Saadet Partisi İl Başkanı ve GİK Üyesi Fesih Bingöl gündeme dair açıklamalarda bulundu. Bingöl, “
Öncelikle kamuoyunun yakından takip ve merak ettiği bir konuda bilgilendirme yaparak basın toplantımıza başlamak istiyorum. Muhterem Genel Başkanımız Sn. Temel Karamollaoğlu'nun Covid19 testi pozitif çıkmıştı. Pazar gününe kadar evinde istirahatte kalmayı tercih eden Genel Başkanımız, Pazar günü kontrol amacıyla Ankara Şehir Hastanesi'ne gitmiş, doktorlarının tavsiyesi üzerine, yine tedbir ve tedavi amaçlı olarak sekizgündür söz konusu hastanenin servis bölümünde istirahat etmektedir. Hamdolsun; genel olarak sağlık durumu iyi ve yerindedir. Genel Başkanımız, birkaç gün daha hastanede kaldıktan sonra, taburcu olacak ve istirahatine bir müddet yine evinde devam edecektir. Muhterem Genel Başkanımız, inşallah istirahat sürecini kısa sürede tamamlayacak, çalışmalarına kaldığı yerden devam edecektir. Bu süreçte, toplumun tüm kesimlerinden geçmiş olsun dileklerini paylaşan ve dualarını eksik etmeyen partili – partisiz vatandaşlarımıza, gönül daşlarımızaSaadet Partimiz adına teşekkür ediyorum. Sn. Genel Başkanımıza, tüm hastalarımıza acil şifalar, milletimizin her bir ferdine de sağlıklı esenlik dolu günler diliyoruz.
7'den 77'ye Herkesin Öncelikli Gündemi Ekonomi ; Değerli arkadaşlar,Türkiye’deözellikle son aylarda gündeme zaman zaman farklı konular geliyor olsa da; vatandaşlarımızın değişmeyen tek gündemi vardır: ekonomideki istikrarsızlık ve geçim sıkıntısı!İşsizlik, enflasyon, hayat pahalılığı, insanların her geçen gün düşen hayat standardı, ve tabii ki zamlar...Maalesef, en çok duyduğumuz kelimeler, en çok işittiğimiz kavramlar artık bunlar oldu. Çarşı-pazarda, okulda, otobüste, berberde, evde, aile ve dost meclislerinde insanımız, ekonomiden başka bir şey konuşmaz, konuşamaz hale geldi… Böyle bir dönemi yaşıyoruz.
İktidardaki bazı dostlarımız kendilerinin ekonomist olduklarını ısrarla iddia etmekte, bunu tekrar edip durmaktadırlar. Kendilerinin ekonomist olup olmadıklarını bilmiyoruz. Ama bu gidişle onların 7’den 77’ye herkesi ekonomist yapacakları kesin.
İktidar ve onların kalem şörleri; "bugün hâlâ 2001 krizinin faturasını ödemeye devam ediyoruz." deseler de, 2001 krizinde dahi, ekonomik konular gündemi bu kadar işgal etmemişti. Böyle bir durum yaşamamıştık. Sonra; 20 yıldır işbaşında olan bir iktidarın, yine kendisininisabetsiz ve verimsiz politikalarla sebep olduğu ekonomik buhranı, 20 yıl öncesi bir krizin faturası olarak takdim etmeye çalıştığını görüyoruz. Bu son derece komiktir. Hatta bunun da ötesinde siyasi acziyyetin gerçek bir ikrar ve itirafıdır. Yani, bu kendi başarısızlıklarının, becerisizliklerinin ilk ağızdan itirafıdır.İktidar, sürekli geçmiş iktidarların başarısız olduğunu tekrar ederek, bunun üzerinden bir başarı hikayesi yazmak istiyor. Böylece başarısızlıklarını örtme çabalarını alışkanlık haline getiren iktidar, bu açıklamalarıyla kendi kendinebüyük bir çelişki içine düşmektedir. Bunun mantıki sonucu da şudur:o zaman 2001 krizinin sebebi 80'li,90'lı yıllarda yaşanan krizler; daha önceki yıllarda yaşanan krizler de çok daha önceki yıllardayaşanan krizlerin birer neticesi. Bu mantık zincirini Tanzimat dönemine hatta çok daha ötelere kadar götürebiliriz.
Ne demiş Ziya Paşa: “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”Saadet Partisi olarak, bu mantığı kabul etmiyoruz. Bu tür açıklamaları"başarısızlıklara bahane üretme çabası" olarak görüyoruz. İktidar sorumluluk üstlenme ve sorunlara çözüm üretme makamıdır, 20 yıl sonra bahaneler serdetme değil. Değerli arkadaşlar; sabahtan akşama alın teri döken fakat emeğinin karşılığını alamayan milyonlarca çalışanımızın yanında; bir de hiç işi olmayan milyonlarca insanımız var.."Diplomalı işsizler kervanı"na her yıl binlerce gencimiz ekleniyor ve bu milyonların sayısı her yıl artıyor. Binlerce insanımız – gencimiz hayatını yad ellerde kazanmak için başka ülkelere gitme çabası içinde. TÜİK'e göre işsizlik oranı değişmedi %11,2. Ama değişen bir oran var: Genç işsizlik oranının % 30’lara yükselmiş olması…
Bağımsız kuruluşların açıklamaları bir yana; TÜİK'in rakamları, İŞKUR'un verileri ile bile çelişmektedir. Aziz milletimizin içinde bulunduğu durum şudur:
-Halkımızın;
-%70'i borcu olduğunu ve bunların %90'ının da bu borcu ödemekte güçlük çektiğini ifade etmektedir,
-%62'si ise son bir yılda fiyatların %100 veya daha fazla, %29'unun da %50 ve %100 arası arttığını ifade etmektedir,
-%84 gibi büyük bir çoğunluğu da, Türkiye'nin ekonomik bir kriz içinde olduğunu düşünmektedir.
Saadet Partimiz adına ifade ediyorum; Milletimiz ve Saadet Partisi olarak aklı, mantığı, vicdanı ve bilimi ve “hakk” ölçüsünü esas alan doğru bir ekonomik anlayışla problemlerimizin üstesinden gelebiliriz.
-Üretimi ve istihdamı önceleyen politikalarla, enflasyonu kontrol altına alabiliriz.
-Bir “hak ölçüsü” olan paranın değerini koruyarak hayat pahalılığına son verebiliriz,
-İnsan kaynağımız başta olmak üzere; ülkemizin tüm imkan, kaynak ve potansiyelini doğru ve verimli kullanabilir, içine sürüklendiğimiz borç ve faiz batağından insanımızı ve ülkemizi kurtarabiliriz,
-Sadece siyasal sadakati değil, gerçek anlamda ehliyet ve liyakatı gözeterek, adalete ve hukuka olan güven duygusunu yeniden tesis edebiliriz.
-Tek akılla değil, ortak akılla hareket edersek, tüm problemlerimizin üstesinden gelebiliriz.
Biz kutuplaşmaya karşıyız ve çeşitli platformlarda ülkemizin sorunlarını birlikte müzakere etmekten yanayız.Bu vesileyle biraraya gelmeliyiz ve bir düşünceyi ,bir kanaati ,bir fikri neden taşıdığımızı birbirimize nazikçe anlatabilmeliyiz.Ya bendensin ya da düşmanım.Üzgünüm ki senin gibi düşünmüyorum,fakat senin hasmın yada düşmanın değilim.Tüm Farklılıklarımıza rağmen birlikte ve beraber yaşamayı,kutuplaşma yerine sizinle kucaklaşmayı teklif ediyorum.
Biz Milli Görüşçüyüz;
İpimiz hiç birzaman başka mahfillerin elinde olmadı.Ülkemizin ikbal ve istikbalini herzaman kendi ikbal ve istikbalimizden önde tuttuk.Kimse bizi gizli kapaklı işleri çevirmekle suçlayamaz.Kimse bizi ABD,AB ve İsrail’in maşası olarak suçlayamaz.Kimse biz birlikte yola çıktığımız insanları satmakla yada yarı yolda bırakmakla suçlayamaz.Kimse bizi bu ülkenin insanına tuzak kurmakla suçlayamaz.Biz bu ülkeyi kendi malımız,insanlarınıda köle olarak göremeyiz bu anlayışa şiddetle karşıyız.Çünkü toplumun bütün kesimlerinin derdi bizim derdimiz yükü bizim yükümüz,acısı bizim acımızdır.Omuzlamayaçalıştıklarımız:Kin,nefret ve intikam değil,Vicdan,merhamet, ahlak ve adalet içindir.Kucaklaşmak varken kutuplaşmak niye ?
Sevinç mahallesinde açılması planlanan kömür ocağı için ÇED sürecinin başlatılması, Ülkemizin ve şehrimizin ihtiyaçlarının önceliğine,bilimsel gerçeklere,toplumsal manfaatlere ve hukuka aykırıdır.Anayasanın 56.maddesine göre herkes sağlıklı ve dengeli bir çevre yaşama hakkına sahiptir.Çevre kirliliğini önlemek devletin ödevidir.Anayasamızın 45.maddesi tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önleme görevini devlete vermiştir.Bu kömür ocağı Türkiye’nin en verimli topraklarına sahip Alpu Ovasında geri dönülemez tahribatlara neden olacaktır.
Geçmişte ne zaman elimize iktidarimkanı geçtiyse, Milli Görüş olarak başarılı olduk. Bugün deAllah’ın izniyle bu başarıyı elde ederiz.Ülkemizi bu girdaptan çıkarır, insanımızın derdine derman oluruz. Sıkıntılarını giderecek hamleleri bir bir gerçekleştiririz.Bu duygu ve düşüncelerle; basın toplantımızı teşrifinizden dolayı sizlere teşekkür ediyor.Sağlık ve esenlik dolu hayırlı günler diliyorum.”