Acıbadem Eskişehir Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İhsan Oruk, genç yaşta kolon kanserinin çok nadiren görüldüğünü, ancak günümüzde stres seviyesinin artmasıyla bu hastalığın yaşının gerileme gösterdiğini belirtti.

Kolon kanserinin dünyada en çok görülen kanserlerden birisi olduğunu, erken bulgu vermemesinden dolayı geç evrede yakalandığının altını çizen Op. Dr. İhsan Oruk, “Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok fazla görülen bir rahatsızlık olmasının yanında maalesef erken teşhis oranı düşük. Genelde Türkiye’de mide bağırsak kanserini geç evrede yakalıyoruz. Toplumun bilinçlenmesi çok önemli. Çünkü bağırsak kanserini tıbben erken yakalama olanağımız var. Fakat toplumda henüz yeterince farkındalık oluşmadı. Özellikle sindirim sistemiyle ilgili şikayetlerde doktora erkenden gidilmiyor. Hassas bir yapınız varsa, mide fonksiyonlarıyla ilgili en küçük bir şikâyetiniz oluyorsa, bağırsak sistemiyle ilgili bir şikâyetiniz varsa doktora gittiğinizde bu kanseri erken evrede yakalayabiliyorsunuz. Genelde mide içi kanserleri içeriye doğru büyüdüğü için bayağı büyüdükten sonra şikâyet vermeye başlıyor. Türkiye’de özellikle mide kanserinde kansızlık ve hazımsızlık, şişkinlik ve bulantı gibi şikayetler olduğunda ülsere bağlıyor, doktora gitmiyoruz. Aslında Gastroenterologlar, endoskopi ile bu hastalığı rahatlıkla görebiliyor” dedi.

“Stresli toplum yapımız, mide hastalıklarının yaşında gerilemeye neden oluyor”

Türk toplumunda stres düzeyinin artmasıyla birlikte mide hastalıklarının yaş olarak gerileme kaydederek 30 yaşın altına kadar düştüğünü ifade eden Oruk, “Stresli bir toplum yapımız var. Çok evhamlı bir toplum olmaya başladık. Daha üniversite sınavına hazırlanan lise öğrencisi bile bize ülser ile geliyor. Mide kanaması ile geliyor. Yapıya baktığımızda bunların çok çok düşük oranı kanser. Erken yaşta mide kanserinden ziyade ülser, gastrit gibi bu tür strese bağlı şikayetler oluşuyor. Evhamlanan bazı hastalar, en ufak bir belirtide ben kanser miyim diyerek endoskopi yaptırmak istiyor. 30 yaşın altını genç olarak görmek lazım. 30 yaşından sonra özellikle ailede mide kanseri varsa biraz daha dikkatli olmak gerekiyor. Eskiden bu sayı 40-50 yaş sonrasıydı. Ancak bu yaş artık geriledi” diye konuştu.

Kolon kanserinin belirtileri nelerdir?

Kolon kanserinin belirtilerini aktaran Oruk, “Özellikle kronik seyirli olan, uzun süreli devam eden halsizlik, yorgunluk, gizli kanamaya bağlı bir durum olabilir. Bulantılar başlar. Bunlar genelde daha ileri safhada hızlı kanamalar haline gelebilir. Ağızda veya bağırsak sisteminde kanamalar olabilir. Bunlar kanser açısından bize uyarıcı olmalıdır. Genelde bize bu hastalar geç dönemde geliyor. hasta geldiğinde kanser ilerlemiş olabiliyor. Önerimiz bu tür şikayetlerde erken evrelerde belirtiler ilaç tedavisine rağmen devam ediyorsa endoskopi yapılması” dedi.

“Ağrısız ve kısa süreli tedavi yöntemi: Laporoskopik cerrahi”

Tedavi yöntemlerinin eskiye kıyasla çok daha ağrısız ve kısa süreli olduğunu vurgulayan Oruk, hastaların bu kanserden korkmamaları gerektiğini, erken teşhisin önemli olduğu uyarısında bulundu. “Teknolojinin ilerlemesiyle tedavide önemli başarılar elde ediliyor. Artık bu kanserin tedavisi, eskisine kıyasla daha acısız. Karın içindeki neredeyse tüm organların ameliyatlarını artık laporoskopik olarak yani kapalı ameliyat şeklinde gerçekleştiriyoruz. Mide kanserinden bağırsak kanserlerine, karaciğer ameliyatları ve hatta pankreas kanserine kadar laporoskopik olarak gerçekleştiriyoruz. Laporoskopinin en büyük avantajı da karın kesme işlemi yani boydan boya açılma işleminin olmaması. Özellikle bu cerrahide laporoskopik aletler dediğimiz 5-10 milimlik aletler girecek kadar çok küçük delikler açıyoruz. Ortalama 3 ya da 4 delik ile içeri girip karın içini karbondioksit gazıyla şişirerek tüm ameliyatları gerçekleştirebiliyoruz. Bunun avantajı ise karın kesiği olmadığı için ağrı olmuyor. Ameliyattan sonra yoğun bakım ihtiyacı düşüyor. Laporoskopik cerrahi geçiren hastalarımızın iş hayatına dönmesi de çok daha erken oluyor.”

“Enfeksiyona bağlı ikinci ameliyatlar laporoskopi ile tarihe karıştı”

Laporoskopik cerrahi sayesinde artık yara enfeksiyonlarının neden olduğu ikinci ameliyatlara gerek kalmadığını hatırlatan Oruk, “Mide bağırsak ameliyatları kirli ameliyatlardır. Bu ameliyatlarda enfeksiyon riski diğer ameliyatlara göre daha fazladır. Boydan boya açılan bir yara ile 2-3 santimlik bir yaranın açılması aynı değildir. Laporoskopi ile açılan deliklerin yara olması, basit pansumanlarla tedavi edilebilen bir şeyken eskiden yara boyutları da çok büyük oluyordu ve haftalarca tedavi gerekebiliyordu. Yara enfeksiyonu da fıtıklaşmaya sebebiyet veriyordu. Eskiden bu yaralardan oluşan fıtıklar nedeniyle hasta sürekli ikinci bir ameliyat geçirmek durumunda kalıyordu, şimdi bu durum laporoskopi ile neredeyse tarihe karıştı” diyerek sözlerini noktaladı.