aldım. Sergi açılımında kolaylığı sağlıyorlar ama bunların daha kalıcı olması istiyoruz.

 Baktığımızda teksin. Yanında herhangi bir çırak yok. Sebebi nedir?

İlgi alaka var ama biz kendimize yetersiziz. Şimdi devletimizde istiyor onun farkındayım.  İnsan yetiştirilsin, ben bunu gönülden destekliyorum ama insan yetiştirirken yan etkileri var. Sanatsal faaliyetleri yürüttüğüm için reklamımı yapamıyorum.  Reklamımı yapabilmem için vergiye tabi olmam lazım. Devlet sanatçısı olduğum için ben kendi atölyemi açmışım, gözden ırak bir yerde bunu zevk için yapıyorum. Ben isterim ki yanımda birkaç tane eleman olsun. Ama ben bu elemanları çalıştırırken bunların sigortasını ödemem lazım. Bu sigorta bedellerini nasıl karşılayayım. Ben bir malzeme ile çalışıyorum, onlar için ekstra malzeme alacağım. Yeme-içme, harçlık ben bunları nasıl karşılayayım.  Zaten karşılayabilsem yaparım. Ben sanatın yaşamasını istiyorum.  Eğer devletimizin destek verirse ben bu işi yapmak isteyen gençlerimizi yetiştirmek isterim.

Editör: TE Bilişim