KADINA ŞİDDETE KARŞI SÖZLEŞME

Eskişehir Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Başkanı Pınar Çelik Arpacı, İstanbul sözleşmesi olarak anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe gireceğini anımsatarak , sözleşmenin kadına yönelik şiddetin nedenlerine ve yol açtığı olumsuzluklara değinilen giriş bölümünde taraf devletlerin her türlü tedbiri allmakla yükümlü olduğunu söyledi.

Abone Ol

Eskişehir Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Başkanı Pınar Çelik Arpacı, İstanbul sözleşmesi olarak anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe gireceğini anımsatarak , sözleşmenin kadına yönelik şiddetin nedenlerine ve yol açtığı olumsuzluklara değinilen giriş bölümünde taraf devletlerin her türlü tedbiri allmakla yükümlü olduğunu söyledi.

10 ülkenin 22 Nisan 2014 tarihinde Andorra tarafından onaylanmasından sonra yürürlük için aranan 10 ülke koşulu tamamladığını belirten Arpacı, “Kadına yönelik şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinden kaynaklanan tarihsel bir olgu olduğu ve bu güç ilişkisinin erkekler tarafından kadınlar üzerinde baskı kurulmasına ve kadınlara yönelik ayrımcılık yapılmasına yol açtığı ve kadınların ilerlemelerini engellediği, kadınlara yönelik aile içi şiddet, cinsel istismar, tecavüz, zorla evlendirme, sözde “namus” cinayetleri ve bir insan hakları ihlali olan şiddetin kadın erkek eşitliğini sağlamanın önündeki en büyük engel olduğu, çocukların aile içindeki şiddete tanık olmak da dâhil, aile içi şiddet mağduru oldukları hususlarında anlaştıkları belirtilmiş; kadın ve erkek arasında yasal ve fiili eşitliğin gerçekleşmesinin kadına yönelik şiddeti önlemede önemli bir unsur olduğu vurgulanmıştır” dedi.

Eskişehir Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Başkanı Pınar Çelik Arpacı, Türkiye’nin hazırlığına öncülük ettiği ve parlamentosundan ilk olarak Türkiye’nin geçirdiği sözleşmesinin amacını şöyle anlattı:

“Kadınları her türlü şiddetten korumak, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak, Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınların güçlendirilmesi yolu dâhil kadın ve erkek arasındaki temel eşitliği teşvik etmek,Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarının korunması ve bu mağdurlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politikalar ve tedbirler geliştirmek,Kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak amacıyla uluslararası işbirliğini teşvik etmek,Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak üzere bütüncül bir yaklaşım benimsemek amacıyla etkili işbirliğini sağlamak için kuruluşlara ve kolluk kuvvetlerine destek ve yardım sağlamaktır. (İstanbul Sözleşmesi),  uluslararası hukukta kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda ;yaptırım gücü olan, bağlayıcı, bağımsız bir denetim mekanizması kurulmasına yer verilen ve şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğunun vurgulandığı ilk sözleşme niteliği taşıyor.

Sözleşmenin uygulaması Avrupa Konseyi bünyesindeki bağımsız bir komite tarafından izlenecek ve denetlenecek olması onaylayan devletlerde Sözleşme hükümlerinin yaşama geçirilmesi için itici güç olacaktır.

Sözleşmenin duyurulması ve etkin uygulanmasının sağlanması için biz kadının insan hakları savunucularına büyük görevler düşmekte olup; taraf devlet olarak ülkenin siyasal ve kamusal yaşamında kadınlara karşı ayrımcılığı tasfiye etmek için gerekli her türlü tedbiri almak, kadınlara karşı ayrımcılık oluşturan mevcut yasaları, hukuki düzenlemeleri,  gelenekleri ve uygulamaları değiştirmek veya kaldırmak için gerekli siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda her türlü tedbiri almakla yükümlü olduğumuzu da hatırlatırız.”