Tuğba KOÇAL

Eskişehir’ yapılması planlanan kömürlü termik santral ile ilgili sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri ve uzmanlar çeşitli açıklamalar yapıyor. Tüm bunlar arasında en dikkat çekeni ise Elbistanlı bir gazetecinin Eskişehir’e yazdığı mektup oldu. Elbistan’da kurulan kömürlü termik santral konusunda önemli mücadeleler vermiş Gazeteci Özgür Topsakal, Eskişehir halkına seslenerek, “engel olun” çağrısı yaptı ve büyük ilgi gördü. Biz de Esgazete olarak Topsakal’a ulaşarak, o günlerde yaşananları ve termik santralin etkilerini sorduk.

Eskişehir'e kurulacak termik santral ile ilgili Eskişehirlilere açık bir mektup yazdınız ve bu mektubunuz oldukça ses getirdi. Sizi de bu mektubunuz sayesinde tanıdık. Bu mektubu bize kim, neden yazdı, anlatır mısınız?

Öncelikle Eskişehir halkını saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. Mektubumun ilgi görmesi beni gerçekten mutlu etti. Bu da gösteriyor ki, halk termik santrali istemiyor. Ben Elbistanlıyım ve şu an yurtdışında yaşıyorum. Yaklaşık 13 sene önce eşimin okulu dolayısıyla, Eskişehir’e gelip gitmiş, hatta bir süre kalmıştım. Tertemiz insanları var. Öğrenciyiz diye bize börek yollayan komşu teyzeyi unutmak mümkün mü? Bu güzel kentin yeri gönlümde ayrıdır. Hal böyleyken, Eskişehir'e termik santrali yapılacağı haberini aldım ve bunun için bir şeyler yapmaya karar verdim. Termik santrali demek, katliamın diğer adıdır. Eskişehir'e termik santrali yapmak, bu kentin ölüm fermanını çıkarmak demektir. Bunu bir Elbistanlı olarak Elbistan'dan biliyorum. Eskişehir'in, Elbistan gibi olmamasını dilerim ve bunun için bu mektubu kaleme aldım.

“HEP BİR KURTARICININ GELİP BİZİ KURTARMASI BEKLENDİ”

Elbistan'a kurulan kömürlü termik santral ile ilgili o dönemdeki mücadeleden söz eder misiniz?

Elbistan’a ilk termik santral 1986 yılında kurulmuş. Ben henüz 3-4 yaşlarımda iken. Santralin B ünitesi yani ikinci bir termik santralin yapılması ise 2004 yılında gündeme geldi. Ben de o dönem Elbistan’da gazeteci idim. Evrensel Gazetesi için konuyla ilgili önemli haberler yapmıştım. Yaptığım haberler meclise konu oldu, tartışıldı. Bilim adamlarıyla, mağdurlarla ve çevrecilerle görüşmeler yaptım. Greenpeace örgütünü Elbistan'a davet ettim. Bergama Direnişi Lideri Oktay Konyar'ı santrale götürdüm. Bir gazeteci olarak elimden geleni yapmaya çalıştım. Tek başıma fazlasını yapamam takdir edersiniz. Olayı kamuoyuna duyurmak, derdimizi anlatmak benim görevim, gerisi kamuya kalmış bir hadise. Şunu da açıkça ifade edeyim, maalesef Elbistan halkı santrale karşı çok önemli mücadeleler vermedi ve Elbistan’ımızı bu katliama el birliğiyle kurban verdik. Bölgede gördüğüm şuydu; hep bir kurtarıcının gelip bizi kurtarması beklendi. Oysa, bizi kurtaracak olan kendi kollarımızdır Tuğba Hanım. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da birlik olmayı, örgütlü olmayı beceremedik. Şimdi hep birlikte kardeş kardeş kanser oluyoruz. Meydanlarda birleşemediğimiz için, hastane koridorlarında ve mezarlıklarda birleşiyoruz.

“HALK, SANTRALİN ÖLÜM BACASI OLDUĞUNU İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN SONRA ANLADI”

Elbistan halkı termik santralin kuruluş aşamasında ne yaptı peki?

Yetkililer termik santrali yapacaklarını, bölgede ekonominin gelişeceğini, hiç bir gencin işsiz kalmayacağını söylemişler. Durum böyle olunca kuruluş aşamasında santralin yapımına kimse tepki göstermediği gibi sevinmişler bir de üstüne. Santrale karşı çıkanlara bugün de olduğu gibi çeşitli yakıştırmalar yapmış yetkililer. Halk, santralin ölüm bacası olduğunu iş işten geçtikten sonra anlamış. İlk santral 1986’da kurulmuş iken yetmedi, 2004'de bir santral daha yapıldı Elbistan'a. Şimdi, 3. ve 4. santrali yapmak için planlar yapılıyor.

O günlere geri dönseniz Elbistanlı bir vatandaş ve bir gazeteci olarak ne yapardınız?

O günlere dönseydim emin olun yaptıklarımın yine aynısını yapardım, fazlasını yapmak için çaba gösterirdim. Ama dediğim gibi iş yalnızca bir kişiyle, üç kişiyle, on kişiyle bitmiyor. Atasözümüz var birlikten kuvvet doğar diye. Birey olarak herkes karşı santrale ama bütün sorun bireylerin bir araya gelememesinden kaynaklı bence.

“ELBİSTAN’IN ORTASINDAN TIPKI PORSUK GİBİ CEYHAN NEHRİ GEÇERDİ, ŞİMDİ KURUDU…”

Mektubunuzda da belirtmiştiniz ama tekrar sormakta fayda görüyorum. Termik santral kurulduktan sonra Elbistan'da ne değişti, etkisi ne oldu?

Santralden sonra Elbistan'da çok şey değişti Tuğba Hanım. Bölge halkı için hiç bir şey eskisi gibi olmadı. Santral faaliyete geçtikten sonra hava ölmüş, toprak ölmüş, tarladaki ürün ölmüş, dere ölmüş, insan ölmüş. Elbistan’a gidin bakın, bitki örtüsünün gri rengini gayet net görebilirsiniz. Bölgede kanser patlaması yaşanıyor. Zehri soluyor akciğer kanseri oluyorsun. Üzerine kül yağıyor cilt kanseri oluyorsun. Külün yağdığı topraktan yetişen ürünü yiyor bağırsak kanseri oluyorsun. Bölgede santralden önce 90 yaşında insanlar doktor yüzü görmezmiş. Şimdi 5 yaşındaki çocuklar kanser oluyor. Çoğulhan kasabasından konuştuğum Ahmet Bingöl'ün sadece "santralden önce hastalık nedir bilmezdik, şimdi 5 yaşındaki çocuklar kanser oluyor" feryadı, santralin öncesi ve sonrasını gayet net özetliyor.

Elbistan'da ilk santral 1986 yılında faaliyete geçti. Dolayısıyla o yıllarda 3-4 yaşlarındaydım ve o yıllarla ilgili bilgileri büyüklerimizden dinledim. Santralden önce çok verimliymiş Elbistan Ovası toprakları. Ortasından Ceyhan Nehri geçer bizim memleketin, tıpkı Porsuk gibi. “Adam eksen adam biter” derler. Ceyhan Nehri’nde eskiden çok nadir balık türleri yaşarmış. Termik santral için Ceyhan Nehri’nden soğutma suyu aldılar. Şimdi balığı bırakın su bile kalmadı, nehri kuruttular…  Elbistan Ovası Türkiye'nin 4.büyük ovasıdır. Halk geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlarmış. Şimdi havayı kirlettiler. Tarladaki ürünü kirlettiler. Suyu kirlettiler. Kirlilikten kastım toz toprak değil elbette. Kimyasal ve radyoaktif gazlardan söz ediyoruz. Çernobil nükleer kazasını bilirsiniz. 1986'da yaşanan bu nükleer kazanın etkileri bugün hala devam ediyor. Görüştüğüm akademisyenlerden Prof. Dr. Fadime Tamer, Elbistan termik santralinin Çernobil'den daha tehlikeli olduğunu ve toplu ölümler yaşanacağını uyarısını yıllar önce yapmıştı. Afşin Elbistan bölgesinde şu anda kanser patlaması ve toplu ölümler yaşanıyor. Bu bir iddia değil maalesef gerçeklik. İnanmayan gidip baksın, halkla görüşsün, Çoğulhan kasabası yerinde duruyor.

“İMKANI OLAN GÖÇÜP GİDİYOR, OLMAYAN EVİNDE OTURUP ÖLÜMÜ BEKLİYOR”

Yine başka bir akademisyen Doç. Dr. Mehmet Şahin de Elbistan termik santralinin Çernobil'den 100 kat daha tehlikeli olduğun uyarısını yapmıştı.  Kül yağıyor bölgeye, zehirli küller. Bitki örtüsü diye bir şey kalmamış, yorgan gibi zehirli küller örtülmüş bölgenin üzerine. İnsanlar bir an önce bölgeden göç etmek istiyor. İmkanı olan göçüp gidiyor, olmayan evinde oturup ölümü bekliyor.

Eskişehir'i bu şekilde görmek ister misiniz? Santral yapıldığı takdirde farklı şeyler olacağı düşünülmesin. Aynı manzarayla karşılaşacağımız muhakkak. Gördüğüm kadarıyla Sayın Büyükerşen bu konuda bilinçli hareket ediyor. Bizim bir şanssızlığımız da yerel yöneticilerin vurdumduymazlığıydı.

“YENİ SANTRALLERİN ÇEVRECİ OLACAĞI SÖYLENİYOR, BU BİR ALDATMACADIR”

Eskişehir'e kurulacak termik santralin yeni nesil termik santral olacağı belirtiliyor. Sizce teknolojinin gelişmesi ile bu olumsuz etki azalmış olabilir mi? Gelişen teknoloji ile Eskişehir’in Elbistan ile aynı etkiyi görmeme ihtimali var mı?

Bakınız, yeni santrallerin çevreci olacağı söyleniyor. Bu bir aldatmacadır. Aynı şeyi Elbistan için de söylediler. Sonuç anlattığım gibi… Yetkililer 2004 yılında faaliyete geçen 2. termik santralin de “çevreci” olduğu söylemişlerdi. Elbistan’a termik santral kurulduktan 5-10 yıl kadar sonra kanser haberleri gelmeye başladı. Ancak "çevreci" dedikleri B ünitesinin faaliyete geçmesinden sonra kanser patlaması yaşandı.

Çevreci santral yoktur, az zehirleyen santral vardır. “Çevreci santral yapacağız” derlerse inanmayın, “yerleşim yerine uzak bir alana santral yapacağız” derlerse inanmayın, engel olun. Çevreci santral olmaz. Kömürlü termik santralleri geri kalmış ülkelerde kullanılan bir yöntemdir. Gelişmiş ülkeler bugün enerji ihtiyaçlarını güneş ve rüzgardan elde ediyor. Ben şu anda İsviçre'de yaşıyorum. Az güneş gören bir ülke. Buna rağmen güneşten elektrik elde ediyorlar. Keza Almanya, rüzgardan elektrik elde ediyor. Almanya veya İsviçre “çevreci” santral yapmayı bilmiyor mu? Ya da şöyle söyleyeyim, bizim memlekette güneş mi yok? Bizim memlekette rüzgar mı yok?  Neden termik santrallerinde ısrar etmek? Söylemesi acı ama gerçek bu, santral yapıldığı takdirde Eskişehir diye bir kenti unutun artık.

“GÜZEL ESKİŞEHİR’E KIYMALARINA İZİN VERMEYİN”

Son olarak Eskişehirlilere ne söylemek istersiniz? Eskişehir halkı sizce neden termik santrale karşı çıkmalı, bunun için ne yapmalı, nasıl adımlar izlemeli?

Eskişehirli dostlara naçizane önerim, bu konuda birlik olmaları, örgütlü olmaları. Provokasyonlara gelmemeleri. Parti, siyasi görüş vs. kesinlikle söz konusu edilmemeli. Dediğim gibi bu kimyasal ve radyoaktif gazları sağcı da soluyacak, solcu da. Çocuklarımız soluyacak bu zehri. Eskişehir’in sevilen, sözü geçen isimleri, ünlüleri, siyasileri bu konuda öncülük edebilir. Basın faktörü çok önemli. Kim alanda etkiliyse, sonuna kadar kullanılmalı. Güzel Eskişehir’e kıymalarına izin vermeyin, unutmayın siz istemezseniz yapamazlar...

Tekrardan tüm Eskişehir halkınız selamlıyor, saygılarımı sunuyorum…

ÖZGÜR TOPSAKAL MEKTUBUNDA NE YAZMIŞTI?

Özgür Topsakal, Eskişehirlilere mektubunda ise şunları söylemişti:

“Eskişehirli kardeşim,

Duydum ki termik santrali illeti size de geliyormuş. Gelmesin, getirtmeyin, protesto edin, ne pahasına olursa olsun bu işe engel olun. Siz istemezseniz, yapamazlar.

Ben yıllardır bölge halkına hayatı zehir eden, kanser patlamasının yaşandığı, doğanın yok edildiği Elbistan’dan geliyorum. Konuyla ilgili daha önce haberler yaptım, yazılar yazdım, mağdurlarla, bilim adamlarıyla, onkoloji hastanesinden hekimlerle ve de çevrecilerle görüşmeler yaptım. Sizlere bu konudaki izlenimlerimden ve bölgede yaşanan trajediden bahsedeceğim.

En başından şunu belirtmekte fayda görüyorum, bu işin sağı solu yok. Şayet santral yapılırsa bu zehiri, sağcısı da soluyacak solcusu da. Elbistan’da Alevi köyleri de zehir soluyor, Sünni köyleri de. Kürt köylerinde de insanlar kanser oluyor, Türk köylerinde de. Direnişleri kırmak için farklılıklar üzerinden oyunlar tertip edilir aman ha! Erinmeyin, AKP’lilere bile anlatın santralin ne olduğunu. Santrali savunan olursa, bir otobüs kiralayıp Elbistan termik santraline ve çevre köylere bir tur düzenleyin. O trajediyi gördükten sonra santrali savunacak kimsenin olacağını zannetmiyorum.

Elbistan’daki ilk termik santrali 1986 yılında faaliyete geçti. Ve o günden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı. Aslında santralin yapımının, bölge halkında ilkin sevinçle karşılandığını anlatır büyüklerimiz. Halkın geneli karşı çıkmamış, çıkanı komünist ilan etmişler, memleketin kalkınmasını istemeyen bir avuç çapulcu ilan etmişler. Demirel ve dönemin yetkilileri böyle kandırmış insanları Eskişehirli kardeşlerim.

Muhtemelen yine benzer durumlar olacaktır, oyuna gelmeyin. Engel olun.

Santralin yapım aşamasında marangozhanede tabutlar yapılırmış. Ağalar, işçi ölümü üst sınırı koymuşlar. Yani belli sayıya kadar işçi ölürse normal, ölümler o limiti aşarsa da bir yerlerde terslik olduğu düşünülürmüş. Üst limit dolmuş ve santral bittikten sonra bölge halkı için de tabutlar lazım olmaya başlamış. Mış’li, miş’li yazıyorum çünkü o yıllar daha çocuktum. Bu bilgileri bölgede yaşayan kime sorsanız anlatır size.

Santral faaliyete geçtikten sonra hava ölmüş, toprak ölmüş, tarladaki ürün ölmüş, dere ölmüş, insan ölmüş. Elbistan’a gidin bakın, bitki örtüsünün gri rengini gayet net görebilirsiniz. Bölgede kanser patlaması yaşanıyor. Zehri soluyor akciğer kanseri oluyorsun. Üzerine kül yağıyor cilt kanseri oluyorsun. Külün yağdığı topraktan yetişen ürünü yiyor bağırsak kanseri oluyorsun. Bölgede santralden önce 90 yaşında insanlar doktor yüzü görmezmiş. Şimdi 5 yaşındaki çocuklar kanser oluyor.

Şu rakamlara bak Eskişehirli kardeşim. Afşin-Elbistan A Termik Santrali 10 yıl içerisinde çevreye 38.7 milyon ton kül, 117.4 milyon ton karbondioksit, 5.8 milyon ton kükürt gazı, 0.28 milyon ton azot gazı yaydı. Bunun yanı sıra 23 milyon ton toryum ve 56.7 ton uranyumu çevreye bıraktı. Dünya normlarına göre havada olması gereken kükürtdioksit oranı 150 mg/m3 iken geçen Temmuz ayında santralin çalışmadığı sırada Elbistan’da yapılan ölçüm sonucunda bu değerin 1441 mg/m3 olduğu saptandı. Bu da santralin etkisinin uzun vadeye yayıldığını gösteriyor. Eğer bu işe engel olmazsan, bu kimyasal ve radyoaktif gazları sen de soluyacaksın, çocukların da.

Santralin hemen yanında Çoğulhan diye bir kasaba vardır. Gidin o kasabaya, kanser hastası olmayan “tek bir ev bile” bulamazsınız. Çoğulhan kasabasından görüştüğüm bazı insanların şunları söylüyor ;

Hatice Tatar : Üzerimize küller yağıyor. Buraya yağan kar bile siyah yağıyor. Dışarıya çamaşır asamıyoruz. Özellikle geceleri santralden korkunç gürültüler geliyor. Bu gürültülerden birçok ev yıkıldı. Kaburgalarım batıyor. Nefes almakta güçlük çekiyorum. Ben de eşimi kanserden kaybettim. Doktorlar, Çoğulhan’dan geldiğimizi öğrenince “Vay halinize” diyorlar.

Ahmet Bingöl: Sabah geldiğimiz zaman yer 2 parmak kül oluyor, ayak izlerimiz çıkıyor. Ağaçlar, otlar, tarlalar külden yanıyor. Her yıl kanserden onlarca kişiyi kanserden toprağa veriyoruz. Santralden önce hastalık nedir bilmezdik. Şimdi 5 yaşındaki çocuklar kanser oluyor. Çocuklar sakat doğuyor. Parası olan buradan göçüp gidiyor.

Saim Korkmaz: Santral yapıldıktan sonra hayatımız karardı. Babam kanser oldu. 1 yıl Ankara’da tedavi gördü ama kurtarılamadı. Hastalık çok hızlı ilerledi. Doktorlar, hastalığa yakalanma sebebini buraya yayılan hava kirliliğine bağladılar. Çocuklarımın hepsi öksürüyor. Çoğulhan’da her ay kanserden onlarca kişi ölüyor. Onlarcası da dışarı çıkamıyor, evinde ölmeyi bekliyor. Bu katliamlara son verilmesini istiyoruz.

Abidin Gözükara (Çoğulhan eski Belediye Başkanı): Bu kasabada çok kanser hastası var. Bütün bunların kaynağı bu santrallerken devlet buna neden önlem almıyor? Sular da bundan büyük zarar görüyor. Benim oğlum şu anda hasta, Ankara’da tedavi görüyor. Çok babayiğittir benim oğlum, 110 kilo. O koca adam 1 ay içerisinde 60 kiloya düştü. Hızla eriyor. Yetkililer, vicdanları varsa bir an için kendi çocuklarını bu şekilde düşünsün.

Hal böyleyken devlet ne yaptı biliyor musunuz Eskişehirli kardeşim?

Ölüm bacalarının devamını yapmaya karar verdi ve kısa zamanda santralin B ünitesi de faaliyete geçti. Yetkililer yeni yapılan ünitenin “çevreci” olduğu yalanını uydurdular. Çevreci santral yoktur, az zehirleyen santral vardır. “Çevreci santral yapacağız” derlerse inanmayın, engel olun. Yerleşim yerine uzak bir alana santral yapacağız derlerse inanmayın, engel olun.

Bu arada geçtiğimiz aylarda damat Berat, Elbistan halkına yeni bir termik santralinin yapılacağı müjdesini (!) verdi. Üçüncü santral “çevreci” olacakmış. Elini veren kolunu kaptırır Eskişehirli kardeşim. Yumruk yapın o elinizi, vermeyin sahtekarlara.

Güzel Eskişehir’e kıymalarına izin vermeyin.

Özgür Topsakal…”

Editör: TE Bilişim