İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Deniz Kılıç ile son dönemde şehre hükümet ve belediyeler tarafından yapılan yatırımları konuştuk. Eskişehir’e yapılan yatırımları değerlendiren Kılıç, yapılan hatalar üzerinde durdu. Kılıç, şehrin yararı için ortak aklın şart olduğunun altını çizdi.

Mesleğe ne zaman başladınız ve İnşaat Mühendisleri Odası ile tanışmanız ne zaman oldu?

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden 2001 yılında mezun oldum. Mezun olup mesleğe atılacağım dönem zor bir süreçti. 1999 depremi olmuş, 2001 krizi olmuştu. Kriz sonrası mesleğe atılabilmek, iş bulabilmek çok zordu. Odaya ilk adımımı öğrencilik dönemimde, 1999 yılında attım. Üniversite yıllarında bizi temsil eden kurumun arayışı içerisindeydik. O zamanlar internet, telefon bu kadar yaygın değildi. Bir gün yerel bir gazetede İnşaat Mühendisleri Odası’nın haberini görmüştük. Arkadaşlarımla yerini bulduk ve gittik. O dönem Şube Başkanı Erman Gölet idi. Bizi odada çok güzel karşıladılar. O günden bugüne kadar odadan hiçbir zaman uzaklaşmadım. Odayla bağım hep devam etti. 8., 9., 10. dönem yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptım. 2018 Şubat ayında da 11. dönem İMO başkanı olarak seçildim.

MESLEKTAŞLARIMIZIN SORUNLARI ‘DAĞ GİBİ’

Meslektaşlarınızın sorunları nelerdir?

Meslektaşlarımızın sorunlarını ‘dağ gibi’ diye tabir edebilirim. Meslektaşlarımızın en önemli sorunu; mezun olduktan sonra iş hayatına atılma sorunu. Çeşitli iş sahaları oluşturuldu. Projeler, barajlar, hava alanları, yollar gibi pek çok iş alanı oluşturuldu. Ama bu iş imkânı yeterli değil. Her yıl 12 bin inşaat mühendisi üniversitelere giriyor ve her yıl 10 bin öğrenci mezun oluyor. Bu sürdürülebilir bir politika değil.

Tabi mesleğin içinde yıllarını geçirsen dahi sorunlar hiçbir zaman bitmiyor. Son dönemde yapı ruhsatlarından mühendis ve mimarların imzalarının kaldırılması önemli bir sorunumuz. Bürokrasinin azaltılması adı altında yapılan bir çalışma ama biz bunu meslektaşlarımızın haklarının gasp edilmesi olarak görüyoruz. Meslektaşlarımızın yaptığı tüm işler insan yararına olan işlerdir. Yapılan her yapı insan içindir. Yollar, barajlar, kanalizasyonlar, oturduğumuz binalar, yaşam içerisinde dokunduğumuz, gördüğümüz her şeyde inşaat mühendislerinin emeği ve bilgisi vardır. Bizim attığımız her imzanın sorumluluğu ömür boyu bizim üzerimizde oluyor. Bu konuda bilinçli olunması için odada seminerler, eğitimler düzenliyoruz. Meslektaşlarımızı bilgilendirme noktasında her türlü olanağı sağlıyoruz.

Kamuda çalışan arkadaşlarımız mobbinge maruz kalıyorlar. Çalışma saatlerinde sorunlar yaşıyorlar. İş garantilerinin olmaması sorunu ile karşı karşıyalar. Önceden kurumlarda usta- çırak ilişkisi varken bugün bu devam etmiyor. Her şey özelleştirmeye döndü. Eskiden bütün işler kurumda yapılırken, şimdi bütün işler ihaleyle veriliyor.

“MESLEK ÖRGÜTLERİ ‘ÖCÜ’ OLARAK GÖRÜLÜYOR”

Meslek örgütlerine karşı bir ön yargı var. Meslek örgütleri ‘öcü’ olarak görülüyor. Şehrin yararı için çalışan insanlarız ve oda olarak hiçbir çıkarımız yok. Bunu tamamen kamu yararı için yapıyoruz. Biz bu işi şehrimize ve mesleğimize sevdamızdan yapıyoruz. Mücadele azmimiz bize güç veriyor. Mesleğimizi, meslektaşlarımızı ve şehrimizi en iyi noktaya getirmek için çaba gösteriyoruz.

ESKİŞEHİR’E HİÇ GELMEMİŞ KİŞİLER ŞEHRİN KADERİNİ DEĞİŞTİRECEK YATIRIMLARA İMZA ATIYOR

Eskişehir’e yapılan yatırımları bir inşaat mühendisi gözüyle değerlendirmenizi istesem neler söylersiniz?

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, şehrin kaderini değiştirecek önemli yatırımlar, şehirde hiç yaşamamış, şehre hiç gelmemiş, uçakla dahi şehrin üzerinden geçmemiş kişilerce yapılıyor. Hatalar da burada başlıyor. Neden bu şehirde yaşayan insanların fikirlerine önem verilmiyor? Söylediklerimizin doğru olduğu bile bile neden aynı hatalar yapılıyor? Şehrimize yapılacak her yapıda biz fikir ve görüş bildiriyoruz. Uzman arkadaşlarımızla yapılan yatırımları her yönüyle inceliyoruz. Biz birer bilim insanı olarak sadece teknik anlamda bu işleri yorumluyoruz. Hiçbir parti ya da siyasi görüş gözetmeksizin bunu kamu yararı için yapıyoruz. Hem siyasi hem de yerel idarenin bunu görüp değerlendirmesi gerekiyor.

HANGİ PROJELERDE NE GİBİ HATALAR YAPILDI?

Eskişehir’de turizmin önemli noktası olan iki parkımız var. Kent Park’ın yeri bir inşaat firmasına verilmişti. Biz TMMOB olarak kamu yararına kullanılması adına bir dava açtık ve kazandık. Bu sayede alan belediyeye geçti ve park yapıldı. Türkiye ve dünya çapında örnek teşkil edecek bir park haline geldi.

ÇEVRE YOLU ŞEHRİ İKİYE BÖLDÜ

Yıllarca çevre yolunun yapılması gerektiğini söyledik. Ama acele ve ani politikalarla mevcut çevre yolu yapıldı. Bu aslında bir çevre yolu değil, şehrin içindeki ana arterdir. İlk yapıldığında bir rahatlama gibi görülse de ilerleyen dönemde bu yolun şehrin trafiğini rahatlatmayacağını biz dile getirmiştik. Bugün o yolun şehri ikiye bölen, ne kadar yanlış bir proje olduğunu görüyoruz. Şehrin bir tarafından diğer tarafına yaya olarak da araçla da geçmek mümkün değil. Orası Atatürk Bulvarı gibi bir bulvar olmalıydı. Peyzajı ile insan hayatıyla bağdaşması gerekiyordu.

“ŞEHRİN EN GÜZEL NOKTASI HEBA EDİLDİ”

Bir başka önemli proje tren yolunun yeraltına alınması idi. Tren yolunun yer altına alınmasının doğru olduğunu söyledik. Ancak projeyi uygun şekilde yapmadılar. Daha geriden yeraltına girecek ve daha ileriden çıkacaktı. İlk planlama öyleydi. Kısıla kısıla şehrin tam ortasında, uzaydan bile görülecek bir boşluk oluşturdular. Şehrin en güzel noktası heba edildi.

Üzerinin peyzajı konusunda da görüş bildirdik. Zaten altı beton olan bir yerin üstünün de betonlaşmasının yanlış olduğunu dile getirdik. Türkiye çapında örnek olacak bir proje olacak denildi. Bugün gelinen noktada orada bir yükselti ve betonlaşma oluştu. Olabilecek en kötü proje oldu. Halk da talep göstermiyor. Şehrimiz adına kötü yatırımlardan biri ve yanlış harcanmış bir milli servet projesi oldu.

“BİZ STADIN ESKİ YERİNDE KALMASINI İSTEDİK”

Stadın yeri konusunda çok mücadele verdik. Biz stadın eski yerinde kalmasını istedik. Şehir stadı olsun dedik, örnekleri Avrupa’da var dedik. Hem stat hem de önü bir meydan haline getirilsin istedik. İnsanlar maçlara yürüyerek gelip gitsin, o bölgedeki esnaf canlansın dedik. Maç öncesi ve sonrası şehirde ekonomik anlamda bir canlanma olacağını söyledik. Ama bunlar dinlenmeden arka kapılarda hesaplar yapıldı. Bilimsel olarak bilim adamları ne der diye kimse düşünmedi.

“Stadın yeri için Sazova yanlıştır” dedik. İnsanların yürüyerek stada gitmesi gerektiğini söyledik. Zemin yapısından dolayı stadın maliyeti daha fazla oldu. Ulaşım anlamında orada tramvay yok, otobüs çok fazla yok, yürüyerek gitme şansı yok. Herkes mecburen aracıyla gelebiliyor. Her maçta trafik felç oluyor, mahalle halkı evlerine bile gidemiyor. Ekonomiye hiçbir katkısı olamadı. Çünkü statlar bulundukları yerde ticari bir oluşum oluşturamazlar. Yılda sadece 30 defa maç yapılan ölü yatırımlardır. Ama şehrin merkezinde olsaydı çevresindeki işletmelere ışık tutacaktı.

Tüm bunların yanında eski stadın yeri TOKİ’ye devredilmişti. TOKİ Eskişehir Atatürk Stadyumu’nu yapacak, eski stadın yerine de konut ve AVM yapacaktı. Oraya binlerce konut yapılacaktı ve Eskişehir bu yapılaşmayı kaldıracak trafiğe sahip olmadığımızı söyledik. Eskişehir’in en değerli noktasının TOKİ’ye devredilmesine karşı çıkarak mücadele verdik. En sonunda geri adım attırabildik.

“ŞEHRİN ORTASINA BÖYLE BİR PROJE YAPILMASI PRESTİJ KAYBIDIR”

Biz az önce de dediğim gibi eski stadın yine aynı yere yapılmasını ve önünün bir meydan yapılmasını istedik. O kocaman alan için “Sadece meydan olsun” diye hiçbir zaman demedik. Meydan yapılmasına karar verildikten sonraki süreci de dikkatle takip ediyoruz. Orasının Millet Bahçesi yapılmasına karar verildi. Yine Eskişehir’e hiç gelmemiş kişilerce kararlar verilip işe koyuluyor. Yine bizden fikir almadılar. Basından gördüğümüz kadarıyla karar verilen proje, orası için olabilecek en kötü proje oldu. Eskişehir ülke ve dünyaca parkları ile anılırken, şehrin ortasına böylesine bir proje yapılması inanılmaz bir prestij kaybıdır. Bu alana yine dünyaca anılan meydanlar arasına girebilecek bir proje yapılmalıdır. İnsanları oraya çekecek bir nokta yaratılmalı. Sen şehrin ortasında bir yaşam alanı oluşturacaksan burası meydan olur, park olur. Bahçe farklı bir tanımdır.

Bu meydanın altına otopark yapılacağı söyleniyor. İnsanlara hoş gelecek söylemlerle iş yapılmaz. Bu şehre yapılacak en büyük kötülüktür. Otoparklar trafiği rahatlatmaz, trafiği kendine çeker. Bu bilimsel bir şeydir. Otopark oraya araç gelmesini sağlar. Oraya bin araçlık otopark yapmanız demek, iki katı sirkülasyon demektir. O bölgedeki caddelerin bunu kaldırması mümkün değildir. Tüm bunların yanı sıra orayı da betonlaştırmak demektir.

Peki, sizce o meydan nasıl olmalı?

Yapılacak projeyi gördükten sonra hiçbir şey yapılmayıp, kapılar açılsa, mevcut tribünler güçlendirilip dayanaklı hale getirilip bırakılsa daha iyi olur diye düşünüyorum. O tribünlerin, stadın bir tarihi var. Şehrin bir kimliği, bir hafızası vardır. Statlar, garlar şehrin hafızasıdır, kimliğidir. Biz tren garının da kalkmasına karşı çıktık. Bunun geçmişten kalan bir miras olduğunu, şehrin hafızası olduğunu söyledik. Neyse ki gar mevcut yerinde kaldı. Bir tek bu söylediğimizi dinlediler. (Gülüyor.)

Hâla geç kalınmış sayılmaz. Orasıyla ilgili kamuoyu yaratılmalı ve o proje öyle yapılmamalı. Bilimin ışığında, bilim insanları dinlenerek yapılsa her şey daha güzel olabilir.

Eskişehir’de Odunpazarı bölgesinden, Adalar bölgesine kadar bir turizm hattımız var. İnsanlar için Odunpazarı’ndan, Hamamyolu, Sıcaksular, Köprübaşı ve Adalar, Espark diye devam eden bir yürüyüş aksı oluştu. Bu hem turizm hem de ticari bir akstır. Bizim ikinci bir aks oluşturmamız gerekiyor. Bu da Odunpazarı, stadın bulunduğu yer ve gar şeklinde olması gerekiyor. Bu şehir ekonomisini güçlendirir ve turist çeker. O cazibeyi sağlamamız lazım.

Ortak akılla hareket edilmeli. Belki yerel, ulusal ve uluslararası bazda bir proje yarışması yapılabilir. O proje mutlaka tekrar değerlendirilmelidir. O projenin yapılması sadece milli serveti harcamaktan, Eskişehirlinin parasını boşa harcamaktan başka bir şey değildir.

HAMAMYOLU PROJESİNİN OLUMLU VE OLUMSUZ YANLARI VAR

Hamamyolu projesi de çok eleştirildi, bizim de eleştirilerimiz oldu. Oranın tarihi bir bölge olduğunu hepimiz biliyoruz. Orası birçok kez revizyon gördü. En son da Sn. Kurt’un projesi ile revizyon gördü. Betonlaşmanın çok fazla olduğu dile getirildi, köprü çok eleştirildi.

Sonucunda insanların yaşadıkları bir alan olduğu, ekonominin canlandığı bir alan olduğu ortaya çıktı. Bir iş yapılırken insanlara antipatik gelir. Ama iş bitince o bakış açısı değişir ve burası insanların yaşam alanı olur. İnsan odaklı iş yaptığınızda gölgelik olması lazım, yeşillik lazım, insanların oturacağı alanlar olması lazım, çoğu şeyin ücretsiz olması lazım. Hamamyolu da bunu karşılıyor. Hamamyolu’nda en önemli sıkıntı yürüyüş aksını ikiye bölen bölmelerdi. Yani insanlar ya sağ ya da sol taraftan yürüyordu. Karşılıklı etkileşim içinde olması büyük gereklilikti, proje bunu sağladı.

Yayalaştırma projesi her zaman ön planda olmalı. Ama orada bir köprünün olması gerekli miydi, yapılmasa ne olurdu ona bakmak lazım. O caddenin trafiği azaltılarak çözüm bulunabilirdi. Böylece köprüye gerek kalmazdı. Ortak akılla hareket edilse belki biz de derdik ki ‘Bu köprü buraya yapılmasın daha başka alternatifler bulalım…’ Mühendislikte çözümsüzlük yoktur. Bir değil birden çok çözüm vardır. Köprü de bir mühendislik çözümüdür ama köprüsüz de bir mühendislik çözümü olabilirdi.

Özetle genel anlamda kötü bir proje değil ama olumsuz yanları da var. Ama ben olsam farklı bir proje yapardım.

“ŞEHİR HASTANESİ YERİNE HER BÖLGEYE LOKAL HASTANELER YAPILMALIYDI”

Ve şehre yapılan son proje, Şehir Hastanesi… Dünyada terk edilmiş bir modeldir bu. Bir yere her şeyi toplarsanız orada ulaşım problemi yaşarsınız, işletme problemi yaşarsınız, sağlıklı sonuç elde edemezsiniz. Dünyada da bunun örnekleri yapılmış. Çok büyük hastaneler yapılmış ve yanlış olduğu görülmüş ki bunlar terk edilmiş ve küçük küçük lokal hastaneler yapılmış. Orada bin yataklı hastane yerine 200 yakalı hastane yap. Şehrin 4-5 noktasına 200 yataklı hastane yap ki insanlar kolay ulaşabilsin.

Şehir Hastanesi hasta garantili bir proje. İnsanlar hasta olsun diye bir hastane yapılması kadar yanlış politika olamaz. İnsanlar hasta olmasın diye politika üretmemiz gerekiyor. Termik santral yapılacak, insanlar hasta olacak, şehir hastanesinde tedavi olacak ve hasta garantisini sağlayacaksın. Acaba mantık bu mu?

Termik santral konusunda ne söylemek istersiniz?

Eskişehir’in ana gündem maddesi termik santral konusu. Ülkede yapılan termik santraller ve sonuçları, ölüm ve kanser vakaları ortadayken böyle bir projenin diretilmesi çok büyük yanlıştır. O Alpu Termik Santrali değil Eskişehir Termik Santrali’dir. Çünkü etkisi 35 kilometre çapında olacak. Bu termik santralin ömrü 30 yıldır ama oradaki toprağın ömrü 5 milyon yıldır. Kaybettiğimiz toprakları geri alamayacağız. Ama enerjiyi her türlü alırız. Yenilenebilir kaynaklarla, rüzgar ve güneş enerjisi ile bu enerjiyi elde edebiliriz. Dünya değişti, kömürlü termik santraller eski dünyada kaldı. Kömürlü termik santrale sonuna kadar karşıyız.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Bilim insanlarına kulak vermeyen yöneticilerin nasıl kalıcı olmadığını son yıllarda hep gördük. Kaç valinin kaç milletvekilinin gittiğini ama İnşaat Mühendisleri Odası’nın hep burada olduğunu zamanla herkese gösterdik. Biz söylediklerimizin her zaman arkasındayız. Çünkü söylerken bilime dayandırdığımız için, bilimselliğin yanlış olma ihtimali yoktur. O yüzden şehrin yararına yapılacak her projede ortak aklın şart olduğunu düşünüyorum.

Editör: TE Bilişim