“Tarifsiz siyasal tutkularla körleşmiş bu günkü Osmanlı Hükümeti'nin elinde uğradığım zulümlere son verdiği için, İngiltere Hükümeti'ne derin ve sarsılmaz minnettarlığımı sizin aracılığınızla bildirirken ,zevkli olduğu kadar da gerekli görevi yerine getirmiş bulunuyorum”..
 
Bu satırlar 4 Haziran 1919’da Mondros’taki İngiliz Komutanı General  Blumberg’e Malta’da tutuklu bir kişi tarafından yazılmış. Okuyan zanneder ki Osmanlı Devleti bu vatandaşa zulüm yapmış o da İngilizler’de bu zulm’e son verdiği için teşekkür ediyor. Oysa bu satırların sahibi bir Osmanlı Sadrazamı. Sadrazam Sait Halim Paşa. Mondros Mütarakesi imzalandıktan sonra diğer ittihatçılar, yazarlar, aydınlar, paşalar ve Hükümet Erkanı ile birlikte tutuklanarak Malta Adasına sürülen grubun içinde.
 
Sait Halim Paşa Mısırlı. Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan geliyor. Osmanlı bu adama 1889'da II. ve 1892'de I. rütbe Osmânî ve 1899'da murassa Mecîdî nişanı, 1900'de de Rumeli Beylerbeyi , 1908'de ise bulunduğu Şûrâ-yı Devlet Başkanlığı payesi ve nişanları vermiş. Ama Malta’ya sürülünce Osmanlılığı bırakıp birdenbire Mısır Prensi oluvermiş. Malta’da bir çok defa İngilizlere mektuplar yazıp aman dilemiş.
 
Mektubuna şöyle devam ediyor ;
“İngiliz hükümetinin yüksek adalet, hakkaniyet duygusu bana savaş tutsağı sayılmamaklığımı ve Türkiye dışında özgürce yaşamama izin verilmesini İngiltere’nin iyilik severliğinden rica etme cesareti veriyor. Bu dileğimin yetkili makamlara iletilmesini vsvs…”
Bu arada oğlu Muhammet Halim İngilizlere babasının “Mısır Vatandaşı, yani İngiliz himayesinde bir kimse olduğunu…” (Mısır o sırada İngiliz işgali altındadır.) anlatan yazılar yazmaktadır. Hatta Paşa araya Vatikan Dışişleri Sekreteri KardinaGasparri’yi bile sokar..
İngilizler başta kayıtsız davranırken, bu kadar ısrar ve yalvarış karşısında onu Malta hapishanesinden alıp dört odalı dayalı döşeli bir evde kalmasına izin verirler..
 
Devir değişir devran döner. Anadolu Hareketi süratle gelişmekte 1.İnönü Zaferi kazanılmış, İngiliz savaş esirleri ve subaylarına karşılık Malta’daki tutukluların salıverilmesi için Ankara Hükümeti ile görüşmeler başlamıştır. Sait Halim Paşa bunun üzerine 180 dereceli bir U dönüşü yapar. İngilizlere yine mektuplar yazmaya devam eder ama üslup değişmiş ve tekrar Osmanlı Sadrazamı olmuştur. Bir paragraf ;
 
“İngiliz makamlarının en açık hukuk ilkelerini bu derece görmezlikten gelmelerini ve sürekli şikayetlerimize, protestolarımıza rağmen bizleri bunca uzun süre mahpus tutmalarını anlamaktan aciziz . Müttefiklerin öteki düşman milletlere karşı tutumlarıyla bizim durumumuzu karşılaştırmak pek ilginç olacaktır. Mütarekeden sonra öteki düşman ülkelerden kimse sürülmemiştir. Tersine müttefiklerin elinde bulunan ve suçlu sayılan savaş tutsakları da serbest bırakılmışlardır. Bu durumun ışığı altında bizim Malta’da tutulmamız , Müslüman Türk’e karşı dini bir zulümden başka bir şey olamaz. Bu düşmanca tutum, Yakındoğu’daki ve bütün İslam dünyasındaki durumu daha da karıştırıp, güçleştirmekten başka bir işe yaramamıştır. Bizim isteğimiz serbest bırakılmaktır.”
 
Paşa bu ilahi (!) kendine gelişten bir süre sonra toplanan Londra Konferansında yapılan anlaşma ile diğer bir kısım tutuklularla birlikte 1921 Kasımında serbest bırakılır. Sürgünlerin çoğu Türkiye’ye dönmüştür .Bir kaç kişi Avrupa’da kalır. Sait Halim Paşa Roma’ya gitmeyi yeğler.
Bir ay sonra Ankara Hükümetinin Paris Diplomatik Mümessili Ferit (Tek) Bey’den Ankaraya iki satırlık bir telgraf gelir ; “Yevmi Gazetelerden (Günlük Gazatelerden)- Bu sefer 7 (Aralık) Roma’dan alınan son telgrafta Sadr-ı Esbak (Eski Sadrazam) Sait Halim Paşa’nın bir şahs-ı meçhul tarafından katledildiği bildiriliyor..”
Sait Halim Paşa bir ermeni komitecinin alnına sıktığı tek kurşunla öldürülmüştür.
Bu da tarihten bir siyasi profil işte..