Eskişehir yeni Atatürk stadyumunda oynanan Türkiye - İzlanda maçını stadda bizzat izleyenlerden biriyim. 2018 Yılında Rusya’da oynanacak dünya kupası için bu maç gruptan çıkmamız adına büyük önem taşıyordu.

Günlerdir üzerinde yorumlar yapılıyor kalan iki maçıda kazanabileceğimiz, hatta daha ileriye gidip gruptan lider çıkma şansımızda olduğu söyleniyordu. Gönül böyle olsun diyordu.Ama...

Fatih Terimden sonra takımın başına getirilen Lucescu, Hırvatistan maçını aynı stadda kazanınca Eskişehirli futbolseverlerin inanılmaz desteği ile başarabileceğini düşünmüştü. Maalesef planlar yine suya düştü...

Eskişehir Türk futbolu açısından Anadolu’da önemli bir kent. Muhteşem bir stadı var. Tribün kültürü çok farklı.”Es Es Bando” eşliğinde takıma inanılmaz destek veriliyor. Bu maçtada bunu bir kez daha gördük.

Milli takım üç sıfır mağlup hala seyirci susmuyor. Desteğe devam ediyor. Sanki biz galip oynuyoruz gibi hissediyor insan.

Tüm bu yaşananlardan sonra futbol ailesinin gözden kaçırdığı acı gerçeği maçın sonucu hayallerimizi yıkarak koydu önümüze.

Maç hakkında birkaç cümle söylemek gerekirse şunu söyleyebilirim ki, kendi takımında aylardır forma şansı bulamayan kaptan Arda’nın  “ahı gitmiş vahı kalmış” derler ya onun gibi. Son günlerin moda tabiriyle “metal yorgunluk” çökmüş üzerine. Bunun gibi bir çok oyuncuda ondan farklı değildi.

İleri uçta gol yollarındaki ümidimiz Burak ise hiç bir varlık gösteremeden ayağına gelen topların tamamını kaybetti. Oyuncularımız hava toplarının bir tanesini dahi alamadı.

Yazılacak çok şey var.Oyuncu tercihlerine girmiyor bunu ehline bırakıyorum.

Ancak bu vahim sorun bundan sonrası için yapılacak çalışmalarda yukarıda yazdıklarımın daha ötesinde ele alınması gerekiyor.

Yaklaşık iki ay önce sosyal medya hesabımdan ligler başlayınca paylaşımda bulunarak şunları yazmıştım;”Milli takımımızın omurgasını oluşturan kulüplerimizin lig maçlarındaki yabancı oyuncu yüzdesi %73 ve üzerinde. Bu fiili durum gelecek açısından futbolumuzun uçurumun kenarında olduğunu haber vermektedir.”

Geldiğimiz nokta öylede olmadı mı? Dünya kupasının yolunu unuttuk.2002 yılından beri dünya kupası maçlarına katılamayan bir milli takımdan bahsediyoruz.

O halde yapılması gereken nedir? Niçin başarısız oluyoruz? Diye sormalıyız.

Süper lig maçlarında futbolumuzu uçurumun kenarına getiren manzarayı her hafta sonu hep birlikte izliyoruz. Televizyonlarda futbol yorumcuları atıp tutuyor. Konuşulanlar hep aynı. Gomis kaç gol attı.Sosa oynadımı. Eto yedekmiydi.Babel kaç asist yaptı.(v.s.) Bunları çoğaltabiliriz.

Yabancı oyuncu mezarlığına dönen ülkemizde bir süper lig izliyoruz. Yüksek bütçeli takımların ilk onbirlerine bakın.Kaçtane yerli oyuncu çıkıyor sahaya.bir yada ikiyi geçmiyor.

Bu tespiti yaptıktan sonra sorunun temel kaynağı bize göre “Altyapı”.Bu anlamda milli takımı oluşturan süper lig takımlarının altyapısına bir bakın.Allah aşkına.

Altyapıya önem vermeyen takımlar milyon dolarlar harcayarak adını bilmediğimiz ülkelerden futbolcu bulup getiriyorlar.Milyon dolarlar uçup gidiyor.Altyapı meselesi ülkemizin futbol geleceği açısından büyük önem taşıyor.

Yani demem o ki son zamanlarda alınan yanlış kararlar sonucu Altyapıdan oyuncu yetişmiyor. Yetişse ne olacak.Yabancı oyunculardan sıra mı gelecek bizim gençlere. Bu düşünce insanı futboldanda soğutuyor doğrusunu isterseniz.

Bakınız dünyada futbol denilince aklımıza ilk gelen kulüplerden Barcelonadan size bir örnek vereyim.23 oyuncudan 9 tanesi altyapı kökenli.Kulübün kuruluş tüzüğündeyazılı.En az 9 oyuncu altyapıdan olmak zorunda.

Eğer böyle olmasaydı Bercelona bugün bu seviyeye gelebilirmiydi? Sürdürülebilir bir başarısı olabilr miydi? Elbetteki hayır. Maddi gücü var.İstediği yıldızı satın alıp oynatabilir. Ama İspanya kendi oyuncusuna yatırım yapıyor. Takımda kadro veriyor.

O halde takımlarımızın başkanları ve futbol federasyonu yeniden yapılandırma içerisinde hem kendini yenilemeli hemde altyapıya önem vermelidir.

Ülkemizde altyapıya önem veren, türk gençlerine güvenen bir adet kulüp olduğunu herkes söylüyor. ”Altınordu spor kulübü”. İşte bir Cengiz Ünver örneği önümüzde.Cengizlerin sayısını arttırmadığımız sürece yerimizde sayar dururuz.

Kim ne derse desin liglerimizde sınırsız yabancı oyuncu oynatma gerçeği kendi gençlerimizin önünü kapatmaktadır. Onları köreltmektedir.Bu yanlış uygulamadan bir an önce vaz geçilmeli altyapıya dönülmelidir.

Hala milli takımda oynayacak iyi bir stoperimiz yok.İzlanda maçında gördük ki Mehmet Topal gibi ön libero oyuncusundan stoper çıkrmaya çalışıyoruz.Yazıktır.Günahtır verilen emeklere.

Biraz ironi yapalım.

Acaba futbol federasyonu bu sınırsız yabancı oyuncu ısrarında devam ederse milli takımda belkide hücum bölgesinde Galatasaydan Gomisle gol yollarında, Beşiktaşlı Talisca ile orta alanda Fenerbahçeli Neto ile Stoperde güzel işler yapabiliriz mi? Diye aklımıza gelmiyor değil (!)...

Yazık oluyor ülkemin gençlerine.Bir ilçemizin nüfusu kadar bile olmayan İzlanda geliyor kendi sahamızda bize üç gol atıp hem dünya kupası vizesini hemde hayallerimizi alıp götürüyor.

Şayet bu kafayla gidilirse sonuç değişmez.Aynı tas aynı hamam. Fatih gider Lucescu gelir. Daha çok dünya kupası yollarını gözler dururuz.

Futbolu yönetenlerin ve oynayanların zihninde devrim yapılmadığı, “Metal Yorgunluk” futbolumuzda da var denilmediği sürece bizler: "Sen tribünde ay, miller sahada yıldız olsun" sloganını sadece stadlara süs olsun diye asar dururuz.