Geçtiğimiz Pazar günü “kara kışın” gelecek olan bahar mevsimine adeta nazire yaptığı bir gündü Eskişehir’de.
Gökyüzü kar yüklü bulutlarla kaplı olsa da güneş kısa süreliğine göz kırptı bizlere.
Hava her zamanki gibi kasvetli ve soğuktu. Güneşi pencereden gören Ali ve Batuhan, belki de uzun süre devam eden yoğun kar yağışı nedeniyle binemedikleri bisikletlerine kavuşmak için iyi bir fırsat yakalamışlardı.
Sonsuzluğa uzanacak bir günün öğlen saatlerinde yolları Porsuk Çayının buzla kaplı zeminine düşer. Aşırı soğukların etkisiyle porsuk bu pistine dönmüştü sanki. Buz üstünde biraz eğlendikten sonra karşı tarafa geçmek isterler.
Özgüvenleri yüksek bu çocuklar için tehlikeli dakikalar bu anda başlamıştır.
Henüz hayatlarının baharında hayallerinin yok olup gideceği, sonsuzluğa pedal çevirdikleri nereden akıllarına gelecekti.
Önce Sami Sipahi İlköğretim 6.sınıfta okuyan Ali Cantürk ilerler. Çayın ortasına geldiğinde buz kütlesi ortadan kırılarak ikiye ayrılır.
Bir anda bisikletiyle suda ölüm ile hayat arasındaki kıldan ince çizgide çırpınmaya başlar.
Çayın orta yerinde arkadaşının çırpındığını gören Batuhan,  bir solukta yanına yaklaşır. Elini de tutar Ali’nin.
Soğuk sulardan oyun arkadaşı Ali’yi çıkarmak için çok mücadele eder ama porsuk çayı bırakmaz.
Arkadaşını kurtarma mücadelesinde başarısız olan Batuhan ayazın etkisiyle kendisi de yorulur.Buna rağmen bırakmaz elini.
Birlikte adeta uçmayı yeni öğrenen kuşlar gibi kanat çırparlar sonsuzluğa.
Hatta yakınlarında bulunan parkın güvenlik görevlisi çocukları su içinde boğuşurken görünce oda suya atlar ama vakit çok geçtir. Bu görevlide şimdi yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor.
Bir hafta sonra karne alıp tatile çıkacak bu iki ana kuzusunun dakikalar sonra cansız bedenleri çıkarılır Porsuk Çayından.
Göz yaşları sel olur akar.
Batuhan, okulun rehber öğretmeninin anlattığına göre güler yüzlü bir öğrenciydi. İki hafta önce doğum gününü kutlamışlar.
Ali’nin ise sınıf arkadaşları sırasına karanfiller bırakıp yanına kocaman yazılarla “Karadeniz Ali’yi geri ver” diyerek duygularını dile getirdiler.
Ali’nin ablası, cenaze namazı sonrası yangın yerine dönmüş yüreği ile babasına dönerek “Götürmesinler baba. Benim onunla hayallerim vardı. ”Okutacaktım onu. Ne olur götürmesinler…” cümleleri cemaatin göz pınarlarını yeşertti.
Batuhan’da Şehit Ali Gaffar Okan Ortaokulu 7.sınıf öğrencisiyd. Öğretmenlerinin dediğine göre çok zeki, okulunun atletizm takımında ter döken ve öz güveni yüksek bir çocuktu.
Hatta  karnesiyle birlikte teşekkür belgesi de alacağı belirtildi.
Ama ne yazık ki iki ana kuzusu karne heyecanını yaşayamadan ayrıldılar aramızdan.
Evet bugün öğrencilerin karne günü. Batuhan ve Ali de eğer hayatta olsalardı karne sevincini arkadaşları ve ailesiyle birlikte yaşayacaklardı. Nasip olmadı.
Okullarında yas var. Belki de okul idaresi bu iki karneyi arkadaşlarıyla evlerine göndererek acılı anne babaya anlamlı bir hediye vermiş olurlar.
Özellikle yüreği yanık anneler her sabah öpüp koklayarak okula gönderip üzerine titredikleri evlatlarının saçlarını bir daha okşayamayacak. Ellerini tutamayacak.
Ne diyelim ömür yüce Mevla’nın elinde. Genç yaşta Cennete kuş misali uçan öğrencilerimizin ailelerine Allah sabır versin.