Bu yazıyı okuduğunuzda Ekim ayını geride bırakıp , Kasım ayına girmiş olacağız. Yani Cumhuriyetimizin 95. Yılını (Aynı zamanda Ankara’nın başkent oluşunu) kutlamış, büyük önderimizi de 80. Ölüm yıl dönümünde anmış olacağız.. Ne yazık ki dünyanın her köşesinde saygı, sevgi, övgü  ve hayranlıkla anılan bir insanın kendi ülkesinde hakaretlere uğraması ve eserlerini yok etmek için uğraş veren grupların bulunması çok üzücüdür.

O , bize tam bağımsız bir ülkede  bilim, düşünce, yükselme, çağdaşlaşma erdem ve onurla yaşama hakkı vadetmişti. Devrimler bunun için yapıldı. İktidardaydılar ama Cumhuriyet döneminin önderlerinden hiç biri zengin ölmedi. Kendilerini yurtlarına ve bu yurdun çocuklarına, gelecek nesillere adamış insanlardı. Atatürk ve kadrosu ,erdem ve dürüstlüğün örneklerini kendi yaşamlarında da şiar edinmiş insanlardı..

Bir anekdotla aziz hatırasını anmış olayım ;

Bilal Şimşir Hoca arşiv araştırmalarıyla tanınmış bir tarihçidir.O’nun yurt içinde ve diğer ülkelerin Dışişleri arşivlerinde bulduğu enteresan bir belge dikkatini çekmiş Şöyle özetleyeyim ;

Atatürk’ün kitap sevgisi herkesin malumudur. Cephede bile okumaktan geri durmazdı. Yurt dışındaki elçiliklere sürekli olarak kitap listeleri gönderir ve bu kitapların bulunarak kendisine gönderilmesini isterdi. Hepsi yabancı dilde özellikle Fransızca kitaplardı. Bilal Hoca arşivlerdeki belgelere dayanarak ; “Elçilikler aracılığı ile yurt dışından kitap sipariş eden tek Türk Devlet adamı Atatürk olmuştur. Atatürk’ten başka bir padişahın, sadrazamın, cumhurbaşkanının ya da devlet adamının kitap sipariş ettiğini gösteren herhangi bir belgeye rastlamadım. İngiltere’den tavus kuşu yumurtası bile sipariş etmiş padişahlar gördüm. Kitap sipariş edene hiç rastlamadım” diyor.

Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Tevfik Bey Haziran 1931 de o zaman Paris büyükelçimiz olan Münir Bey’e (Ertegün) bir telgraf gönderir. Önemli bir Fransız yazarın “Ekstrem Şark Tarihi” isimli kitaplarının ciltli serisini Gazi hazretleri adına gönderilmesini talep eder. Ertegün kitapları bulur ve 571 Frank 80 santim tutan faturayı da  Dışişlerine gönderir. Bundan habersiz olan  genel sekreter Tevfik Bey Münir Bey’e  bir yazı gönderir ;

-Gönderilmiş olan eserleri aldım. Reisicumhur Hazretlerine takdim ettim. Memnun kaldılar ve teşekkür ettiler. Mezkur eserlerin faturalarının gönderilmesini rica ederim..

???..Oysa fatura çoktan Dışişlerine gitmiştir. Münir Ertegün cevap verir ;

-Efendim Dışişlerinin kitap ve resail (mektup, küçük kitap) tahsisatı (ödeneği) bulunduğundan parayı o fasıldan ödedim ve faturayı da Dışişlerine gönderdim.

Münir Ertegün kitap paralarını Atatürk’ün kendi cebinden ödediğini o zaman öğrenir. Kendisine küçük bir ders verilir. Cumhurbaşkanlığı Sekreteri Dışişlerinden faturayı ister, ve tutarını Atatürk’ün özel bütçesinden öder. Hem Cumhurbaşkanlığı, hem Dışişleri Büyükelçi’ye durumu bir yazıyla bildirir ve 571 Frank 80 santim İş Bankası aracılığı ile Büyükelçi’ye iade edilir.

Bunu bir örnek olarak yazmak ne kadar acı verici. Olması gereken bir şeyi önemli ve ders alınması gereken bir olaymış gibi anlatmak gerçekten de düşündürücü.

İşte Reşit Galib’in “Türküm, doğruyum, çalışkanım” la başlayan andı çocuklarımıza bu bilinci aşılamak amaçlıydı. “Doğruyum, Çalışkanım” kısmını unuttuk “Türküm” kısmını bari kurtarmaya çalışıyoruz. Sevgi ve hoşgörü ile kalınız..

.