Kaynak: Manşet Gazetesi

Söyleşi: TUğba KOÇAL

Eskişehir’in en eski sendikacılarından olan Türk İş İl Temsilcisi Necat Kılıç ile sendikacılığın geleceğini konuştuk. Umutsuz konuşan Kılıç, “Böyle giderse 10 yıl sonra sendikalar sadece tabeladan ibaret olacak” dedi.

Sendikacılığın dünü ile bugününü kıyaslarsak, ümitli misiniz? Sizce durum nedir?

Ümitsiz olsam burada işim ne? Emek gibi en yüce değeri temsil eden insanlarda ümitsizliğe yer yok. Dün ile bu günü kıyaslamaya kalkarsak rakamsal olarak 1970’li ve 1990’lı yıllara bakarsak 6-7 milyon işçi statüsünde çalışan sigortalı var iken, 2.5 milyon işçi sendikalı idi. Bugün baktığımızda 14 milyonun üzerine çıkan işçi statüsündeki çalışana bakar isek şu an sendikalı sayısı 1.5 milyonun altında ve bunların bir çoğu sözleşme yapamıyor. Bu veriler rakamsal olarak çok büyük bir güç kaybı yaşadığımızın göstergesidir. En büyük etken kamu işyerlerinin çoğunun özelleştirilmesi, taşeronlaştırma, kiralık işçi, mevsimlik işçi, geçici işçi gibi çalışma modellerinin çoğaltılmasıdır, bunlar sendikalılaşmanın zorlaşmasının sebeplerindendir. Sendikalar, yaptırım gücü azaltılarak; 1982 Anayasasıyla hak ve dayanışma grevinin kaldırılması ile sadece menfaat grevi ile hak arama mecburiyetinde bırakıldılar. Sadece ücret sendikacılığı yapmak durumunda bırakıldık. Menfaat grevi de bakanlar kurulunun inisiyatifindedir. Son 10 -15 senedir de önemli hiç bir greve müsaade edilmemiştir. (Erteleniyor. Ertelenen greve de bir daha çıkamıyorsun.)

İşçiler sendikalı olurken acaba ekmeğimin yanına biraz daha katık alabilir miyim diye sendikaya üye oluyorlar. Ama sendikaya üye olduğu zaman işveren iş akdini fes ediyor. Sendika ancak dava açabiliyor. Mahkeme işe iade verse bile işveren işe almayabiliyor. Bugün Türkiye gibi işsizliğin çift rakamlara çıktığı bir ülkede, işsizliği göze almak her baba yiğidin harcı değil. Bu şartlar varken, haliyle işsizliği göze alamayan işçi, sendikalardan uzak duruyor. Sendikaların bugünkü hukuki durumunda iş güvencesi vermesi mümkün değil. Onun için de işçinin örgütlenme talebi azalıyor. Bu durumda iken ülkemizde sendikal örgütlenmeye çok ihtiyaç olduğu da aşikâr.

Durumu iç açıcı görmüyor musunuz?

Ülkemizde devlet kurumlarının tespit ettiği rakam yüzde 38’in üstünde bir kayıt dışı var. Bu kayıt dışılık Hem emekçiyi, hem Devleti, hem de düzgün çalışan işverenlere karşı haksız rekabete sebep oluyor. Böyle işyerlerinde çalışan işçileri örgütlemekte mümkün olmuyor. Maalesef çalışma şartlarında da ciddi hukuksuzluklar yaşıyoruz. Birçok işyerinde sabah başlama saati belli olmasına rağmen bitiş saati belli olmuyor. Hukuken çalışma süresi 7 saat 30 dakika olmasına rağmen uygulanmıyor. Denetimsizlikten dolayı hiç kimse bedel ödemiyor. Bunların hepsi örgütlenmenin önünde ve sendikal gerilemenin en büyük sebepleri arasında geliyor.

10 yıl sonrasını nasıl görüyorsunuz?

Böyle giderse gelir adaletsizliği gün geçtikçe artacak. Bir kesim alabildiğine zenginleşirken bir kesim açlık ve yoklukla mücadele ediyor. Bu durumu Türkiye için çok tehlikeli görüyorum. İçeride huzur bozulur düşmanların ekmeğine yağ sürülmüş oluruz. Sendikalar bugün nasıl varsa, 10 yıl sonra da olacak. Bu durumun mutlaka düzeltilmesi lazım. Çözümün çok zor olduğunu biliyorum ancak hiç ümitsiz değilim tüm emekçiler, emek yandaşları bütün farklılıklarımıza rağmen daha çok demokrasi için bir arada beraber mücadele etmek mecburiyetindeyiz. Ülkemizi herkesten çok seviyoruz. Sermaye düşmanı değiliz. İşletmeler bizim ekmek teknemiz, hiçbir zaman zarar etmesini istemeyiz. Grev deyince, hiçbir zaman ideolojik grevimiz olmamıştır. Grev bizim için amaç değil araçtır.

Türk İş İl Temsilcisi olarak memur sendikalarının çalışmalarını yeterli buluyor musunuz?

Başka kurumlar hakkında yorum yapmayı çok doğru bulmuyorum. Önemli olan üyenin memnuniyeti.

Editör: TE Bilişim