Kadın olmak dünyanın her yerinde hep doğru şeyleri yapmayı gerektiriyor nedense. Eğer bir kadınsan, doğru oturmalı, doğru kalkmalı, doğru yaşamalı, doğru konuşmalı ve birçok doğruyu doğru zamanda yapabilmek için kendini feda etmelisin…

Doğdukları günden itibaren bitmiyor kadınların “meli, malı”ları... Genç bir kız olmaya başladığınızda önce bedeninizi inkâr etmeli, göğüsleriniz büyürken saklamalı ve hızla gelişen bedeninizden utanmalı ve hele ki bir de regli olmuşsanız vay halinize, bir de onu saklamalı… Kadın bedenini, kadın kimliğini ne kadar saklar ve reddederse o kadar kıymetli. Önce genç kızlıktan kadınlığa geçişte, hormonlarınızdan, isteklerinizden utanmalı kadın olduktan sonra doğruları yapmak için kendinizi belli kalıplara sokmalı ve çok tabii evlenip anne olmalısınız.

Anne olduğunuzda “kutsal” sıfatını kazandığınız için her şeyden elinizi kolunuzu çekmeli; cinselliğinizi, bedeninizi inkâr ederek size biçilen kutsal bu role bağlı kalmalısınız. Ne bir genç kız olarak, ne kadın ne de anne olarak kendinizi tanımınıza hiçbir zaman hakkınız yoktur. Kendini keşfetmeye çalışmak ihanetin taa kendisidir kadın için. Geç kızlıktan itibaren toplumun size yüklediği anlamlar, anne olduktan sonra daha da ağırlaşır ve gerçek dışı bir hal alır. Ve pek çok kadın için annelerinden ayrı bir benlik bilgisine ulaşmak olanaksız bir lükstür.

Ve kadının kendi cinsiyeti ile ilgili çatışmaları kuşaktan kuşağa aktarılır istemsizce ve bu hep göz ardı edilir. Kutsal sözcüğü açılmayan bir kutu haline getirilen annelikle ile ilgili kadınların yaşadığı gerçekler de hep örtbas edilir. Toplumun kadınlardan beklediği o gerçek dışı beklentiler kadın anne olduktan sonra tavan yapar ve annelikle birlikte kutsallaşan kadın tüm isteklerinden, çatışmalarından vazgeçmek zorunda kalır. Kutsal anne her şeyi bilmek, her sorunu çözmek, olgun olmak ve gerekeni yapmak zorundadır. Anne olmak kadın olmanın geçmişten gelen sorunları ile birleşince üzerine daha fazla yük biner ve hissetmeniz gerekenden daha fazlasını hissederseniz üzerinizde…

Artık tek mutluluğunuz bebeğinizi kucağınıza aldığınız zamanlar olur her şeyden vazgeçmişinizdir. Çünkü hormonlarınız onu kodlar beyninize. Her şey karma karışıktır sizi beyniniz değil hormonlarınız yönetir. En olmaz şeylere ağlar, takılmayacak çok şeyi sorun haline getirirsiniz. Yaşadığınız her şey sizi boğar bir de bunların üstüne suçluluk eklenir ve siz hiçbir şey olmamış gibi mutluluk oyunu oynarsınız. Çünkü kuşaklar boyu bu hep öyle olmuştur kimse sizi uyarmaz. Kadınlar kutsal anneler olarak onlara yüklenenlerin altında gün be gün ezilerek yaşamaya devam ederler.

Kadınlar, toplumun onlara biçtiği annelik rolüne uymaz ve talepkâr olursa, bedenlerine sahip çıkarsa anne olarak olumsuz duygularını dile getirirse, bu kadınların hepsi sorunlu olur. Kadınlara ait psikolojik sorunlar (Lohusalık Sendromu) olarak psikologların ilgi alanına sokulur. Tabii erkekler bunu çok doğal kabul eder ve kadının bir an önce normalleşmesi için ona elinden gelen desteği verir.

Anneler uyumaz…

Anneler acı çekmez…

Annelerin olumsuz düşünceleri olamaz…

Çünkü anneler kutsal varlıklar değil, aklı, mantığı, bedenleri, duyguları ile yaşayan kadınlardır. Acı çekerler, kızabilirler, kafaları karışabilir, bazen her şeyi doğru yapmayabilirler.

Şunu unutmayın ki anneler önce kadındır. Onları kutsamaktan vazgeçin, çünkü onlar programlanmış robot da değildir, melek de…